Ak Parti listesine vurulan ‘yeni’ damgasına dair

Türkiye’yi kucaklıyor mu,

VAN 12.04.2015 11:00:43 0
Ak Parti listesine vurulan ‘yeni’ damgasına dair
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Salı gününden itibaren partilerin milletvekili aday listeleri çeşitli açılardan tartışmalara ve analizlere konu oluyor doğal olarak. 
Türkiye’yi kucaklıyor mu, bütün renkleri bünyesinde barındırabiliyor mu, hangi inanç ve düşünce grupları ne oranda temsil edilmiş, adayların tek tek veya grup olarak sokaktaki karşılığı nedir, büyük şehirlerde Kürtlerin yeterince temsilcisi var mı, Aleviler hangi partide yoğunlaşmış, gayri müslim unsurları temsil edecek kaç kişi var, kaç kişi marjinal gruplara yakınlığıyla biliniyor, coğrafi dengeler gözetilmiş mi?...v.s. v.s. 
Bu ve benzeri daha bir çok husus tartışılmayı hak ediyor, tartışılmalıdır. 
Bu tartışmalar bir yönüyle ‘seçim sath-ı maili’ne girildiğinin de göstergesidir. 
Temiz, kavgasız, gürültüsüz bir seçim temennisiyle… hayırlı olur inşallah. 

Olası sonuç nedeniyle asıl tartışmayı hak eden parti grubu kuşkusuz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubudur. 
Çünkü en az dört yıl daha Türkiye’yi yönetecek iktidar bu gruptan çıkacaktır ve Türkiye’nin siyasetini bu grup belirleyecektir. 

Biz meseleye kimsenin dikkat çekmediği bir tarafından yaklaşmak niyetindeyiz. 
Listelere bakıldığında, 7 Haziran seçimleri sonrası oluşacak Meclis’te, Ak Parti Grubunda 22. Dönemden (Ak Parti’nin ilk iktidar olduğu zamandan) kalma sadece 2-3 ismin bulunduğunu göreceğiz. 
Yani genel bir değerlendirme yapmak için göz ardı edilebilecek bir miktar. 

Hepimiz farkındayız ki, Ak Parti’nin bu dönemde kendini tanımlama ve gelecek hedeflerini somutlaştırma sadedinde en çok kullandığı ve önemsediği kavram ‘yeni’ kelimesidir. 
Doğrusu listelere bakıldığında ‘yeni’nin hakkının yeterince verildiğini söylememiz gerekir. 
Ak Parti’nin kuruluşunu, iktidara gelişini ve iktidarının ilk yıllarına (ki bunu 2007’ye, hatta 2010’a kadar uzatabiliriz) baktığımızda; yaptığı siyasetin ve siyasal dilinin ‘çevre’ye ait bir dil olduğunu tekrar görecek ve hatırlayacağız. 
Dolayısıyla Ak Parti’nin başlangıcında rol ve görev alan siyasetçilerin neredeyse tamamı muhalif bir siyasi çizgiden gelmiş, ‘Merkez’e karşı siyaset yapmış insanlardan oluşmaktadır. 
Bugünün Ak Partisi ise merkezileşmiş/merkeze oturmuş bir partidir. 
Çok doğal olarak bugünün Ak Partililerinden beklenen; ‘merkez’in kazanımlarını korumak ve büyütmektir. 
Doğal olarak bu ‘yeni’ siyaset, eski siyasetçilerle yürütülemezdi. 
Bilmiyorum, böyle bir sonuca düşünce sistematiğinin safhalarından geçilerek kazanılmış siyasi bir bilinçle mi varılmış ve listeler ona göre mi oluşturulmuştur? 
Öyle olmasa bile, yani kararlaştırılmış bir siyasi bilinçten söz edemesek te; 
Zamanın ruhu ve vasatın şartları bunu gerektirdiği, hayatın ve siyasetin diyalektiği  bunu dayattığı için ortaya çıkan tablo bu şekilde, olması gerektiği haliyle oluşmuş bulunmaktadır. 
Bu siyaseten, konjektürel olarak doğru bir karar, doğru bir hamledir. 

Ancak bu tablonun bir handikapı olabilir. 
‘Hayat boşluk kabul etmez’ prensibince, Ak Parti’nin boşalttığı ‘çevre’ yeni bir hikaye yazıp, yeni bir yolculuk başlatabilir. 
Şimdilik ortalıkta böyle bir emare yok, yeni bir yolculuk hazırlığı söz konusu değil. Ancak bu bundan sonra da olmayacak anlamına gelmez. 
Öyleyse, Ak Parti iktidarını daha bir süre (en az 2023’e kadar) devam ettirebilmesi için önlemler almak durumundadır. 
Çevreyi tamamen ıskalamamalıdır. 
Bir anlamda başta söylediklerimle çeliştiğimin farkındayım. Yani Ak Parti artık merkeze aittir gerçeğini unutmadım. 
Ama yine de bir yolu bulunmalı ve ‘çevre’nintaleplerine tercüman olunmalı, onların sesi olma durumunu sürdürmeyi becerebilmelidir. 
Yaşayıp göreceğiz inşallah.