Allah Affedicidir (2)

Yağmur Yaz

VAN 29.12.2017 10:17:56 0
Allah Affedicidir (2)
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

“Ve onlar seni yalancılıkla itham ederlerse de ki: Rabbiniz sınırsız merhamet sahibidir; ama günaha gömülüp gitmiş insanları cezalandırması da kaçınılmazdır.” 

(En’âm/147)

Rabbimiz kullarına karşı fazlasıyla merhametlidir. Bağışlanma talep eden kullarını bağışlamayı diler. İnsan, hatalarıyla insandır. Zaten Allah da kullarından hatasız olmalarını beklememektedir. Zira her işinde mükemmel olan yalnızca Allah’tır. İnsan ise eksiktir ve kimi zaman da hataları vesilesiyle doğruya ulaşandır. 

Durum böyleyken insana düşen yine ölçüyü kaçırmadan hareket edebilmeyi başarmasıdır. Çünkü inanan bir insan nasıl ki Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemeliyse aynı zamanda şeytanın, bâtılı haktanmış gibi göstererek kendisini Allah ile aldatmasına da izin vermemeli, uyanık olmalıdır. Şeytan, insanın Allah’ın rahmetinden ümidini kesip onun, günah bataklığına daha çok saplanmasını ister. Fakat amacına ulaşmak için farklı yolları da dener. Allah’ın rahmetinin genişliğini kullanarak da insanı günaha teşvik edebilir. Bu noktada kul, nasıl olsa affedilirim mantığıyla bile bile işlediği bir günahın sorumluluğunu omuzlarına yük edinebilir. Bu düşünce, ahlaki olmadığı gibi son derece tehlikeli ve yanlıştır. Çünkü insan, iyi ya da kötü olan davranışlarının sonuçlarını er ya da geç karşısında bulacaktır. 

“Hayır! Kim bir kötülük eder de, kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa, işte o kimseler cehennemliklerdir. Onlar orada kalıcıdırlar.” 

(Bakara/ 81)

Elbette Rabbimizin rahmetinden ümidimizi kesmeyeceğiz fakat O’nun yasalarının değişmeyeceğini ve bağışlayan olduğu kadar cezalandıran da olduğunu bilmemiz gerekir. Çünkü insan iradeli bir varlıktır ve tercihleri sonucunda ya ödüllendirilir ya da cezalandırılır. Tüm bu başına gelenler de kendi yapıp ettiklerinin bir sonucudur. 

“Tabii ki Rabbinizin size rahmetiyle muamele etmesi umulabilir; ama eğer siz (günaha) dönerseniz, Biz de (cezaya) döneriz. Zira Biz cehennemi nankörleri çepeçevre kuşatan bir hisar kılmışızdır.” 

(İsrâ/8) 

Müslüman, her zaman dengeli bir tavır içerisinde olmalıdır. Bir hata yaptığı zaman içtenlikle Allah’a yönelmeli ve affedilmeyi dilemelidir. Kaldı ki günlük ilişkilerimizde bile karşımızdaki kişiyle iletişim kurarken yanlış bir harekette bulunmamak için davranışlarımıza dikkat ediyor ve bir yanlışımız neticesinde hemen özür dileyerek hatamızı telafi etmeye çalışıyoruz. Biliyoruz ki tekrarladığımız her hatamız, karşımızdaki kişiyle aramızı daha çok açacak ve kötü sonuçlar doğuracaktır. Hal böyleyken bize son derece şefkatli olan Rabbimizin bizi her an gözetlediğini, hatalarımızdan haberdar olduğunu ve O’na samimiyetle yönelmemiz gerektiğini de bilmeliyiz. 

“Her insan, yaptığı bütün iyilikleri de kötülükleri de karşısında bulacağı o günün kendisinden fersah fersah uzak olmasını ister. Ne ki Allah, kendisine karşı dikkatli olmanızı ihtar eder: Zira Allah'ın kullarına şefkati tariflere sığmaz.” 

(Âli İmrân/30) 

Unutmamalıyız ki hatasında ısrar edip onu savunan iblis idi. Tercihinin sonuçlarına katlanmak istemedi. Suçunu Allah’ın üzerine attı. Bu da onu şeytanlaştırdı. 

“Madem beni yoldan saptırdın; onları saptırmak için senin dosdoğru yoluna oturacağım.” 

(Â’râf/16)

Hz. Adem ise günahını itiraf ederek tevbe etme yolunu seçti. Böylece Adem, günahını fark ederek pişman olup af dilemesinin mükafatını Allah tarafından affedilerek aldı. 

“Fakat Adem Rabbinden aldığı birtakım kelimelere sarıldı, (Allah) da onun tevbesini kabul etti: çünkü O, evet O'ydu tevbeleri kabul etme makamında olan, her işinde merhamet sahibi olan.” 

(Bakara/37) 

Tevbe bir özeleştiridir. Kişi, hatasını fark eder ve bundan pişmanlık duyar. Fakat kişinin günahını fark etmesi ve onu itiraf etmesi tevbe için yeterli değildir. Tevbenin ilk şartı kulun hatasından vazgeçmesidir. Kul, tevbesi ile günah kirinden temizlenecektir. Bilincini yenileyecektir. Hatalarından ders almış bir vaziyette Allah’a yönelecektir. Günaha karşı kayıtsızlık, Allah’ın affediciliğine karşı olan umutsuzluk ya da “Allah nasılsa affeder” mantığıyla kuşanılmış sorumsuzluk insanı uçuruma sürükleyecektir. 

“Yine onlar, utanç verici bir iş yaptıkları ya da kendi kendilerine bir kötülük ettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahları için bağışlanma dilerler; zira Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir ki? Üstelik onlar, yaptıkları kötülük üzerinde bile bile ısrar da etmezler.” 

(Âli İmrân/135)

‘Allah nasılsa affeder’ zihniyetiyle yanlış eylemlerine devam eden biri, yapmış olduğu bu kurnazlığı ile Allah’ı değil yalnızca kendisini kandırır. Çünkü Allah, zaten kalplerde olanı bilmektedir. Bundan dolayı “Cehennemde biraz kalır çıkarım, İnsanlar ne günahlar işliyor, Allah beni mi affetmeyecek..” düşünceleriyle körü körüne yapılan her hatada kul, kendisini bedel ödemeye hazırlamalıdır. Çünkü Rabbimiz ayetinde iyilik ile kötülüğün bir olmadığını ve herkese hak ettiği karşılığı vereceğini söylemektedir. 

“Oysa ne ölüm gelip çatıncaya kadar (ısrarla) günah işlemeyi sürdürerek son anda "İşte şimdi tevbe ediyorum!" diyen birinin tevbesi kabul görecektir, ne de inkarında direnerek ölenlerin tevbeleri... İşte onlar kendilerine acıklı bir azap hazırladığımız kimselerdir.” (Nisâ/18)

kaynak hilal haber