Aman oyuna gelmeyelim de..

Abdurrahman Dilipak

VAN 1.12.2015 11:10:17 0
Aman oyuna gelmeyelim de..
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Herkes burnundan soluyor.. Ortalık barut fıçısı gibi. Kimse burnundan kıl aldırmıyor.. Kimse birbirini dinlemiyor ve anlamak da istemiyor. Bu durum kişiler arasında da geçerli, devletler arasında da. Bir süreden beri durum bu. Herkes birbirine “yan bakma yakarım” modunda.. Herkes birbirinin açığını yakalamaya çalışıyor. Dünkü düşmanlar dost, dostlar düşman oldu sanki. Kimin eli kimin cebinde belli değil.

Fasıklar bize bir haber getirdiklerinde hemen inanmayalım. Herhangi bir konuda ilk gelen haberleri ihtiyatla karşılamak gerek..

Alın size şu Rusya ile yaşadığımız kriz. Biz uyardık diyoruz; onlar, bize uyarı yapılmadı diyor. 13 saniye gibi bir sınır tecavüzü var. O kadar kısa bir zamandan bir şey olmaz demiyorum, ama o kadar kısa sürede havada cevap veremezsiniz. Karada ve denizde daha uzun süreli sınır ihlallerinde bu süre daha uzun tutulabiliyor. Onu da not edelim. Bu arada uçak eğer Suriye’ye aitse, onlarla görülmesi gereken bir hesap var. Onu da görelim. Rusya bölgede uçarken bunu da hesaba katmalı. Tamam angajman kuralları var.. 13 saniye sonra çıkmış.. Eee zaten sizin fırlattığınız füze fırlatıldığı noktadan, o noktaya o kadar sürede ulaşamaz. Öbür taraf böyle diyor.

Tabii asıl soru şu, Rusya orada Türkiye’nin sıfır sınır bölgesinde işi ne? Rejim safında DAEŞ bahanesi ile Bayırbucak Türkmenlerine karşı bir operasyon yapıyor. Rusya’nın şunu görmesi gerekmez mi, siz Tartus bahanesi ile Esed rejimine, binlerce kilometre uzaktan gelip destek vereceksiniz, ama biz burnumuzun dibindeki Bayırbucak Türkmenlerine yapılan saldırı karşısında sessiz kalacağız, hem de bizim sınır güvenliğimizi tehdit eden bu gelişmelere seyirci kalacağız. Böyle bir şey mümkün mü?

Rusya yanlış yapıyor. Tamam, ama birileri Ankara ile Moskova’yı karşı karşıya getirmek istiyor olamaz mı? Türkiye ile Rusya karşı karşıya gelirse bundan en çok Rusya zararlı çıkar.. Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri bozulursa birileri Türkiye’yi yanına çekmeye çalışacaktır.

Ha bütün bu olanlar ders olsun.. Rusya kendisine saygı duyulmasını istiyorsa, başkalarına da saygı göstermeyi kabul etmeli. Herkes Kadirov değil. Esed’le aynı çuvala girecekse aynı akıbeti de kabul etmesi gerekir.. Sahi, Putin, insan hakları, hukuk devleti, adalet, barış, özgürlük gibi kavramların içinde bulunduğu kaç cümle kurdu..

Birilerine göre uçak bölgede gerginlik oluşturanlar tarafından düşürüldü. Diğer bir ifade ile de Dünya Ticaret Merkezi’ndeki İkiz Kuleleri kim yıktıysa, Rus uçağını da onlar düşürdü. Yani Türkiye ve Rus derin devleti devrede olabilir..

Bu Diyarbakır’da Sur ilçesinde yaşanan terör saldırısına bakalım. Bazan olayın içindekiler bile gerçeğin farkına varamayabiliyor. Bu hepimiz için geçerli.. Elçi’nin eşi; eşini PKK’nın öldürdüğünü söylüyor, ama cenazesinde tabuta onların logosu olan bir örtü örtülüyor. Öte yandan Elçi PKK’nın terör örgütü olmadığını söylüyordu. Peki bu oyunda kim kimdir. O basın açıklamasını kim örgütledi, o saldırı talimatını, kim, niçin verdi. Elçi’yi kim, niçin vurdu? Cevabını arayan o kadar çok soru var ki. Bir başka iddia, o mahallede PKK’nın çok büyük silah ve mühimmat deposu vardı. Polis operasyona hazırlanıyordu. Bu olay o operasyonu engelleyip, bir çatışmanın ardından bölgenin örgüt tarafından kontrol altına alınması ile silah ve mühimmatın tahliyesi planlanmıştı. Çatışma öncesi bu vesile ile bölgeye basın ve STK temsilcileri de toplanmış olacaktı. Ama olmadı. Evdeki hesaplar çarşıya uymadı. O kadar çok iddia var ki.. Zaten bu Rusya ile gerilimin ardından birtakım önemli gelişmeler bekleniyordu. Bazı bayram değil, seyran değil, sürpriz gelişmeler de dikkat çekici. Bu arada AB ile vize kalkıyor ve göçmenlere yardım geliyor.

Farklı bir konu ama, geçen gün paralel yapı ile ilgili bir yazım vardı. Hani şu, “bu yapı içindekilerin geri dönüş yolları kapatılmamalı” şeklindeki, “af” ve “merhamet” çağrısı yapan bir yazı. Paralelin gadrine uğramış çevrelerden tepki var. Etkin pişmanlık istiyorlar, yapı hakkında savcılığa ihbarda bulunma ve haksız şekilde elde ettikleri, para, mal ve makamların terkini talep ediyorlar. Takiyyeye dikkat çekiyorlar ve oyuna gelmeme uyarısında bulunuyorlar.

Bu konuda hassasiyet gösteren arkadaşlar özetle şöyle diyorlar: “FETÖ örgütünden ayrılan insanların samimiyeti asla inandırıcı olmuyor. Çünkü örgüt, yapısı itibari ile takiyyeci. Her yere sızan, eşlerine başını açtıran, içki içmeye izin veren, eşlerinin bikinili havuza girmelerini teşvik eden ve bir İslami yapı olduğunu iddia eden örgüt var karşımızda. Maddi manevi her türlü desteği verdikleri örgütlerinden rüzgar tersine dönünce ayrılan bu insanların samimiyetini ispatlaması gerekiyor. Paraları kime verdiler? Hangi evlerde toplandılar? Toplantıları kim organize etti? 1 Kasım’a kadar neler yaptılar ve nelere tanık oldular? Dershanelerde ne dolaplar döndü? Sorular nasıl çalındı, kimlere dağıtıldı, ne karşılığı? Birilerinin sicilleri ile nasıl oynandı ve kimler nasıl terfi ettirildi, ödüllendirildi. Lise mezunlarına nasıl akademik payeler verildi? Yabancı istihbarat ajanlarının örgüt içindeki faaliyetler nelerdir? Fetullah’ın kitapları nasıl zorla satıldı öğrencilere? Kim bu öğretmen ve okul idarecileri? Bu ve buna benzer soruları resmi makamlara cevaplamadıkları sürece asla ve asla bunların samimiyetine inanmak söz konusu bile olamaz. Yıllarca Fetullah Gülen’in peşinden gidip devlet ve hükümet aleyhine faaliyet gösteren yapının parke taşlarından biri olup, çıkarları uğruna insanların itibarsızlaştırılmaları, hapislere atılmaları, iftiralara kurban gitmelerine seyirci kalıp, hatta sevinip sonra da temize çıkamazlar. Savcılar orada, bu örgütle ilgili her tür bilgiyi topluyolar ve bu bilgilere ihtiyaç var. Önce savcılığa gidecekler. Sonuçta yardım ve yataklık yaptılar. Şu an diğer yasadışı örgütlere yardım ve yataklık etmekten dolayı binlerce kişi cezaevinde. O zaman onlar da serbest kalsın. Masumiyet kurtarmıyor bu işlerde. Çalıntı sorularla sınavları geç, adliyelerde haksızken haklı ol, cemaatçiliğin sayesinde elde ettiğin haksız kazançla zengin ol, mazlumu ez malına çök. Sonra da ‘Ben artık cemaatle ilişkimi kestim’ de ve sıyrıl işin içinden. Yok böyle bir dünya.” Selam ve dua ile..

Not: Tek bir paralel yapı yok. Bu paralellerin çoğu şimdi başka birtakım dini toplulukların içinde ve onların etiketi ile AK Particilik oynuyorlar.. Benden söylemesi.