Ali Mızır ve Çözüm Süreci

Ömer Altaş

VAN 26.08.2015 10:58:58 0
Ali Mızır ve Çözüm Süreci
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Ali Mızır, yaşlı bir duvar ustası ama hala çalışıyor.

2015’in en sıcak günlerinde, kamyonların getirip bıraktığı taşlarla uzak bir köy okulunun etrafına duvar örüyor.

Çırağı küçük Mustafa; günlerdir, bir taş yığınına bir de duvarın biten bölümüne bakıyor. İrili-ufaklı, yamru-yumru, eğri-büğrü taşlardan, ip gibi duvarın nasıl örüldüğüne akıl sır erdiremiyor.

Soruyor:

Ali amca, bu taşlarla dümdüz duvar örüyorsun, nasıl oluyor bu?”

Başını yukarı doğru kaldırınca alnındaki ter gözüne akan Ali Amca:

“Oğul, her taşın yedi yüzü vardır. Bir yüzü olmasa diğer yüzü muhakkak olur.”

Amacı net olana, doğa da yardım eder.

Kafası karışık olanın elindeki de kendisinin değildir.

Bir hedef koymalı, başkasını önemsemeden sadece ona yönelmeli.

Olaylar ne kadar karmaşık olursa olsun, işler ne kadar bozulursa bozulsun istikametten sapmamalı.

Ya Nirengi üçgenine ya püf noktasına ya da zayıf noktalara odaklanmalı.

Büyük ustalar, az yetenekli nice öğrencisine zorlu müsabakaları kazandırdılar. Rakibi kim olursa olsun, tribünlerde ne yaşanırsa yaşansın, psikolojik algı aleyhine ne kadar gelişirse gelişsin minderdekinin zayıf noktasını bilip düzenli olarak onu dövmekten vazgeçmeyen nice oyuncu beklenmedik başarılara imza attı.

Türkiye siyaseti; barışın tek taraflı bozulduğu yeni süreciyle, yazın bunaltıcı sıcak günlerini yaşamaya devam ediyor.

Ülkemiz; en karmaşık, en belirsiz ve en “ne olacak şimdi?” günleri yaşıyor.

Kimsenin olayların dışına çıkıp muhasebe yapmaya tahammülü yok.

Politik tutumların üzerinden bütün fazlalıklar döküldü.

Taraflar için geriye bir tek şey kaldı:

Yenmek ya da yenilmek.

Çatışmanın özeti bu.

Bu nedenle, kimsenin; doğru-yanlış, eksik-fazla, hak-hukuk aradığı yok, tabiatıyla artık olmayacak da.

Sahneyi, bedeli ne olursa olsun yenmekten başka bir amacı olmayan, ‘nesne insanlar’ dolduruyor.

İşyerinde bir ortağımız vardı.

Zaman zaman sebepsiz celallenirdi. Çalışan personel aleyhinde öyle şeyler söylerdi ki, diğer ortaklar, bir bıçak kapıp sorgusuz-sualsiz önüne çıkan her personele gelişi-güzel vurma duygusu yaşardı.

Sonra öğrendik ki bu bir yöntemmiş.

Yeni Türkiye iradesi karşısında bloklanan çevreler akla zarar öyle şeyler yazıyor ve çiziyorlar ki normalleşme süreci kadrolarına karşı intihar bombacısı olma istenci duyuyorsunuz:

“Benim de insanlığa bir hizmetim olsun!”

Bilinmeli ki bu bir yöntem.

Bu psikozu zerre kadar önemsememeli, görmemeli.

Bir kere ringe çıkıldı.

Bu artık bir yenme ve yenilme savaşı. Bilinenin tam aksine, durumu ısrarla bu çapraza indirgeyen ve bu şekilde kodlayan onlar. Üstlendikleri misyonun gereği bu olmalı!

Onlar, istedikleri şenaati yapsalar da gayr-ı meşru hiç bir yola tevessül etmeden, sabırla, saldırganların, darbecilerin ve çözüm sürecini bozanların temel zayıf noktasına vurmalı.

Bu, tek strateji üzerinden gitmeli.

Onlar devletten daha büyük bir güçten işaret aldıkları için fütursuzlar. Yerli iradeyi yenmek için her hileye başvuranların ve bu hilelerden kale örenlerin, uluslararası medya gücüne sahip olanların güçlü bedenlerini zayıf noktalarından sendeletmeli.

Sözü, bir kez daha, bir vesileyle ziyaretine gittiğimiz, anne tarafı Türkleşmiş Kürt, baba tarafı Kürtleşmiş Türk olan taş ustası Ali amcaya bırakalım:

“Net olmalısınız. Tek hedef ve tek stratejiniz olmalı.

Konu terör. ‘Sadece terörü’ ısrarla vurmaya devam etmeli.

PKK örgütü, gelip kendi teslim oluncaya kadar operasyondan geri durmamalı.

Asla legal bir yapıya dokunmadan ve seçilmiş isimlere bilinçli bir şekilde hiçbir operasyon yapmadan bölgede KCK’nın paralel devletinin bütün illegal komuta merkezleri tasfiye edilmeli.

Operasyon illegale yapıldığı sürece halkın galeyana geleceğinden endişe duymamalı.

Örgüt felsefesinden ve örgütlerin doğasından anlamayanların cahilliğine kulak asmayın! Doğru ve usulüne uygun davranıldığında, sonradan baş başa kalmayacaklarına dair güvence içinde olduklarında Kürtlerin PKK’dan kurtulmak istediklerinden emin olun. Onlar objektif anlamda Kürtler için “sülük” durumundalar. Alıp atmaya kendilerinin gücü yetmez. “Yeter artık” şeklindeki en güçlü duyguyu gizlemek zorundalar şimdi. Bu ‘gereği’ devlet yapacak. Güven alanını kim oluşturursa toplum onun alanını tercih eder.

Sakın ola ki geri adım atmayın!

Ülkede ne yaşanırsa yaşansın, şartlar nasıl değişirse değişsin, psikolojik algı nasıl gelişirse gelişsin hepsini boş verin. Gazeteleri, televizyonları, aydın-entelektüelleri, köşe yazarlarını, açık oturumcuları ve onların kıyamet senaryolarının hiç birini önemsemeyin. Asıl sıkıntı sizde, hedefi netleştirip odaklanamadığınız için onları dinledikçe hemen de-moralize oluyorsunuz.

Dost çevreler, sizi tersten ne kadar uyarırsa uyarsın bu yoldan dönmeyin.

Büyük düşünce kalıplarıyla uğraşmayın, lafları boşu boşuna ağzınızda çoğaltılmayın.

Öykünün özü şu:

Yeni Türkiye iradesi tarihin en cesur hamlelerinden birini hayata geçirerek anaların ağlamaması için az kalsın kendini tüketme pahasına çözüm sürecini başlattı mı?

Sonlandırmaya en yakın bir zamanda PKK, ihanetle, sudan bahaneler üreterek terörü yeniden başlattı mı?

Öyle ki, barışı kim bozdu tartışmasında kendi kalemleri bile şeksiz PKK’yı adres gösteriyor mu?

Öyleyse, objektif duruşları tamamen gayr-ı meşrudur.

PKK; eski rejim zamanında heybesinde taşıdığı nisbi meşruiyetini de Ceylanpınar’da düşürdü, unutmayın.

Ancak ulusal ve uluslararası medya desteğiyle sesleri o kadar volümlü ki bu “gayr-ı meşru duruş” kendini gizliyor.

Bütün ve tek amacınız; bu meşruiyet kaybını deşifre etmek olmalı.

Gezi kalkışması, kendi çabalarınızla değil objektif koşullar karşısında meşruiyet sorunu yaşayarak deşifre oldu.

Paralel yapıyı, sizin çabalarınız değil normalleşme süreci karşısında meşruiyetlerini tuzla-buz eden basit sorular deşifre etti.

PKK’yı da, objektif şartlar, Paralel yapı gibi basit sorularla etkisiz bırakacak.

Neden barış sürecini bozdunuz?

Hangi nedenlerden dolayı hala savaşıyorsunuz?

Tekrar anaların ağlamasına neden olacak kadar önemli olan derdiniz ne?

Bu sorular, PKK’nın ve HDP’nin içini boşaltacak.

Bir taraftan kalıcı barış için operasyon fasılasız devam edecek, diğer taraftan bu basit ve sonuç alıcı sorularla enselerinde boza pişirilecek. Çözüm süreci bölgedeki diğer aktörler dahil edilerek ve güçlendirilerek devam ettirilecek. Bölgenin siyaset adayları PKK’nın ayağının altındaki halıyı çeker gibi cesurca, altını çizerek söylüyorum cesurca baştan aşağı yenilenecek. HDP içinde en zor zamanda bile barıştan yana olanlar yeni Türkiye'de alan bulacak. Kandil, İmralı, HDP ve diaspora siyasası arasındaki görüş farklılıkları dikkate alınacak sağduyulu yapı ve olgulara kulak verilecek. Yapılan tüm faaliyetler; her kelimesini özenle seçen, güvenilir bir devlet adamı tarafından kamuoyu ile düzenli olarak paylaşılacak. Eskiden “savunan adamınız” vardı kazanıyordunuz şimdi “anlatan adamınız” yok kaybediyorsunuz. Uluslararası camia Kürtlerle değil terör ile mücadele edildiğine ikna edilecek. Bunların tamamı bir psikolojik harekât merkezi tarafından profesyonelce kontrol edilecek. Böylece ayıklana ayıklana süreç bir noktaya gelecek.

Bunların tek yolu var:

Net bir sonuç almadan operasyondan asla vazgeçmemek.

Bu ısrar; bir vakit sonra, bir sonuç çıkması beklenmeyen karmaşık tüm olayları okul duvarı örneğinde olduğu gibi aynı istikamette şaşırtıcı bir şekilde hizaya sokar.

Bu kararlılık; bütün belirsizlikleri çorap söküğü gibi çözer.

Bu odaklanma; PKK siyasetini destekleyen HDP ve diğer tüm beyaz oyuncuları zamanla tek tek oyundan düşürür.

Cari Türkiye siyasetinin kriptografisinin tek anahtarı bu.

Yeter ki ne yapmak istediğinizi bilin.

Bu hedefin stratejisini doğru uygulayın.

KCK –ki şu an komik bir tiyatro oynuyorlar- her şarta koşulsuz razıyım demeden geri adım atılırsa toplum gözünde devlet olgusu artık biter. Hükümet biter. Yeni Türkiye iradesi biter.

Güven sıfıra düşer. Bir daha toparlanamazsınız.

Şöyle uzaktan bakıyorum da bu sizin son şansınız.”

Bu son cümleden sonra Ali usta durdu. Bir kez içini çekti. Sonra gözkapaklarını farklı şekilde kırparak sözüne devam etti:

“Ayrıca bu oyunda HDP’nin as bir oyuncu olmadığının gereğini yapın artık.

HDP objektif koşullar gereği top toplayıcı.

Yeni Türkiye iradesi içinde yer alan bazı basiretsiz devlet adamlarınız, HDP’ye oyuncu muamelesi yapıyor, sahaya davet ediyorlar. Böylece HDP lehine çalışıyorlar!

Yine bazı bürokratlarınız, Ağrı’dan Ankara’ya, olayların ruhunu ve özünü bilmeden bazen boş-boğaz bazen milliyetçi, düzenci ve eski devlet refleksiyle konuşarak bin bir emekle inşa edilen nice kazanımı heba ediyor. Böylece sebepsiz yere HDP’ye taze kan veriyorlar!

Hiç konuşmasalar ne iyi olur!

Sol entelektüalizm, 50 yıllık birikimini, PKK-HDP lehine kullandı. 7 Haziran seçimlerinden önce etkin bir politik açı yakaladılar. Orhan Miroğlu yanlış teşhis koyuyor Kürtler küsmedi. HDP devletin elleriyle yaptığı bölgedeki otorite boşluğundan sonuna kadar yararlandı. O zaman çevremdeki herkese HDP’yi yapı olarak bu dönem direk cepheye almayın diye söyledim. Gördüm ki, sesim şu dağları aşamıyor.

Bari bu yeni süreçte devlet özgüven içinde olsun.

Sizi anlamak gerçekten mümkün değil: Biraz üzerinizde devlet ağırlığı olsun, muvazeneyi kaybetmek için bahane arayan ürkek mahalle çocukları gibisiniz.

Ne olursa olsun telaşa düşmeyin.

Bak oğul!

Her olayın yedi öyküsü vardır.

Bir doğru öykü, diğer kurgu öyküleri eler.

Gerçek öyküyü siz yazdınız, anlatamayan sizsiniz!

Unutmayın, hedef ve strateji net ve tek.

Şaşmayın, şaşırmayın!”