Anlayacağınız hayatta sadakatsiz…

Kendi yanlışları ile tutunacağı hiçbir dalı olmayanlar, bir yerlere yaranmak için mecbur kalmış olabilirler.

VAN 6.01.2014 18:28:22 0
Anlayacağınız hayatta sadakatsiz…
Tarih: 01.01.0001 00:00
OYA MI SADIK OLALIM OYUNA MI?
Türkiye’de seçmenlerin çoğu partilere sadakatle, İdeolojik, dini, etnik, laik, biatle bağlı insanlardan oluşuyor. Tabi bu durumun hem artı hem de eksi yanları bulunuyor.
Bir davaya sadakat ile herhangi bir siyasi “partiye” sadakat aynı şey değildir. Bizde bu konu çok karıştırılıyor.
Mesela dava ezilenler, mağdurlar, deprem de hakkı yenilen esnaf, Van halkı, mazlumlar, yoksunlar, çadırlar da yanan çocuklar, haksızlığa uğrayan ama hakkını arayamayanlar ve yoksullar ile ilgilidir. Bunun için bir toplumun temel değerleri adalet, doğruluk, dürüstlük, merhamet, kardeşlik, sevgi, dayanışma, üzerine olmazsa, insanlar yukarıda saydığım saplantılarının esiri olurlar. Çünkü kurtuluşu adalette değil ideolojiler de ararlar.
Bırakın partileri, insanlığın ve yaşamın gereği de bu olmalı.
Bunları esas mesele olarak görmeyen, bunları gözetmeyen ve savunmayan bir dinin, düşüncenin, fikrin içi boşaltılmıştır. Doğrular adına bu halk bu konular da çok ama çok aldatılmıştır.
Seçmenin dikkat etmesi gereken bence çok önemli konular vardır. Daha doğru bir tabir ile seçmen, artık başını kaldırmalı ve uykudan uyanmalıdır. Hangi partinin, cemaatin veya şahısların bu dava lehine, bu değerler için inandırıcı söylemler ve işler yapıp yapmadığına bakılmalı. Sadece çok konuşarak yalan atanların, sonra yalanlarına kendisini bile zorla inandırmaya çalışanların değil.
Eğer partiler ve cemaatler, adalet, merhamet, doğruluk, dürüstlük, zulme karşı, yolsuzluğa karşı olmayı terk ettiği an, seçmende hemen onları terk etmelidir.
Bunlara sadakatsizlik gösterildiği an, halk ve seçmende onlara sadakat göstermemelidir.
Körü körüne sorgulamadan bir partiye, sadakati körlük, sürüleşmiş olarak görmeliyiz.
Kendisine öncü lider olarak gördüğü birinin işaretiyle hiç düşünmeden bir partiye oy vermek, sürüden biri olmak demektir. Aklını ve iradesini kiraya vermeyen Özgür adam, kendi kararını kendisi verir ve bu konuda kimseyi taklit etmez, etmemelidir.
Eğer bu dediklerim yapılırsa ortaya şu konular yani gerçekler çıkacaktır. Düşünüp ve diyeceğiz ki; Demek ki sadakatsiz seçmen sanıldığının aksine, kolayca kandırılabilen veya yönlendirilebilen değil, esasında düşünen, sorgulayan, çantada keklik olmayan, yeri ve zamanı geldiğin de hesap soran, çektiği açılara dur diyen aklı başında bir şahsiyet oluyor.
Keşke bütün seçmenler böyle olsa da, partiler oyları çantada keklik göremese…
Van gibi hala kabile, ırkçılık, cemaatçilik hatta bazı kesimlerde aşırı faşistlik bağlarının etkili olduğu, mahalle baskılarının aşılamamışlığın etkisiyle hareket edildiği, yani seçmen davranışlarının dolaylı yöntemlerle hedef gösterilerek etki altına alındığı bir ilde yazar olmak da, seçmen olmak da zor. Yani dostlar, hayat hala Van’da kolay değil. Anlayacağınız hayatta sadakatsiz… Evet, kafatasçılık o kadar açık ve ileri boyutlara gelmiş ki, siz kimi yazsanız diğeri sizi bir kefeye bırakıyor. Dünyada en zor olan şeylerden biride kafa ve bilgi kirliliği ile sadık olduğunu birilerine göstermek için yani yaranmak ve nemalanmak için silahşorluğa soyunmaktır. Kraldan çok kralcı kesilenler, gerçekte elini vicdanlarına koysalar çok doğru düşünecekler ve yazacaklar. O güzel birikimlerini doğru yolda faydalı hale getirecekler. Ama bir türlü vicdan muhasebesi yapamamak insanı ne aciz hallere koyuyor bir bilseler. Biraz kendilerine dışarıdan bakabilseler, asıl sorunda bu zaten bakmak için de mutlaka birilerinden izin almaları gerekecek. İnsanın kendisi olamaması da kendisine karşı sadakatsiz oluşu ne zor durumdur biri için.
Kendi yanlışları ile tutunacağı hiçbir dalı olmayanlar, bir yerlere yaranmak için mecbur kalmış olabilirler.
Ancak unutulmamalı ki, mahalle duvarları yıkılınca ortada kalıp kendini kurtların kapacağını sanmak ne hazin bir zavallılıktır.
Sürünün içinde veya önünde değil, sürüden ayrı tek başına yürümek çok zorlu bir yol, ama asalet ve sadakat buradan bakınca öyle anlamlı ki.
Asıl seçilip de verdiği sözleri yerine getirmeyen sadakatsizlere de diyecek birkaç sözüm var. Sizler bu halkın oylarını isterken ve oylarını almak için her yolu denerken tabiri caizse her kılığa girerken verdiğiniz sözleri unutmayın. Bir garip vatandaş böyle diyordu, önce oyalıyorlar sonra oyalıyorlar bizleri diye dert yanıyordu. Önerim önce oy alıp sonra oyalayanlardan olmayın. Sonrada bu halka ne yapsak anlamıyorlar diye dert de yanmayın. Bu halk sadakati doğru olan insanlara karşı gösteriyor. Geçmişte yapılanlara karşı halkın gösterdiği refleksler bunu göstermiştir.
Son olarak, eğer ezilenler, mağdurlar, mazlumlar, yoksullar, haksızlığa uğrayanlar için kalbi atanlara, yolu adalet, özgürlük, doğruluk, dürüstlük, merhamet, kardeşlik, dayanışma, bir ve bütünü gözetme gibi değerlerden geçen bir başına kalmışlara. Diğer yandan davayı esas bunlara sadakatte gören tüm insanlara diyorum; Size sadık olmayan verdiği sözleri yerine getirmeyenlere karşı sizin duruşunuz, net olsun. Futbol takımı tutar gibi parti tutmayın. Sözünde duran dürüst olanların yanında yer alın.
Bizlere oynanan oyunlarda, tabiri caizse tiyatroda bize yutturulan oyunlarda rol almaya devam mı edeceğiz yoksa, dur mu diyeceğiz. Bir kere dahi olsa şapkamızı önümüze koyalım, yanlışmı doğrumu ne yaptığımızı bilelim öyle karar verelim, öyle bir karar verelim ki, verdiğimiz karar insanların hayatına, pisliğine, kötülüğüne, ölümüne neden olmasın. Olası yanlışların ortağı olduğumuzu unutmayalım.
Yani ey dostlar kullanacağımız oya mı sadık olalım yoksa bize oynanan oyunlara mı sadık olalım.