AKP’nin “Başörtüsü” Samimiyetsizliği

Zeynep Çiftçi

VAN 1.12.2012 15:28:38 0
AKP’nin “Başörtüsü” Samimiyetsizliği
Tarih: 01.01.0001 00:00

Milli Eğitim Bakanlığı'nın okullardaki kılık kıyafet serbestliğine yönelik yayınladığı yeni yönetmelik, başörtüsü tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

İmam hatip okullarında okuyan ve seçmeli Kuran-ı Kerim dersi alan kız öğrencilerin başörtülü derse girmesine olanak sağlayan bu yönetmelik, dindar kesimde sevinçle değil öfkeyle karşılandı.

Bu yönetmelik 10 yıl önce yayımlanmış olsa belki başörtüsü sorununun çözümü için atılmış bir adım olarak algılanabilirdi. Fakat , bu sorunun çözülmesi umuduyla AKP’ye oy vermiş olan ve 10 yıldır sabırla Başörtüsüne her alanda özgürlüğü sağlayacak köklü bir çözüm bekleyen insanlarda, atılan bu küçük adım “hükümet bizimle dalga mı geçiyor!” hissini uyandırdı.

AKP, İktidara gelmeden önce başörtülü kadınların gerek üniversitelere alınmamasını gerekse kamuda onlara görev verilmemesini sert bir dille eleştirmiş ve bunun üzerinden siyaset yapmıştı. Fakat gelinen noktada AKP, başörtüsü sorununu çözmeye yanaşmadığı gibi bu yasağı devam ettiren parti konumundadır.

Bu zulmünün mağdurları olan Başörtülü kadınlar, sorunun çözümünde hiçbir siyasetçiye inanmadıkları ve güvenmedikleri kadar Tayyip Erdoğan’a güvendiler. Onun, sorunu çözmek noktasındaki samimiyetinden hiç şüphe etmediler.

Bu nedenledir ki; başörtüsü sorununu çözmeyi sürekli ertelemelerine karşın iktidara büyük bir kredi verdiler. “Zamanı var, ortam henüz müsait değil, bazı kesimler karşı çıkıyor, ortam gerilmesin” gibi bahaneler ürettiler. İktidarı zor duruma düşürmemek ve sıkıştırmamak için AKP’nin 10 yıllık iktidarında başörtüsü eylemleri yapmadılar.

Fakat; kamusal alanda başörtüsüne özgürlük sağlamayan bu hükümete büyük bir kredi veren insanlar ne zaman özel sektörde başörtüsüne karşı yasakçı bir girişim olsa hemen ayağa kalktı. Vay efendim Migros’ta, Carefour’da nasıl başörtülü kız çalıştırılmazmış! Bu kurumlara karşı hemen örgütlenip “hiç olmazsa bu marketlerden alış veriş yapmayalım” tavrı aldılar. Aynı zamanda bu haberleri büyük bir hışımla sütunlarına taşıyan hükümete yakın medya organları da, devletin kurumlarında süregelen başörtüsü yasağına sütunlarında hiç yer vermedi. İslami camianın bu çifte standartlı tepkisini de samimiyetsiz bulduğumu belirtmek isterim.

Askeri vesayetin kaldırılması noktasında çok cesur adımlar atan ve bu konuda başarıya ulaşan bir parti, başörtüsü sorununu çözmek için neden bir adım atmaz?

Genel Kurmay Başkanı’nı değiştirebilmiş, Anayasa Mahkemesi’nde istenilen çoğunluğa ulaşmış ve Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısını değiştirmiş bir iktidar nasıl oluyor da Başörtüsü sorununu çözmek noktasında aciz kalabiliyor, anlamak mümkün değil.

MHP’nin ve BDP’nin bu konuda sorun çıkarmayacakları hatta çözüme destek olacakları biliniyor. CHP’nin de bu konuda fazla ayak direyeceğini, engel olmak isteyeceğini düşünmüyorum. Zira bu konudaki bir yasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi’ne götürseler bile iktidarın Anayasa Mahkemesinde istenilen çoğunluğa ulaştığını biliyoruz. Yani Anayasa Mahkemesi sorunu da yok.

Toplumsal mutabakat arıyoruz diyorsanız, orada da sorun yok. TESEV’in yaptığı son ankette halkın yüzde 76’sı başörtülülerin kamusal alanda çalışabilmesi gerektiğini söylüyor.

Anlayacağınız hem muhalefet, hem yargı hem de halk, başörtüsü sorununun çözümünde engel değil. Yani artık “Hükümet bu sorunu çözmek istiyor fakat henüz ortam müsait değil” önermesi geçerliliğini yitirdi.

İstenilen şartlar bu kadar olgunlaşmışken iktidarın başörtüsü sorununu çözmek için ayak diremesi, bu sorunu bir süre daha çözmek istemediği gerçeğini gözler önüne seriyor.

AKP, 10 yıldır başörtüsü sorunun çözümü konusunda net bir adım atmadığı gibi çözüm fırsatlarını da değerlendirmedi.

Hatırlarsanız AKP, kadın milletvekillerinin genel kurula pantolonla girebilmelerine olanak sağlayacak bir önerge vermişti. Bu sırada BDP Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü de bir atak yapıp kadın milletvekillerinin başörtülü meclise girebilmilerine olanak sağlayan bir önerge verince AKP, anlaşılmayacak şekilde bundan rahatsız olmuş ve önergeyi tümden geri çekmişti.

BDP’nin önergesiyle başörtüsünün çözümü için oluşan fırsatı değerlendirmek yerine BDP’li milletvekillerine "Siz Zerdüştsünüz, sizin böyle bir derdiniz olamaz, istismar ediyorsunuz" diye çıkışan Başbakan, onları başörtüsünü istismar etmekle de suçlamıştı.

Bense tam aksine başörtüsü sorununu çözebilecek güçte olup da çözmeyen Başbakan’ın bu konuyu istismar ettiğini düşünüyorum. Başörtüsü mağduriyeti her zaman için ciddi bir oy kapısıdır ve sanırım AKP, bu sorunu çözmeyerek ilerde bu sorun üzerinden yeniden bir istismar siyaseti hesapları yapıyor.

Sonuç olarak 10 yıllık Akp iktidarı döneminde Başörtülü kadının kazanımları ancak şu statülerle sınırlı kaldı:

First Lady olarak Başbakanlık konutuna, Çankaya Köşkü’ne çıkabilirsiniz ama Başbakan yada Cumhurbaşkanı olarak çıkamazsınız.

Milletvekili, Bakan eşi olarak her yerde rahatça görünebilirsiniz ama Milletvekili yada Bakan olarak Mecliste görünemezsiniz.

Öğrenci olarak üniversiteye girebilirsiniz ama Öğretim Görevlisi olarak giremezsiniz.

Üniversitelere başörtülü öğrenci olarak girmek de anayasal güvence altına alınmış değil, yani yarın bir gün başörtüsünün tümden yasaklanmasını isteyen bir parti hükümet olursa o kızlar dersten atılabilecek.

Başörtülü öğrencilerin üniversiteye girmesini bile anayasal güvence altına almayıp, bir dahaki seçime kadar tek güvence olarak yine kendini gösteren bir parti başörtüsünü istismar etmiş olmuyor mu sizce?

Maalesef, başörtüsü yine seçim sandıklarına kapatıldı.