Akillere Akıl...

Geçmişin acılarını görmezden gelerek kardeşlik hukuku nasıl oluşturulacak? Devlet aklı geçmişte yaşanan acıları görmediği sürece kurucu felsefeyi oluşturamaz. Acıların ruha gömülmesi ve görülmemesi için o acıları yaşayanların

VAN 6.04.2013 18:47:11 0
Akillere Akıl...
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Topluma, insana ve kendimize dair özgür ve çıkarsız bakış oluşturulabilmek ancak özgür ve çıkarsız vicdanla mümkün olabilir. Vicdanın toplumsal hayat içersinde devreye girebilmesi yaşamın kalitesine ve birlikteliğine anlam katabilen temel unsur olduğunu bilmek gerekir.

Akil adamlar barış sürecini topluma anlatmak ve benimsetmek için kolları sıvadı. Akil adamların ilk toplantısında Erdoğan 1919 kurucu felsefesine dikkat çekerek, kardeşlik hukukunun buradan tesis edileceğini vurgulayarak, tek tipleştirmenin ortak acılara yol açtığını, bunun dikkate alınmasını önerdi.

Kardeşlik hukuku diğerini tüm renkleriyle kabul etmektir. Eğer öteki renklerden herhangi birisi herhangi sebeple görülmeyecekse oluşturulacak kardeşlik hukuku elbette sorgulanır. Kemalist ve diktacı anlayışı ötekine dayatılarak kardeşlik hukuku oluşturulamaz.

Geçmişin acılarını görmezden gelerek kardeşlik hukuku nasıl oluşturulacak? Devlet aklı geçmişte yaşanan acıları görmediği sürece kurucu felsefeyi oluşturamaz. Acıların ruha gömülmesi ve görülmemesi için o acıları yaşayanların çocuklarının geleceğini görmelerini gerektirmez mi?

Onlar için çocuklarının geleceği yaşama dair tüm renklerinin toplumsal hayat alanında görünür olmasının önünü tıkayabilecek engellerin kaldırılarak, insan onuruna yakışır bir yaşam alanının oluşturulmasıdır.

-  Kürtlerin özgürlük yolundaki silahlı mücadelesinin gelinen noktadaki kazanım ve kayıplarını…

- Barış sürecinde Kürtlerin yine ihanete uğratılacağı ve newrozda ileri sürülen düşüncelerin dikte ettirildiğini…

- Newroz mesajında Alevilerin görmezden gelinerek İslam’ın ve sunilerin öncelendiğini…

- Türk İslamcıların yıllardır gözlerinin önünde yaşanan KÜRT sorununa bigâne kalmalarını…

- Kürt kökenli Müslümanlarında yıllarca can ciğer sarması oldukları yoldaşlarının telkinlerinden dolayı bigâne kaldıkları sorun için bugün günah çıkarma çabalarını…

- Erdoğan ve kabinesine ait bakanların demeçlerine yansıyan söylemlerinin Kürtler arasında sürecin adilane yürüyemeyeceğine yönelik oluşan şüphelerini…

- Sürecin devamı açısından gerillanın silahsızlandırılma projesini, nasıl girdilerse öyle çıksınlar şeklindeki efelenmeleri…

- Faşist yaklaşımını yansıtan ve deklere eden “zamanı gelince oda olur”şeklindeki çıkışı…

- Genel başkanlığı o malum olayla kaptıranın kendi tabanından süreçten dolayı nema toplama telaşına yönelik Anadolu turlarına çıkma çabalarını…

- Dersimli olduğunu ve dedelerinin devlet aklını temsil eden zihniyet tarafından katliama uğradıklarını unutanı…

- Türk’ten fazla Türkçü kesilen devşirme paşaların ortalığı velveleye verip süreci çıkmaza sokmaya yönelik olağanüstü çabalarını…

- BDP içerisindeki Kemalist kanadın kendilerini Kürtler için laikliğin güvencesi olarak pazarlamalarını…

- Gözünü, kısmen de olsa bağımsızlık yolunda adımlar atan ve topraklarının imarına başlayıp çocuklarının geleceğini kuran diğer Kürtlerin vatanlarına dikenleri…

Hadi bırakalım bunları. Peki, ne bekleyelim;

- Akil adamlar, bir an için kendi kendileriyle baş başa kalıp vicdanlarının sesine kulak versinler.

- Eğer kendileriyle yüzleşmek ve vicdanlarıyla karşılaşmaya cesaretleri varsa.

- Doğru hiç kendinizle baş başa kalmayı denediniz mi akiller?

Eminim buna cesaretiniz yok. Çünkü onunla yüzleştiğinizde ona yalan söyleme cesaretini gösteremezsiniz. O bağırarak size ne olduğunuzu söyleyebilecek tek merci. Ki baş başa kaldığınızla kime ne söyleyebilirsiniz ki…

- Ya sonrasında ne yapacaksınız, yüzünüze atığı o şamardan sonra…

Eğer Roboskê katliamı konusundaki araştırma komisyonunun kasıt yok, dolayısıyla sorumluda yok diyen raporundaki imzalar gibi vicdanlarınız dumura uğramadıysa?

O halde dinleyin şimdi…

Köylerinde geleneksel de olsa yürüttükleri ekonomik etkinlikleriyle varoluşlarını anlamlı kılabilen, geleneksel değerleriyle çocuklarını yetiştiren, kadim kültürlerini daim kılmaya çalışan o insanları…

Otuz yıllık süreçte boşaltılan ve yakılan binlerce köyü. Gerçekten ne oldu o köylerin sakinlerine, şimdi neredeler, ne iş yaparlar, ne yer ne içerler…

Şehirlerinizin varoşlarında iki göz odada en az iki ailenin yaşamakta olduğunu, yolsuz, susuz ve elektriksiz barakalarda barınmak zorunda olduklarını…

Çocuklarını ve ailelerini geçindirmek şehrinizin insan onuruna yakışmayacak işlerini yürütmek zorunda kaldıklarını…

Kazandıkları yetmeyince çocuklarının katkı için uğraşlarını…

Hani ellerinde mendil, sakız veya başka bir nesne ile kırmızı ışıkta bekleyerek açık olan arabanızın camına doğru mahcup ve yakaran bakışlarıyla yönelen o çocukları...

Bursa’da “vur de vuralım, öl de ölelim”çıkışından sonra çalıştıkları şantiyelerde gözü dönmüşler tarafından saldırıya uğrayışlarını…

Öncesinde de çalıştıkları şantiyelerde kışın soğuğuna direnmek için çadırlarında yaktıkları sobalara kurban gidişlerini…

Yüreklerinin en derin noktasında çektikleri memleket ve evlat hasretinden yandıklarını…

Silahlı mücadeleye gidenlerin neden gittiğini ve zihinsel dünyalarını…

Bunda sizin yazdıklarınızın, söylediklerinizin, sustuklarınızın, çarpıttıklarınızın payını…

Sakın unutmayın bunları..!

Vicdan bugün için var, ortalıkta görünmeli artık…