Son zamanlarda AKİL İNSAN terimini çok duymaktayız. Peki burada ki akil ne demektir? Akil; Arapça kökenli bir kelimedir. Genel olarak "Akıl sahibi" manasına gelmektedir. Akil; akıllı insan, akıl sahibi kimse anlamına gelir. Bir akıl sahibinin herhangi bir eşyanın güzellik, çirkinlik, kemal veya noksanlık sıfatlarını idrak etmesidir. Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırabilen, güzeli çirkinden ayırmayı başarabilen akla sahip kimseye ‘âkil’ denmektedir.
Memleketin kanayan yarası Kürt meselesinin çözümünde belirlenen strateji gereğince bir Akil İnsanlar listesi yayınlandı. Bu listede yer alan isimlere dair birçok kimse yorumlar yaptı, yazılar yazdı, değerlendirmeler yaptı. Doğrusu bu ya herkes “ben neden bu listede yer almadım” halet-i ruhiyesine kapıldı. Aslında bu ruh hali çok iyi. Demek ki bu memlekette herkes akil insanmış diyesim geliyor. Yani bu memlekette bu kadar akil insan varken bizler neden son 40 yılımızı çatışmalı bir ortama heba ettik, 40 bin insanımız canından oldu, 400 milyar doları dağa taşa gömdük, uzun yıllar onarılması beklenen bir kardeş kavgasına zemin hazırladık demekten de kendimi alamıyorum.
İyisi kötüsüyle, fazlası eksiğiyle 63 akil insan bulmuşuz, bunları dokuzarlı guruplara ayırıp yedi bölgeye sevk etmişiz. Büyükler buna böyle karar vermiş madem, hiç yoktan iyidir öyle değil mi? Şimdi akil isek ve aklımızın olduğunu da varsayıyorsak o zaman bu adamlarla bir araya geldiğimizde aklımızın ucuyla da olsa onlarla paylaşmayı bilelim, memleket aklımızdan nasiplensin derim. Onların bilmediğini, duymadığını, hissetmediğini samimiyetle onlarla paylaşalım. Varsın listede adınız olmasın. Ama aklınız başınızda ise sorun yok. 40 yılımızı daha kardeş kavgasına heba etmeyeceğimiz bir barış ikliminin oluşmasına, daha fazlasının bizde olduğuna inandığınız aklımızla destek verelim derim. Herkes kendi ilinde sürece katkı sunar, kendi yaşadığı ilin sürece dönük sorunlarını gündeme getirirse bence önemli bir görev üstlenmiş olur…
Bir diğer konu da; ilimizin çok uzayan esnaf ve tüccarına da bıkkınlık getiren oda seçimleri. Geçen hafta şöyle bir nabız tuttum. Tabi tüccarın nabzını. Tüccar önemli bir kesim. Hele ki bizim gibi alt sıralarda ekonomik göstergeleri olan bir şehir için, tüccarlar nadide bir çiçek gibidir.
Bu ara gündemde meslek odalarının seçimi var. Tüccar yeni Van yapılanmasına denk düşecek bir kadroyu seçmeye hazırlanıyor. Ama bir şikâyetleri var. Seçimlerin uzadıkça uzamasına anlam veremiyorlar. Seçimlerin iki kez ertelenmesi ile bunalmış gibi görünüyorlar. Seçimlerin bir an önce yapılmasını müteakip muhataplarını belirlemek istiyorlar. Biri Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı, biri Ticaret Borsası Başkanlığı, biri de 7 yıl Oda Genel Sekreterliği yapmış üç aday seçime hazırlanıyor. Nüktedan ve politik bir ifadeyle söylersek, ikisi iktidar ve biri de muhalefet olmak üzere üç aday var.
Seçim tarihinin uzamasının avantajı, tüccarların adaylar hakkında sağlıklı değerlendirmelerde bulunmaları açısından iyi. Ama zaman ve emek kaybına da yol açtığı ifade ediliyor. Yapılması gereken çok şey var. O yüzden herkes artık seçimlerin bir an önce yapılmasını istiyor. Şimdi top iktidarda bulunan adayların yönetim kurullarında. Bakalım tuttuğumuz bu nabza karşılık, şerbet verme cesaretini kendilerinde bulabilecekler mi?
Tüccarın gündemi artık ticarete, yatırıma yönelmeli. Yeterince zaman kaybettiklerini düşünüyorlar. Seçimin bir an önce yapılması memlekete fayda sağlar diyorlar. Doğrusu bu ya ben de belki ilk kez onlar gibi düşünüyorum. Şimdi enerjimizi daha faydalı gündemlere yöneltmemiz gerekiyor. Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi çok önemli memleket meseleleri bizlerin katkısına ihtiyaç duyuyor. İki iktidarın, iki önemli kurumun başında bulunan adayların bir an önce halef selef belirlemesine katkı sunacak kararlılığı göstermesi gerekiyor. Demokrasi güzel şeydir. Sandık güzeldir. Koltukta bir gün daha fazla bulunmanın belki cazip bir tarafı olabilir. Ama asıl olan memleket menfaati, tüccarın yararı ve menfaatidir. Yoksa siz böyle düşünmüyor musunuz?
