ARAKAN: UZAKTAKİ ZULÜM

Sümeyye Ertekin

VAN 21.07.2015 09:41:28 0
ARAKAN: UZAKTAKİ ZULÜM
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Arakan’ın ismini dünya 2012’de Rohingya Müslümanlarına yapılan şiddetle duydu. Binlerce Arakanlı Müslüman botlarla Bangladeş’e ulaşmaya çalışıyordu. Oysa karşılaştıkları zulüm yeni değildi. Uzakta oldukları için seslerini dünya ancak duyabilmişti. Sorunun kaynağını, tarihçesini, mağdurların hikayelerini derledik.
El-cezire/Sümeyye Ertekin
Arakan’ın ismini dünya 2012 yılında ülkede Rohingya Müslümanlarına yapılan şiddet ile duydu. Binlerce Arakanlı Müslüman (Rohingya) botlarla Naf Nehri’ni geçerek Bangladeş’e ulaşmaya çalışıyordu. Yıllardır baskı ve zulüm altında yaşayan Arakanlı Müslümanların kaçış fitilini ateşleyen ise bir Müslüman’ın bir Budist kadına tecavüz ettiği iddiasıydı. Bu iddia üzerine çıkan olaylarda yüzlerce Rohingya öldü, binlercesi ülkeden kaçtı.an olaylar
Son aylarda Arakanlı Müslümanlar tekrar gündeme geldi. Ülkelerindeki şiddetten teknelerle kaçan binlerce Rohingya aylarca kendilerini kabul edecek bir ülke aradı. Rohingyalar gündemden tekrar düşse de onların trajedisi devam ediyor.
Arakanlı Müslümanların haklarını savunmak için kurulan Arakan Projesi Direktörü Chris Lewa son bir ayda 5 bin 600 Rohingya’nın Endonezya, Malezya ve Tayland’a ulaştığını açıkladı. 4 bin göçmen Malezya ve Endonezya kıyılarına ulaştı. Uluslararası Göç Örgütü denizde hâlâ göçmenler olup olmadığını kestirmenin zor olduğunu belirtiyor. Ancak görünen o ki Arakan’da Rohingya’lara yönelik ayrımcılık ve şiddet devam ettikçe bu tür kaçışlar da sürecek.
Malezya’ya gitmek istiyorlar
Son üç yılda ise Myanmar’daki şiddetten 140 bin kişi kaçtı. Yaşadıkları baskı ve şiddete dayanamayan binlerce Rohingya, insan kaçakçılarının Malezya’da daha iyi bir yaşam vaadine kanarak botlara biniyor. Günlerce bazen aylarca denizde aç susuz kalıyorlar. Rohingyaların Malezya’yı tercih etmelerinin nedeni çoğunluğu Müslüman bir ülke olması.
Umut yolculuğu hüsranla bitiyor
Ancak insan kaçakçıları onları çoğunlukla Tayland’ın güneyindeki ormanlık alanda kurdukları kamplara götürüyorlar. Daha sonra göçmenlerin ailelerinden fidye istiyorlar. İstedikleri fidye ödenirse onları kara yoluyla Malezya’ya götürüyorlar. Bazen de fidye ödendiği halde daha fazlasını istiyorlar. Fidye ödenmeyince öldürüyorlar. Malezya haber ajansı Bernama, burada insan tacirlerinin kadınları seks kölesi olarak kullandığını yazdı. Bazı göçmenler insan tacirleri tarafından köle olarak satılıyor.
Göçmenlere ait toplu mezarlar
Tayland hükümetinin Mayıs başında ülkenin güneyindeki ormanlık alanda kamp kuran insan kaçakçılarına yönelik başlattığı operasyon sonucu 32 Arakanlı Müslümanın cesedini bulundu. Hükümet cesetlerin göçmenlere ait olduğunu açıkladı. Operasyon sonucu hayatta kalan göçmenler ise teknelere bindirilerek ve denizin ortasında kaderlerine terk edildi. Malezya’nın kuzeyinde insan kaçakçılarına ait olduğu ve göçmenlerin tutulduğu belirtilen 28 kampta Arakanlı Müslümanlara ait olduğu iddia edilen 139 mezar ortaya çıktı. Malezya’nın Tayland sınırı yakınında Perlis eyaletinde yapılan kazılarda 106 kişinin cesedi bulundu.
Uluslararası toplum ne yapıyor?
Güney Asya’daki göçmen kriziyle ilgili ilk toplantı 29 Mayıs’ta 17 ülkeden yetkililerin katılımıyla Tayland’ın başkenti Bangkok’ta yapıldı. Güneydoğu Asya ülkelerinin katıldığı toplantıda ABD, Japonya ve İsviçre gözlemci olarak bulundu. Göçmenlerin durumuyla ilgili yeni bir karar verilmedi. Ülkeler benzer toplantıların sürdürülmesi konusunda anlaşmaya varmakla yetindi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü sorunun temel kaynağı olan Myanmar’a, Rohingyalara yönelik politikasını değiştirmesi için “baskı yapılması” gerektiğini açıkladı.
Uluslararası toplumun çağrıları sonucu Endonezya ve Malezya, Arakanlı Müslümanları geçici kabul etme kararı aldı.
ABD açık denizde bulunan göçmenlerden işkence görmüş, dul, yetim ve sağlık sorunları olan az bir kısmının 18-24 ay içinde ABD’ye yerleştirileceğini açıkladı. ABD Başkanı Barack Obama, Myanmar’ın demokrasiye geçişte başarılı olmak istiyorsa Arakanlı Müslümanlara karşı uyguladığı ayrımcılığa son vermesi gerektiğini söyledi.
BM’den eylem planı
BM Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) bölge ülkelerinin hükümetlerine 10 maddelik bir eylem planı sundu. Planda kurtarma operasyonlarının güçlendirilmesi, gemilerin zamanında karaya çıkmasının sağlanması, göçmenler arasındaki mültecilerin tespit edilmesi ve çözüm bulunması, ekonomik göçmenlerin dönüşünün desteklenmesi, göçmenleri bu tehlikeli yolculuğa iten ana nedenlere çözüm bulunması ve insani yardım sağlanması var.
Gambiya sahip çıktı
Myanmar’ın vatandaşlık statüsü vermediği ve göçe zorladığı Arakanlı Müslümanlara bir Afrika ülkesi olan Gambiya sahip çıktı. Halkın üçte birinin günlük 1.2 dolarla yaşamak zorunda olduğu Gambiya, Arakanlı Müslüman göçmenleri kabul etmeye hazır olduğunu açıkladı.
Filipinler ise Endonezya, Malezya ve Tayland geri çevrildiği için günlerdir teknelerde bekleyen Bangladeşli ve Arakanlı Müslüman göçmenlere yardıma hazır olduğunu duyurdu.
Ahmet Davutoğlu 2013’de Arakan’a gitti
Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan kalabalık bir heyetle 2013 yılında yaşanan şiddet olaylarından sonra Myanmar’a gitti. Ziyaret Türkiye ile Myanmar arasındaki ilk üst düzey ziyaretti. Aynı senenin başında Türkiye Myanmar’da büyükelçilik açmıştı. Davutoğlu Arakan’ın başkenti Sitve’deki kampları gezdi, burada yardım dağıttı.
Demokrasi yanlısı politikacının suskunluğu
Myanmarlı Nobel ödüllü muhalif politikacısı Aung San Suu Kyi’nin Arakanlı Müslümanlara karşı yapılan şiddete sessiz kalması ise eleştiriliyor. Ulusal Birlik Partisi lideri olan Aung San Suu Kyi muhalif düşüncesinden dolayı 21 yıl hapis yattı. Bunun 6 yılını ev hapsinde geçirdi. Ancak BM’nin dünyanın en çok eziyet çeken halkı olarak adlandırdığı, İnsan Hakları Örgütleri’nin etnik temizlik olarak nitelendirdiği Rohingyalara yapılan şiddet konusunda Al Jazeera’ye verdiği röportajda sorulan bir soru üzerine “Bu bir etnik temizlik değil. Müslümanlar hedef alınıyor ancak Budistler de şiddete maruz kaldı” dedi.
SORUNUN KAYNAĞI
2012 yılında yayınlanan Time dergisine göre şiddet olaylarının arkasında “Budist terörün yüzü” ifadesiyle yer alan Budist rahip Aşin Virathu ve 969 adlı milliyetçi örgüt bulunuyor. Dergiye göre Arakanlı Müslümanlara yönelik saldırıları kışkırtan Budist radikal milliyetçiler.
Anadolu Ajansı’nda yayınlanan bir analize göre 969 örgütünü oluşturan üç rakam, örgütün eylemleriyle çelişen biçimde “Buda’nın erdemlerini, Budist ibadetlerini ve Budist cemaatini” simgeliyor. Örgütün adı, 2012 yılında Myanmar’da Müslümanları hedef alan şiddet eylemleri sırasında duyulmuştu.
Söz konusu rahip ve 969 örgütü Myanmar’da nefret diliyle ve İslam karşıtı söylemleriyle tanınıyor. Müslümanları Myanmar’ın “en büyük düşmanı” olarak nitelendiriyor. Sosyal paylaşım sitelerinde, ülkedeki Budist çoğunluğa, Müslümanların Budist kadınlara tecavüz ettiği söylentilerini yayarak Müslümanlara ait işyerlerinden alışveriş edilmemesi çağrısı yaptığı biliniyor.
Virathu’nun nefret söylemleri, Batı’daki, “Budist bir rahibin nazik ve hoşgörülü” olduğuna ilişkin yaygın inanışla ters düşüyor. Aşin Virathu, din odaklı şiddeti kışkırtmak suçundan sekiz yıl hapis yatmasının
ardından 2011 yılında genel afla serbest bırakılmıştı. Radikal rahibin, serbest bırakıldıktan sonra ülke genelinde nefret söylemlerini özgürce dile getirmesine devlet ses çıkarmıyor. Bunun yanında Myanmar’daki muhalefet partisinin eski bir görevlisi ve gazetede köşe yazarlığı yapan Htin Lin Oo, Budizm’e hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ravina Shamdasani, Htin Lin Oo’un şartsız bir şekilde serbest bırakılması çağrısında bulunularak, kararın Arakan Müslümanlarına karşı şiddet uygulamayı kışkırtanlara yapılan muamelelerle zıtlık gösterdiğini belirtti.
6 SORUDA ARAKAN
Myanmar Neresi?
Myanmar Güneydoğu Asya’da , Andaman Denizi ve Bengal Körfezi kıyısında, Bangladeş, Çin Halk cumhuriyeti, Hindistan, Laos ve Tayland arasında yer alıyor.1919’dan 1948’e kadar İngiliz sömürgesiydi. 1948’de bağımsızlığını elde etti. İngilizler ülkeye Birmanya diyordu. 1962-2011 yılları arasında sıkı bir askeri rejimle yönetildi. Bu dönemde ülkenin ismini Myanmar olarak değiştirdi. Bu isim ülkedeki en büyük etnik grup olan Myanma’dan geliyor. 2010 yılında ülke cumhuriyet rejimine geçti. Ancak ordu görünürde olmasa da arka planda hâlâ yönetimi kontrol altında tutuyor.
Myanmar’da kimler yaşıyor?
Myanmar’da 180’den fazla etnik grup yaşıyor Ancak bu etnik gruplardan 135’i resmi olarak tanınıyor. Nüfusunun yüzde 68’ini etnik Burmalıların oluşturduğu Myanmar’da Shan, Karen, Kachin, Rakhine, Mon ve Rohingya gibi etnik gruplarının yanı sıra etnik Çinliler ve Hintliler de yaşıyor. Yıllardır ulus devlet inşa etmeye çalışan Myanmar devleti bünyesinde yaşayan farklı etnik gruplara sistematik etnik temizlik uyguluyor. Bu etnik temizliğe en çok uğrayan halk ise Arakanlı Müslümanlar yani Rohingyalar. Ülkede en yaygın ve baskın din ise Budizm.
Arakan neresi?
Arakan Myanmar’ın yedi eyaletinden biri. Ülkenin batısında Bengal Körfezi’ne kıyısı var. Kuzey’inde ise Bangladeş ile sınır. Bu eyalette Rohingya Müslümanları ve Budist Rakhineler yaşıyor. Ancak Myanmar devleti Rohingyaları resmi olarak tanımıyor. 1784 yılına kadar bağımsız olan Arakan daha sonra Burma ve İngilizlerin işgaline uğradı. Arakanlı Müslümanlar uzun yıllar süren askeri rejimin ardından 2011’de iktidara gelen Tein Sein hükümetinin başlattığı reform sürecinden hiçbir şekilde yararlanamadı. Yasal, ekonomik ve toplumsal kısıtlamalara maruz kaldılar.
Myanmar nüfusunun ne kadarı Müslüman?
Myanmar’daki Müslüman nüfusu ile ilgili resmi ya da kesin bilgiler yok. 2014 yılında gerçekleştirilen nüfus sayımına göre Myanmar’ın nüfusu 51 milyon 419 bin 420. Ancak ülkede resmi olarak tanınmadığı için Rohingyalar sayılmadı. Rohingyalar Bangladeş göçmeni olarak nitelendiriliyor. Arakan’da 1,5 milyon Müslümanın yaşadığı sanılıyor. Ancak son yıllarda baskı ve şiddetten kaçan Rohingyalar nedeniyle bu nüfusun 1 milyon 90 bine düştüğü sanılıyor. Resmi rakamlara göre Myanmar’ın yüzde 4’ü Müslüman.
Rohingyalar başka hangi ülkelerde yaşıyor?
Myanmar devletinin sistematik baskı ve zulümden kaçan üç milyondan fazla Rohingya Malezya, Bangladeş, Pakistan, Suudi Arabistan, Tayland, Avrupa ve Endonezya’da mülteci olarak yaşıyor. BM’ye göre Arakanlı Müslümanlar yani Rohingyalar dünyanın en çok eziyet gören etnik gruplarından biri. Dünya üzerindeki Rohingyaların nüfusunun 4 milyon civarında olduğu sanılıyor
Arakan İslam ile nasıl tanıştı?
Arakan İslam ile tanışması da 8. yy’da Arap tüccarların deniz yoluyla Arakan’a ulaşmasıyla başladı. O dönemden sonra İslamiyet’in yayılmasının ardından 15. yy başında Kral Narameikla da İslamiyet’i seçti. Ardından Arakan İslam Krallığı kuruldu. Bu tarihten sonra İslamiyet bölgede hızla yayıldı. Arakan 1784 yılında arakan Burma tarafından işgal edildi. Bu işgal sırasında Arakan’ın iki yerli halkı Rohingya Müslümanları ve Budist Rakhineler ciddi baskı ve zulüm gördü. Burmalıların zulmünden kaçan binlerce Arakanlı ülkelerini terk ederek Hindistan’a göç etti.
 
KATLİAMLAR VE GÖÇ DALGALARI
1942 katliamı
28 Mart 1942’de Minbya kasabasına bağlı Çanbilli köyündeki Müslümanlara saldıran Rakhineler, köydeki kadın, erkek ve çocukları öldürdü. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın yayınladığı Arakan Raporu’nda ve İngiltere parlamentosu üyelerinin 2013 yılı raporuna göre, daha sonra tüm Arakan’a yayılarak yaklaşık 40 gün süren saldırılarda en az 150 bin Arakanlı Müslüman öldürüldü. Katliamdan sonra çok sayıda Arakanlı Müslüman, mülteci olarak başta Bangladeş olmak üzere komşu ülkelere sığındı.
1948 göç dalgası
Aynı rapora göre İngilizlerin 1948’de ülkeden çekilmelerinin ardından Müslümanlara yönelik saldırılar arttı. Olayların hızla yayılması üzerine savunmasız Müslüman halk Hindistan ve Bangladeş’e sığınmak zorunda kaldı. Arakanlı Budist Rakhinelerin liderleri, kalan Rohingya Müslümanlarına karşı toplu katliamlara giriştiler.
1954 katliamı
İngiliz parlamenterlerin 2013 yılı raporunda yer alan bilgilere göre, katliamlar artınca Müslümanlar silahlanarak kendi örgütlerini kurdular. Müslümanların biraz güçlendiği 1954 yılında Burma ordusu ‘Muson Operasyonu’ adını verdiği kanlı bir saldırı ile Müslüman güçleri dağıttı. Aynı sene binlerce sivil Rohingya, Müslüman direnişçilere yardım ettikleri bahanesiyle ya katledildi ya da ülkeden sürüldü.
1978 ‘Kral Dragon Operasyonu’
ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch) 2000 yılı raporunda yer alan bilgilere göre, hükümet 1978 yılının Mart ayında Arakanlı direnişçilere yönelik ‘Kral Dragon Operasyonu’nu başlattı. Yüzlerce Müslüman kadın ve erkek tutuklandı, birçoğu işkence gördükten sonra öldürüldü, kadınlara tecavüz edildi. Can ve mal güvenliği kalmayan çok sayıda Müslüman, yaşadıkları yerleri terk etmeye başladı. Birkaç ay içerisinde sayıları 200 bini aşan mülteciler, Bangladeşli yetkililer tarafından yaptırılan geçici kamplarda yaşamaya başladı.
2012 katliamı
Haziran ayında üç Müslüman erkeğin bir Budist kadına tecavüz ettiği iddiası ortalığı karıştırdı. Devlet destekli Budist milisler Müslümanların evlerine, işyerlerine saldırdılar, ateşe verdiler. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre 2012 yılındaki şiddet olaylarında 140 bin Rohingya ülke içinde göç etmek zorunda kaldı. Kaç kişinin öldüğü konusunda kimse net rakam veremezken, bu sayı binlerle ifade ediliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü 2013 yılında yayınladığı “Yapabileceğiniz Tek Şey Dua Etmek” adlı raporunda Myanmarlı yetkilileri, Arakan eyaletinde Rohingyalara karşı etnik temizlik yapmakla suçluyor.
İnsan hakları ihlalleri
Myanmar uzun yıllardır dinsel ve siyasal çatışmalar yaşamış, insan hakları ihlalleri konusunda sicili kabarık bir ülke. İnsan hakları örgütleri ülkede ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, hapishanelerde işkence, ölüm cezası, ayrımcılık ve şiddet gibi birçok alanda uyarılarda bulunuyor, Arakanlı Müslümanlara yapılanı “etnik temizlik” olarak tanımlıyor. Myanmar’ın sadece Arakanlı Müslümanlara değil ülkede yaşayan diğer etnik gruplara da ayrımcı ve şiddet içeren politikası var. Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları Örgütü gibi insan hakları kuruluşları her yıl yayınladıkları raporlarda ya da bültenlerle buradaki ihlallere dikkat çekiyorlar. O ihlallerden bazıları şöyle:
Amnesty International’da göre ülkede 1982’de çıkarılan Yeni Vatandaşlık Kanunu ile “ulusallar” kategorisinin dışında bırakılarak, kendi topraklarında yabancı unsur olarak gösterilen Rohingyalar, bugün hâlâ vatandaş statüsüne sahip değiller. Müslümanlara üzerinde “yabancılara aittir” ibaresi yazan özel beyaz bir kimlik verilir. Bu kimlik sadece bilgi amaçlı. Hiçbir geçerliliği yok. Bu kanun yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Arakanlı Müslümanları kendi topraklarında yabancı bir topluluk durumuna düşürdü.
Arakanlı Müslümanların seyahat özgürlükleri yok. Uluslararası Af Örgütü’nün 2014/15 Myanmar raporuna göre, Rohingyaların resmi izin almadan Burma’nın başka bölgelerine geçmesi yasak. Bu izni almak da imkânsıza yakın. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın 2012’de yayınladığı Arakan Raporu’na göre gece saat dokuzdan sonra sokağa çıkmaları ve polisten izinsiz akraba ya da komşularını ziyaret etmeleri yasak.
Müslümanlara pasaport verilmiyor. Komşu Bangladeş’e geçmek için geçerli bir belge düzenleniyor. Bu belge bazen geri dönüşte kabul edilmemekte ve bu kişiler ülkelerine geri dönemiyor.
Müslüman nüfusu azaltmak için Arakan’ın diğer bölgelerinden, Burma’nın merkezinden, hatta Bangladeş’ten Budistler, Müslümanların yaşadığı bölge olan Kuzey Arakan’a yerleşmeye teşvik ediliyorlar. Gelenlerin ev, arazi ile tarım ve hayvancılık için gereksinim duydukları her şey yine Müslümanlardan sağlanıyor. Örneğin 304 yeni yerleşimci 25 Mart 1999’da Akyab’dan Butidaung’a getirildi.
Müslümanların evlenmeleri önüne de ciddi engellemeler var. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2013 tarihli raporuna göre yetkililer, evlilik izni almak isteyen çiftlerden yüksek miktarda rüşvet ödemek zorunda. İzin için iki, üç yıl beklemek gerekiyor. Vergiyi ödeyemeyen çiftler evlenemiyor. Kimi zaman vergiyi ödeyenler de izin alamıyor. Bazı çiftler evlenmek için kaçak olarak Bangladeş’e gidiyor. Evlenenlerin de ikiden fazla çocuk sahibi olmalarına izin verilmiyor.
Müslümanlar devletin hiçbir imkânından faydalanamıyor. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın 2012’de yayınladığı Arakan Raporu’na göre, örneğin hastalandıklarında devlete ait hastanelere gidemezler. Müslümanların devlet dairelerinde çalışmaları yasak. Bugün Arakan’da Müslüman devlet memuru yok.
İngiliz parlamenterlerin 2013 yılı raporuna göre, Myanmar okullarında Müslümanların en fazla liseye kadar eğitim almalarına izin veriliyor. Kimlik kartları olmadığı için Arakanlı Müslümanların iş bulması da neredeyse imkânsız. Böyle bir imkân olsa bile Rohingyalara eğitim konusunda da kısıtlama getirildiği için yeterlilikleri yok.
Mülteci Arakanlılar
Bütün bu şiddet ve ayrımcılık nedeniyle her geçen yıl binlerce Arakanlı Müslüman vatanlarını terk ediyor. Başta Bangladeş olmak üzere botlarla Malezya, Endonezya, Tayland’a kaçan Rohingyalı Müslümanların çoğu yolda ölüyor. Rohingya Müslümanların çoğuna mülteci statüsü verilmiyor. Arakan dışında mülteci olan Rohingyalı Müslümanların sayısı net olarak bilinmiyor. Ancak Uluslararası Göç Örgütü’nün tahmini rakamlarına göre şöyle:
200.000-500.000     Bangladeş
 
200.000                    Pakistan
 
600.000                    Suudi Arabistan
 
55 000                      Körfez Devletleri
 
100.000 +                Malezya BMMYK
 
3.000- 5.000           Tayland BMMYK
 
2000                        Endonezya
 
10.000                     Hindistan
 
Kaynak: IOM (Uluslararası Göç Örgütü)
Kampların durumu
En çok Arakanlı mültecinin bulunduğu ülke olan ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin de faaliyet gösterdiği Bangladeş’teki BM kamplarında 35 bin kayıtlı göçmen var. Kayıt dışı göçmen sayısının ise 300 binlerde olduğu tahmin ediliyor. Buradaki Rohingyalıların çoğunun mülteci statüsü yok. Kampların durumu ise çok kötü, derme çatma kulübelerde yaşıyor. Eğitim, sağlık hizmeti yok. Çocuklar sağlıksız koşular nedeniyle 7 yaşına gelmeden hayatlarını kaybediyor. Kızlar çocuk yaşta evlendiriliyor. Kamplarda çocuk kaçırma oranı yüksek. Kaçırılan kız çocukları fuhuş çetelerine erkek çocukları ise organ mafyalarına satılıyor. Buna karşın Rohingyalı Müslümanlar nüfuslarını yüksek tutmak için çok çocuk yapıyor.
Bangladeş istemiyor
Fakir bir ülke olan Bangladeş daha fazla Arakanlı göçmen gelmesini istemiyor. Bu yüzden kamp şartlarını da düzeltmiyor. Dışarıdan yardım kuruluşlarının burada faaliyet göstermesine izin vermiyor. Bangladeş’te kampların dışında 100 bin kayıt dışı hayatını sürdürmeye çalıştığı tahmin ediliyor.
Malezya’da ise Mültecilerin Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi’ni imzalamamış olmasına rağmen ülkede bulunan diğer mülteciler gibi Arakanlı mülteciler de yasadışı göçmenler olarak görüyor. Bu kişilere mülteci statüsü vermiyor. 2004 yılında Arakanlıların ülkede sadece geçici olarak barınmasına izin verdi.
RÖPORTAJLAR
 
1995’ten beri Arakanlı Müslümanlar için bölgede çalışan tek Türk yardım kuruluşu olan İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Güney Asya uzmanı ve Yönetim Kurulu üyesi Said Demir yıllardır Arakan koordinatörü olarak çalıştı. Hem Arakan’a hem de Bangladeş’teki Arakanlı Müslümanların yaşadığı kamplara defalarca gitti, incelemelerde bulundu, yardım dağıttı. Said Demir ile Bangladeş’teki Arakanlı Müslümanların yaşadığı kampların durumunu konuştuk.
Said Demir’e göre Bangladeş’teki Arakanlılar aslında belki de Arakan krizinin en fazla mağdur olan kısmını oluşturuyor. Bangladeş’teki kamplarda yaşayan Arakanlı Müslümanlara eğitim ve sağlık hizmetlerinin hiçbir şekilde verilmediğini söylüyor.
“Arakanlı insanlar 1940’li yıllardan bugüne kadar eğitimden mahrum bırakıldıkları için onlara eğitim verecek öğretmen yok. Yani böyle bir şeyden söz edemeyiz. Eğitimciden söz edemeyiz. Zaten insani şartların çok çok altında yaşıyorlar Arakanlıların içme suyu, sağlık, gıda, eğitim, güvenlik problemleri var.”
Said Demir ayrıca, Arakan’dan Bangladeş’e götürülmek ümidiyle insan tacirleri tarafından yola çıkarılan Arakanlıların Bangladeş diye okyanusun derinliklerine sürüklendiklerini ve bunların çoğundan daha sonra haber alınamadığını belirtiyor.
İHH Güney Asya Masası Koordinatörü Eyüp Ural ise son üç yılda altı kez Arakan’a, iki kez de Bangladeş’teki kamplara gittiğini söylüyor. Myanmar’ın Arakan eyaletinin başkenti Sitve’deki kampta 126 bin kişinin yaşadığını söylüyor. Bu sayının 2012 yılındaki şiddet olayları öncesinde ise 140 bin olduğunu belirtiyor. Sitve’deki kampların çok sağlıksız koşullarda olduğunu ifade eden Ural, Rohingyaların bu kamplardan çıkışının yasak olduğunu vurguluyor. Eyüp Ural, sorunun kaynağının ise medyada yansıtıldığı gibi Budistlerin Müslümanlara saldırması olmadığını dile getiriyor:
“Budistler Müslümanları istemiyor algısı oluşturulmaya çalışıyor. Bu da maalesef medya tarafından destekleniyor. Bu desteklendiği sürece bu Myanmar hükümetinin işine gelecektir. Neden? Çünkü Myanmar hükümeti kendi yapmış olduğu hukuksuzluğun bu şekilde görmezden gelineceğini düşünüyor. Hükümet destekli birtakım kişiler ve paramiliter gruplar, ‘Müslümanlar çok tehlikeli, birliğimizi engellemek için çabalıyorlar’ propagandası yapıyor. Bütün bu sorunun kaynağı aslında faşist yönetim.”
Bir hikâye
Muhammed Yusuf 24 yaşında. Arakan’ın Buthidoung şehrinde doğmuş. Sekiz yaşına geldiğinde ailesiyle birlikte Arakan’ı terk etmek zorunda kaldığını söylüyor. Yusuf’un anlattığına göre, Arakan’da o dönem yaşadıkları bölge abluka altına alınmış, Müslümanların sağlık, eğitim ve temel ihtiyaçlarını karşılamaktan mahrum bırakılmış. Babasının bu nedenle kaçmaya karar verdiğini anlatıyor. Bangladeş’le Arakan arasındaki Naf Nehri’nden geçmek için bir hafta ormanlık alanda beklediklerini söylüyor. Muhammed Yusuf daha sonra 3.5 saat süren nehir yolculuğunun ardından Bangladeş’e girmek için geceyi beklediklerini belirtiyor. Daha sonra Kutupalang kampına yerleştiklerini belirterek, buradaki insani şartlar hakkında “görmeden anlayamazsınız” diyor. 11 kardeş olduklarını söyleyen Muhammed Yusuf, babasının maddi durumunun sadece kendisini okutmaya yettiğini söylüyor.
- See more at: http://www.iktibasdergisi.com/arakan-uzaktaki-zulum/#sthash.TgQTpzh4.dpuf