Allah’ın varlığı ispat edilebilir mi, akıl ne işe yarar?

FARUK BEŞER

VAN 13.03.2015 10:01:30 0
Allah’ın varlığı ispat edilebilir mi, akıl ne işe yarar?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Din söz konusu olduğunda en çok sorulan sorulardan biri budur; Allah’ın varlığını nasıl ispat edebiliriz?

Tabii ki, ispattan ne anladığınıza bağlı olarak sorunun cevabı değişir. Eğer bugün bilim denince anlaşılan disiplinlerin ispat aracını kastediyorsanız Allah’ın bilimsel ispatı olamaz. Çünkü bilim her varlık alanıyla ilgilenmez. Bize göre varlığın iki temel alanı vardır; âlem-i şehadet ve âlem-i gayb. Yani duyularımızla algılayabileceğimiz varlık alanı, duyular ötesi varlık alanı. Bilim sadece birincisinde faaliyet gösteren bir etkinliktir. Metodu da, inceleyeceği ve hakkında bilgi edineceği şeyleri laboratuvara sokup deneye tabi tutmak, onu duyularla keşfetmektir. Bilimin gayb alanını inceleyeceği bir imkânı olamaz. Dolayısıyla bize oradan bilgi de veremez. Allah’a inanmayan bilimin ve bilim adamının en namuslusu agnostiktir, yani benim Allah’ın varlığına dair bilimsel bir delilim yok, var olduğunu söyleyemem, ama yokluğuna dair de bir delilim yok, yok olduğunu da söyleyemem diyendir. Allah’ın varlığına dair hiçbir bilimsel delilim yok, o halde Allah yoktur, derse bu bilimsel bir açıklama olmaz, Allah’ın olmamasını isteyen bir ön yargının, ideolojik bir bakışın ifadesi olur. Çünkü var olduğuna delil bulunmayan her şey yoktur denemez.

Kısaca bilim Allah’ın varlığını ispat edemediği gibi var olmadığını da ispat edemez. Ancak önyargısız bir bilim eşyanın mahiyetini keşfettikçe akla düşünme ve muhakeme etme imkânı sağlar. Akıl da eşyadaki mükemmelliği ve intizamı gördükçe bunun tesadüfen olamayacağını anlar ve bu düzeni bir var edenin bulunmasının kaçınılmaz olduğu sonucuna varır. Sonuçta bilim Allah’ın olmadığına değil, olduğuna kapı açar.

Ancak akıl da bütün melekeleriyle işleyen bir akıl olmalıdır. Sadece mantıksal bir akıl olmamalıdır. Çünkü akıl sanıldığı gibi, tek boyutlu ve herkeste aynı olan bir yetenek değildir. Kur'an-ı Kerim aklı farklı kelimelerle anlattığına göre onun farklı tonları ve fonksiyonları var demektir. Mesela ‘akl’ın sözlük anlamı ‘bağ’ demektir ki, bu bağın varlık arasında ilişki kurabilme ve dönüp sahibini kötü durumlardan engelleyebilme gibi iki yönü vardır. Yani aklın mantıksal ve ahlaki olmak üzere iki fonksiyonu vardır.

Her biri yine bir nevi akıl anlamında olan diğer kelimeler şunlardır: ‘Lübb’, süzülmüş ve ön yargılardan, parazitlerden arındırılmış nihai bir akıldır. Ancak Kur'an-ı Kerim’de geçtiği on yedi yerin tamamında çoğul olarak ‘lübb sahipleri’ anlamında ‘ulü’l-elbâb’ şeklinde kullanılması, lübb’ün bu özellikteki insanların birlikte düşünmelerinden oluşacak bir sinerjiyi anlatıyor olmasına işaret eder. Belki ‘lübb’ün diğer boyutu yine akıl anlamında kullanılan ‘nühye’ kelimesidir. Nehyetme, engelleme anlamına gelir ve bu da yine Kur'an-ı Kerim’de çoğul olarak nühye sahipleri anlamında ‘üli’n-nühâ’, şeklinde geçer. Akıl için kullanılan bir diğer Kurânî kelime ‘hicr’ dir. Bu da kötülüklerden engelleyen bir melekeyi anlatır. Kısıtlılık koyma anlamındaki ‘hacr’ kelimesiyle aynı köktendir. Akıl anlamında en önemli kelimelerden biri ‘fuâd’ dır. Fuâd, anlamaya gönlü de katan, sadece duyularda kalmayan, duyguları da devreye sokan bir akıldır. Kalb de yaklaşık aynı anlamdadır ve buradaki kalb, göğüsteki et parçası değil, pusula gibi sürekli hakikate doğru dönen bir iç duygudur. Kalb ismi de bu dönüşten gelir. El-Askerî, fuâd’la kalb’in aynı anlamda olduğunu söylemekle beraber aralarında şöyle ince bir farkın bulunduğunu da anlatır. “Fuâd’ın kelime anlamı kalbin dış zarı demektir. Eğer kalbin dış zarı, yani fuâd katı olursa hissedişler kalbe ulaşamaz. Ama ince ve hassas olursa insan hakikati kolay kavrar” der.

İşte akıl denen meleke bütün bu fakülteleriyle birlikte iş görürse Allah’ın varlığının belki de en büyük delili olmuş olur. ‘Aklıselim’ işte böyle bir akıl için kullanılıyor olmalıdır. Ancak bu noktada doğru bilginin aklın hammaddesi olduğunu da unutmamak gerekir. Hiçbir doğru bilgiye dayanmayan bir akıl yürütme, ya da akletme bizi doğru sonuca götüremez. Zaten ‘akıl’da var olan ‘bağ’ anlamı da, birbiriyle ilişkisi kurulacak birden çok şeyin bulunmasını ve bilinmesini gerektirir.

Bununla gençlerin Allah’ın varlığının ispatı konusundaki sorularına bir başlangıç yapmış olduk. Bunun arkası gelmeli.

Twitter@farukbeser