Apo’dan BDP'ye: Şam’a Desteği Çekin

Abdullah Öcalan’ın BDP’ye, Suriye’de muhalefete destek vermesi ve demokratik özerkliği abartmaması çağrısında bulunduğu belirtiliyor.

VAN 16.02.2013 11:18:11 0
Apo’dan BDP
Tarih: 01.01.0001 00:00

Lale KEMAL / Taraf

Türkiye, PKK sorununun silahsız çözümü arayışlarında ilk kez ciddi olduğu izlenimini güçlü bir şekilde verirken devlet ve Abdullah Öcalan arasındaki görüşmelerde bir hayli ilerleme kaydedildiği ancak bu ilerlemeden çıkan sonuçların hükümet tarafından kamuoyuna nasıl pazarlanacağı üzerinde strateji belirlenmeye çalışıldığı belirtiliyor.

Batı başkentlerinde ise, PKK sorununun çözümünde devletin yaptığı analizler ile örgüt görüşlerinin örtüşmeye başladığı izlenimi ön plana çıkmış durumda. Her ne kadar, siyasi partiler olarak kendi mahallelerine mesaj verme adına zaman zaman sert söylemlerde bulunsalar da iktidardaki AK Parti ile BDP’nin, barış dilini artan biçimde kullanma gayreti içinde oldukları tesbitleri yine Batı başkentlerinde yapılıyor.

Ancak, İmralı sürecinde hükümet ile BDP arasında, sürecin aktörleri konusunda bir görüş farklılığı bulunduğu belirtiliyor. Buna göre, hükümet, sürecin başarısı için İmralı’nın çok önemli olduğuna vurgu yaparken BDP’nin yanı sıra barış görüşmelerinde Kemal Burkay’ın liderliğini yaptığı Hak ve Özgürlük Partisi Hak-Par gibi diğer Kürt partilerinin de sürece dahil olmasını istiyor. BDP ise bu fikre pek sıcak bakmıyor.

Görüşmelerde önemli bir aktör olarak sürece dahil olmaları gerektiği vurgusunu yapan BDP’nin, ilki Ocak başında gerçekleşen partisi ile Öcalan arasındaki görüşmelerin ikincisinin önümüzdeki hafta içinde yapılması konusunda ise hükümet ile temas içinde.

“Sabote etmek isteyenler var”

İmralı sürecinde, taraflar arasında irtibatı sağlama ve Kürt sorununun iyileştirilmesinde yasal reformların yapılması noktasında hükümetin önemli aktörleri arasında yer alan Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile İmralı’da Ocak başında Öcalan ile görüşme yapan Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Ahmet Türk ve BDP Milletvekili Ayla Akat Aka’nın, “Kandil’de Murat Karayılan dışındaki gruplar, sıcak bakmadığı sürece barış sürecinin sabote edilmeye devam edileceği,” tesbitini paylaşırlarken, “PKK’daki bu gruplara çıkış yolu bırakmamak için devlet, İmralı ve diğer Kürt hareketlerinin birlikte hareket etmeleri gerektiğine,” dikkat çektikleri belirtiliyor.

Her ne kadar, AK Parti ve BDP, kendi seçmenlerine mesaj verme kaygısıyla kamuoyuna yansıyan açıklamalarında sürecin ileri götürülmesine engel olabilecek açıklamalar yapsalar da AB’nin ileri gelen isimleriyle gerçekleştirdikleri özel görüşmelerde, “Süreçten umutluyuz, bu sürecin alternatifi felaket olur ve artık geri dönülemez bir noktadayız,” şeklinde görüş beyan ettikleri belirtilirken taraflardaki bu güvenin ve inancın kaynağının ise, toplumun terör sorununun bitmesine olan destekleri gösteriliyor.

“Türkiye Kürtleri Suriye muhalefetine destek vermeli”

DTK Eş Başkanı Ahmet Türk, Öcalan ile yaptığı ilk görüşmelerin ayrıntılarına ilişkin televizyonlarda kimi detaylara girmişti. Ancak Öcalan’ın, kamuoyuna yansımayan diğer bazı mesajlarının satırbaşlarının şöyle olduğu bilgisine ulaştık;

» BDP başta Kürtler, Suriye muhalefetine destek versin. (Bu noktada AK Parti hükümetinin, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Essed rejimine karşı yaklaşık iki yıldır direnişini sürdüren muhalefete açıkça destek verdiğini hatırlatmak lazım),

» Anayasa’da Kürtçe dilde eğitim konusunda israrcı olmayın, ileride yasal düzenlemeler ile bu sorun aşılır,

» Demokratik Özerkliği abartmayın ve dayatmayın. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinde, Türkiye’nin çekincelerini kaldırmasıyla birlikte Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın* uygulanması önemli. (CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 2011 yılında yaptığı bir konuşmada, “Türkiye’nin, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı imzalamasına rağmen birçok maddeye koyduğu çekinceleri kaldıracağız,” yolundaki sözleri CHP’nin de bu konuda sorun çıkarmayacağını ortaya koyuyor. )

Diğer yandan, Öcalan’ın, en azından dışarıya sızan bilgilerden öğrendiğimize göre, görüştüğü BDP’lilere, silahların bırakılması konusunda bir takvim vermediği belirtiliyor.

Son tahlilde, gerek Ergin gerekse BDP ile temaslarda bulunan AB’nin ileri gelen siyasetçilerinin, başta AK Parti ve BDP’nin, İmralı sürecinde hoşgörülü olmaları ve barışın meyvelerini tüm Türkiye’nin toplayacağı gerçeğinden hareketle kazan kazan politikasına odaklanmaları gerektiği görüşüne vurgu yaptıkları belirtiliyor.

* Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın 12. maddesine uygun olarak bazı madde ve paragraflara çekinceler koymuştur. Buna göre, Türkiye, yerel makamları doğrudan ilgilendiren planlama ve karar süreçlerinde kendilerine danışılması; yerel yönetimlerin iç örgütlenmelerinin kendilerince belirlenmesi; yerel olarak seçilmiş kişilerin görevleriyle bağdaşmayacak işlev ve faaliyetlerinin kanun ve temel hukuk ilkelerine göre belirlenmesi; vesayet denetimine ancak vesayetle korunmak istenen yararlarla orantılı olması durumunda izin verilmesi; yerel yönetimlere kaynak sağlanmasında hizmet maliyetlerindeki artışların mümkün olduğunca hesaba katılması; yeniden dağıtılacak mali kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda yerel yönetimlere önceden danışılması; yapılacak mali yardımların, yerel yönetimlerin kendi politikalarını uygulama konusundaki temel özgürlüklerini mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırmaması; yerel yönetimlerin haklarını savunabilmeleri için uluslararası yerel yönetim birimleriyle işbirliği yapabilmeleri, uluslararası birliklere katılabilmeleri; yerel yönetimlerin iç hukukta kendilerine tanınmış olan yetkileri serbestçe savunabilmek için yargı yoluna başvurabilmeleri hükümlerine çekince koymuştur. Ancak, Şart’ın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu kararıyla bütün çekincelerin kaldırılması mümkündür.

* (Emine AKÇADAĞ, 24 Haziran 2011, Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi BİLGESAM, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ve Türkiye)