AİLE VE İNANÇ İLİŞKİSİ

Gelin kendimizi düşündüğümüz kadar ev halkımızı da düşünelim. Unutmayalım ki bunların hepsi bizler için birer imtihandır.

VAN 17.09.2015 10:04:05 0
AİLE VE İNANÇ İLİŞKİSİ
Tarih: 01.01.0001 00:00
İnsanoğlunun var olması ile birlikte oluşmuş olan bu yuvanın ilk sakinleri Hz. Adem peygamber, eşi ve çocukları ile hayata merhaba demiştir. O gündür bu gündür varlığını sürdüren en önemli kurumlardan birisi olarak toplumdaki yerini almıştır. Sizlerin de bildiği gibi insanoğlunun yaratılmaya başlamasıyla da aile içi kavgalar başlamış bunun ilk örneğini de Adem ailesinin birer fertleri olan Habil ile Kabil arasında meydana gelen ve temelinde kıskançlık olan ve sonuçta kardeşlerin birisinin ölümü ile sonuçlanan o olaydır. Aile içi şiddet ve kavgalar bu gün toplumların en önemli sorunlarından birisi olarak varlığını sürdürmektedir. Özelliklede İslam’dan uzak batı toplumunda bu sorunlar artarak devam etmektedir. Bu hususu dile getirir iken Müslüman coğrafyada böyle bir problemin olmadığı sonucunu çıkarmayalım. Geleceğinden emin sağlıklı toplumların oluşması da yine temelleri sağlam ve sadece Allah’ı razı etmek üzere bir araya gelen kişilerden oluşan ailelerin varlığına bağlıdır.


Eşi/eşleri ve çocukları ile sorunlar yaşamayan veya bunlar ile imtihan edilmeyen hemen hemen hiçbir aile yoktur. Zira insanların toplu yaşadıkları mekanlarda bu tür sorunların olması da normaldir. Bu konuda örnekler vermek gerekir ise Allah’ın gönderdiği son mesaj olan Kuranda hem iyi örneklere hem de kötü örneklere rastlamak mümkündür. Kendisinde kıyamete kadar gelecek olan bütün insanlık için güzel örneklik bulunan Allah resulünün hayatından örnekler vererek konumuzu biraz daha açalım. Allah resulünün eşleri ile yaşamış olduğu sorunları anlatan şu Kuran ayetlerini sizler ile paylaşmak istiyorum: “Ey peygamber!“ Eşlerine şöyle söyle: “Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle sizleri salıvereyim.” “Eğer Allah’ı, ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki, Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır. Ey peygamberin hanımları! Sizlerden biri açık bir hayasızlık yapacak olursa, onun azabı iki kat olur. Bu Allah’a kolaydır.” (Ahzab-28-29-30)


Âlemlerin rabbi olan Allah Kuran’ı Kerimin de böyle bir durumdan bahsetmiş ise belli ki salat ve selam üzerine olsun Allah’ın elçisinin de bir takım ailevi problemleri olmuştur. Zira o peygamber olmasının yanında aynı zamanda İslam ordusunun başkomutanı,  evinde hanımlarının kocası, çocuklarının babasıdır. Onu bizlerden farklı kılan tek özelliği Allah’tan vahiy almış olmasıdır.  Sınırları vahiy ile belirlenmemiş alanlarda o da bizler gibi birer insan olup acıkınca yemek yiyen, susayınca su içen, çarşı ve pazarlarda gezen yaşayan ve her canlı gibi zamanı gelince ölen bir yapıya sahip idi. Kısacası bizler gibi birer insan olan peygamberlerde bu gün bizlerin yaşadıkları problemleri yaşamışlardır.


Bunları şunun için dile getirdim: Kendilerini İslam’a ait hisseden toplumların tamamında aile hayatı tehdit altındadır. İslam’ın düşmanları sürekli olarak gerek görsel gerek ise yazlı basınla evlilik kurumunu itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar. Müslümanlar nasıl bir aile yapısına sahip olur iseler Allah’ı razı edebilirler? Bu sorunun cevabı insan hayatı için kanunlar koyan rabbimiz vermektedir. Müslüman olduğunu söyleyenlerin başka bir hayat tarzını benimsemeleri zaten olacak şey değildir.


İslam ailede sorumluluğu babaya yüklemiştir. Buradan annenin sorumluluğu yoktur gibi bir mana çıkarmak elbette ki mümkün değildir.Baba bütün aile fertlerinden sorumlu ve mesuldür. Ailenin korucusu ve hamisi babadır. Allah bu konuda bakın ne buyuruyor: “Allah’ın kimini kimine üstün (farklı yeteneklerde) yaratmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler…” (Nisa-36) Bu ayet üzerinde yapılan tartışmalara hiç girmeden şunu net olarak anlamamız mümkündür:  Evin geçimini temin etmek bu işten sorumlu olan babaya aittir. Bu sağlıklı bir aile yapısı için olmazsa olmaz şartlardandır. Çünkü anne evlatlarına bakmakla sorumludur. Küçücük yavrularını bakıcılara veya yuvalara bırakarak bu sorumluktan kurtulamaz. Anne şefkat ve sevgisinden yoksun yetişen yavruların toplumu nasıl etkiledikleri sizlerin de malumudur.


Peki! İş sadece maddi ihtiyaçları karşılamakla bitiyor mu? Cevabımız elbette ki hayır. Evlilik sadece maddi ihtiyaçların karşılandığı bir şirket veya müessese değildir. O Allah’ın rızasını kazanmak ve Allah’a kul olacak namazlarını kılacak ve sadece Allah’ı rab edinecek evlatların yetiştirildiği kutsal bir kurumdur. Yani evliliğin birde manevi yönü vardır. Dolayısıyla onun bu yönünün de doyurulması ve tatmin edilmesi gerekmektedir. Yukarıda da bir nebze olsun söylemeye çalıştım: Ailenin Allah’ı razı eden fertlerden oluşması çok önemlidir.


Zira evlilik sadece cinsel arzu ve isteklerin tatmin edildiği bir kurum da değildir. Biliyorsunuz cinsellik duygusu bizim dışımızdaki bütün canlılarda da mevcuttur. Bundan dolayıdır ki evlenecek iki farklı insan işin başından itibaren Allah’ın kendileri için belirlemiş olduğu sınırları koruyacaklarına inanmış olmaları ve bu önemli hususta mutabık kalmaları gerekmektedir.Yani temelin işin daha başında iken sağlam atılması gerekmektedir.


Evlilikte hiçbir zaman süre tahsis edilemez. Seninle şu kadar evli kalırım ve karşılığında da sana şu kadar meblağ öderim anlayışı ile yapılan evlilik hiçbir zaman Kuran’i ve İslam’i değildir. Hiç kimse yapmış olduğu gayri İslam’i yaşantısına Kuran’dan delil bulmaya çalışmasın çünkü bu çabası beyhudedir. Evliliğin temellerinin sağlam atılması konusunda bakın Allah’ın resulü ne buyurmaktadır: “Bir kişi ile erkek veya kadın olsun hiç fark etmez. Şu dört şey için evlenilir. Nesebi, malı, güzelliği ve dini için. Sen dini bütün olanı tercih etki Allah senin elini bereketlendirip zengin ve mutlu etsin.” (Buhari- Nikâh bahsi)


Temeli Allah korkusu üzere kurulan bu yuvanın bireyleri arasındaki ilgi, alaka ve her türlü ilişki inanç bağı üzerine bina edilmek zorundadır. Fertleri ve toplumları sadece inanç, iman esaslarına dayanan bir bağ gerçek kardeşlik etrafında birleştirebilir. Aynı anne ve babadan, aynı ırk ve milletten olmak insanları gerçek kardeş yapmakta yeterli olamamıştır. Allah’ın kast ettiği kardeşlikte dinde kardeşliktir. Kuran’da Nuh peygamberin yarabbi hani benden olanı helak etmeyecektin feryadı üzerine: Rabbimizin ey Nuh oğlun senden/senin ailenden değildir demiş olduğu ve boğulma ile sonuçlanan o kıssayı hepimiz bilmekteyiz.


Demek ki gerçek aile aynı ilkelere inanan, iman eden fertlerin bir araya gelerek oluşturmuş oldukları küçük veya büyük topluluklardır. Irkını, mezhebini, cemaatini, grubunu kutsayıp bu suni yapıları esas alan oluşumlar mensupları arasında Allah’ın razı olacağı kardeşliği tesis etmede yeterli olmayacaktır.  Bu gün halkı Müslüman olan coğrafyadaki aile yapısına şöyle bir göz atacak olur isek durum hiç de iç açıcı değildir. İslam’ın düşmanları önce ailenin reisi olan babanın kafasını karıştırıp İslam ve Kuran’dan uzaklaştırdılar. Kendisi İslam’dan habersiz olan ve atalarından kendisine miras kalan dine iman eden baba biryandan da geçim derdine düştü.


Zira kapitalist sistem ona ihtiyacı olmayan o kadar ihtiyaçlar önerdi ki elindeki cep telefonu bir aylık maaşının nerede ise iki katından daha fazla idi. Anneye gelince lüks ve israf o kadar arttı ki evde maddi sıkıntılar baş gösterdi. Nihayetinde annede iş hayatına! Atıldı kaldı mı çocuklar analı ve babalı yetim. Eve yorgun ve argın gelen anne ve baba çocuklar ile ilgilenmek şöyle dursun çocuklar anneniz de bende çok yorgunum vallahi sizinle ilgilenecek hiç halimiz yok yan odaya geçip televizyona bakın der hale getirildi. Alın size malzeme istediğiniz şekle sokun. İslam’ı anlama ve yaşamaya meyilli doğan çocuk Allah’ın düşmanlarının kullanmalarına uygun hale getirili verdi. Konuşması sorması ve sorgulaması gereken çocuklar “teknolojinin susturduğu çocuklar” oluverdiler. Kendilerini çağdaş! Modern! İlerici görenler bir kez olsun Kuran’a bakma gereği duysalardı aile içi ilişki, ilgi ve alakanın ne kadarda mükemmel olduğunu göreceklerdi. Konu Lokman suresinin on yedinci ayetinde geçmektedir. Bu gün çocuğuna ismi ile bile hitap etmekten imtina eden anne ve babaların bu öğütlerden haberdar olmalarını ümit ederek ayet meallerini sizler ile paylaşalım: “Lokman: “Yavrucuğum namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış ve başına gelene sabret. Çünkü bunlar yapılması gereken işlerdir. İnsanları küçümseyip yüz çevirme yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Allah kendini beğenmiş övünen hiç kimseyi sevmez. Yürüyüşünde tabii ol ölçülü hareket et sesini de kıs. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.” ( Lokman-17-18-19)


Kuran ile ilgi ve alakalarını kesen günümüz insanlığı için bir tek çıkar yol vardır o da Kuran’ı okumak anlamak ve anladıklarını acilen vakit kaybetmeden hayatlarına tatbik etmekten geçmektedir. Hepimizin ortak sorunu arı duru tevhit anlayışımızı birlikte aynı çatı altında yaşadığımız eşimiz ve çocuklarımız ile ortak bir ideal haline getiremeyişimizdir. Ana ve baba dini konularda çok hassas çocuklara bakıyorsunuz gördüğünüz manzara karşısında inanamıyorsunuz. Kendisi namaz konusunda çok hassas olan anne baba ehline namazı emredemez hale getirilmiştir. Zira örtünme konusunda da çok itinalı olan anne yanında ki genç kızının sanki örtünmeden muaf gibi giyim tarzına ağzını açıp bir çift laf edememektedir. Gelin kendimizi düşündüğümüz kadar ev halkımızı da düşünelim. Unutmayalım ki bunların hepsi bizler için birer imtihandır. İmtihanı başarı ile verenlerden olmak temennisiyle Allah’a emanet olun

iktibasdergisi.com