“ANAMIZIN AK SÜTÜ GİBİ”

HAMDİ AKAN

VAN 8.10.2014 10:44:31 0
“ANAMIZIN AK SÜTÜ GİBİ”
Tarih: 01.01.0001 00:00
Ümmet olmak savsaklanmayacak kadar önemlidir. Onlar iyiliği emreder kötülükten nehiy ederler.. Ümmet olma fantezi değil Kur’ani bir mecburiyettir.

İslam’ın bir geleceği olacak. Ona sahiplenenler sahiplendikleri misyonun önemini kavrayacaklar. Temelde düşünsel kavrayışla başlayacak, amellerle ispat edilecek. Misyonun temel sabiteleri üzerine bina edilerek ümmet sahih imanın tezahürlerini Salih ameller olarak gözlemleyecektir..

Misyon Peygamberlerden devralınan “Miras”a aynı ile sahiplenmek anlamında varis olmaktır. Onun terekesinde (miras, kuran) Geriye bıraktıkları manaya sahiplenmektir. Onlar “dinar ve dirhem” cinsinden miras bırakmamışlardır.
Cenabı Allahın ikramı olarak geriye bırakılan “Kur’an” ümmet için büyük bir lütuf, rahmet berekettir.

Allahın elçisinden kalan miras. Kuranın hayatın tüm bölümlerine intikalini temin etmek, edecek olanların sorumluluğu ile kaim olacak, ümmet olmanın sorumlulukları geriye kalanın (verese) hakkı ile anlaşılıp yaşanması, safiyetine titizlenmek, fitneden eser kalmayıncaya ve din Allahın oluncaya kadar hikmet öncelikli bir süreçte, aklî hareket metodu ile örneklik ve öncülük etmekle mümkün olacaktır.

“Anamızın ak sütü gibi helal olan” miras-misyonun kendi içinde ümmetin öncülerine taksimi söz konusudur.. Sorumluluk, ona sahiplenmek gereği gibi titizlenmekle mümkündür. Taşınması tek kişiye zor gelen bu ilahî yükün başka omuzlara varislere (sorumlu), (kul) duyduğu duyacağı ihtiyaç görmezden gelinemez.

Dün peygambere verilen destek ne ise bu günde onun misyonunu taşıyanlara verilen/verilecek olan destekte odur. Ümmetin öncülerinin ondan aldıkları mirasın gereği olan düşünce ve hareketler, iman ve ibadet bunu gerekli kılmaktadır.

Ümmet İki kişi ile başlayan siyasal organizasyonun adıdır. Temel referansı Vahiydir.
Allah’ı razı etme esası üzerine kurulu, onun söylemlerini eyleme dönüştüren, başlangıcında başında doğal liderini belirleyen. Fikri hareketlerdir.
Önceleri elçilerle başlayan hareket, onu takip eden yıllarda peygamberin bıraktığı miras (kuran)ı en iyi temsil kabiliyetine haiz kulların sahiplendikleri oranda Vahyin lider edinilmesi ile devam eden Vahye teslimiyet odaklı harekettir.
Misyon; Kulluk esaslı itikadın öncelendiği amellerin vahyin bütünlüğü içerisinde itikattan ayrı düşünülemeyeceği, Kur’an’ın pratize edildiği süreçte anlam kazandığı, iman amel hareket bütünlüğü ile kaimdir.

Miras; Allahın elçisi gibi olmak, onun hayatında var olanları güne uyarlama esaslı hareketin ama temasını oluşturan, vahiy odaklı olmakla beraber sonuç odaklı olmayan, ancak; sünnetullah gereği, eşyanın tabiatına uygun hareketler sebep sonuç ilişkilerinde meydana gelen istemin, nefislerdekinin değişimi ile meydana gelecek/gelebilecek ilahi iradenin de onayı sonucunda şartların de değişimi esası ile arzu edilen son/sonuç ortaya çıkacaktır.

“Anamızın ak sütü” gibi helal olan sahiplenilecek miras ve misyonun ana karakteri ona sahiplenenlere Vahye iman etmişlerin desteği de helaldir. Bir diğer ifade ile ilahi görev sıradan bir sav olmadığı gibi miras da aynıdır.
Hareketin bileşenlerini düşündüğünüzde; Yardım, destek, verese ona sahiplenenlerin Allaha borç ödemesi gibidir. Bu borcun dün alacaklısı Allahın elçisi iken bu günde Elçinin talim ettiği dinin öncülerinedir.

Ümmet olmak savsaklanmayacak kadar önemlidir.Onlar iyiliği emreder kötülükten nehiy ederler..
Ümmet olma fantezi değil Kur’ani bir mecburiyettir.

Kur’anın birleşin; emrine kayıtsız kalmak Farzın terki sayılmalıdır. İman edenlerden Allahın istediği, bunu yapmayanların hesabı zor vereceği realitesi gözden uzak tutulmamalıdır.. İman eden, ettiğini söyleyen sözlü ya da yazılı eylemlerde bulunanlar ya öncülük etmek yada öncülük edenlere uymak itaat etmek mecburiyetindedirler. İtaatten kasıt ise “aralarındaki işler şura iledir” esasına uygun Allahın dininin ilası esasına matuf düşünsel ya da ameli olarak fikir birliği yapmaktır.

Müslümanlar nerede, Allahın elçisinden aldıkları vereselerine ne kadar sahipler. Onun içeriğindeki emirler nehiyler nostalji gibimi algılanır anlaşılır oldu? İmani sorumluluk; onun ifa edilmesi değil midir? Kusursuz kurtarıcı beklentisinde midirler? Mehdi ya da Mesih mi bekliyorlar. Allah kitabında geleceğine dair ışık işaret mi gördüler?

Kardeşlerinin kusurlarını aramak onları yüzlerine vurmak mı iman oldu? Kendilerini kusursuz (masum) mu sanıyorlar? Muharref dinlerin müntesiplerine mi benzemek istiyorlar? Yan çizmenin sorumsuz davranmanın kolay verecekleri hesabının yolunu mu buldular? da üzerlerine ölü toprağı serpilmişçesine hayatı uzlette tüketmenin hesabını mı yapıyorlar..

İyi bilelim ki/bilin ki; Ne mehdi gelecek ne Mesih nede Muhammed. Tek tek sorumlu, mesul hesabı kolay ödeyeceğimiz bir hayatı yaşamak durumundayız. Ne Musa olmaya ne İbrahim olmaya ne de Muhammed olmaya yanaşmamak ilahi sorumluluktan kaçmak demek değilse nedir?

Allahın dini ne yardım edenlere yardım etmemek, onlara destek vermemek, onları her yönü ile koruyup kollamamak onlarla birlikte beraber olmamanın, onlardan kaçmanın onlara mani olmanın/olmaya çalışmanın sorumlulukları sırdan hesabı kolay verilebilecek ameller den değildir. Allahın yüklediği sorumluluğa kenar duranlar, seyirci olanlar, elle gözükür dişe dokunur söz ve fiilleri olmadığı halde eleştiriden gayrı iş bilmeyenler, uzaktan sadece en iyisini yapsınlar beklentisi içinde olanlar Allah sizi/bizi sorumluluktan muaf mı kıldı?

Hayır, sahiplendiğiniz/sahipleneceğiniz şey “Ananızın Ak Sütü” gibi helal olan Vahiydir. Ya vahye sahiplenenlere sahiplenirsiniz ya da Allahın dinine saygınızdan ona olan sevginizden dolayı onlarla birlikte/beraber bu taşın altına girer omuz verir samimiyetinizi önce Allaha sonra kullarına ispat edersiniz. Ümmet olmak istiyorsanız?

Süreç işliyorken şirke evirilen uzak yakın insan/insanlar! Peygamberlerin yolunu terk ederek değiştikleri yeni şirk yollarında durumlarından hallice yaşarken kendilerine benzetmeye çalıştıkları insanlar üzerinde yaptıkları olumsuz etkilerin hesabını nasıl vereceklerini düşünmemektedirler. Kâfirin adını Müslüman adı ile değiştirince Müslüman olmadığını/olmayacağını bilmeyecek kadar akılsız olmamalarına rağmen Samirileşmelerin başka sebeplerinden biride Karunlaşmak konfor, rahat yaşama arzusu! Allah intikam sahibidir. Kardeşlerimize hatırlatırız.

İnsanlar kolay yollardan talip oldukları cenneti satın alamayacaklarını düşünüyor olmalılar ki Cenneti dünyada yaşamaktan gayrı düşünceleri kalmamış gibi, tevhidi hassasiyetler maddeye evirilmiş dünyevi beklentiler ömrün tüm kurumlarını kuşatmış, dine ayrılacak vakit bitmiş kalmamış ardından koşulan şey ne ise kazanılanın da o olacağının sonuç düşüncesi bilerek tehir edilerek yaşanmaktadır. Hesabını veremeyeceğimiz bir ömrün faturasını ödeyeceğimizi bile bile.. Görmemek, göstermemek için ciddi savlar üretmekteyiz.

Allah bizden ne kadar razı nelerden razı olmaz ertelenirken Biz nelerden ne kadar razıyıza dönüşen düşünce yapımız, kendi rızamızı öncelediğimizin göstergesi olmaktadır. Acaba Nefislerimiz İlah mı ediniliyor.

Ömür tükeniyor, gidenler gelmiyor, yeni ömür satış mağazaları henüz kurulmadı, gidenleri getirecek “İsa”mız da yok. Kenar köşe olan dava dine sahiplenmeleri karanlıkta göz kırpmak şekline dönüşmüş insanımız; “sahaya buyurun”, bu din sadece eleştirerek yaşanmaz. Sahiplenmek öncüler olmak mirası bölüşmek istemiyor musunuz? İstemez misiniz? Allah sorumsuzluk mu verdi bazılarımıza? Ya da seyircilik! Bari gölge etmeyin. Tevhide gelin dönün diyeceğim geliyor, ancak bildiğim bir şey var ki Dönmeyeceksiniz, kazanımlarınız size süslü gösterildiği müddetçe de dönecek değilsiniz. Belli ki peşin kazanımların alçak basıncı altındasınız..