Adem'in İlk Sınavı

KUR’AN ‘DA AYETLER IŞIĞINDA

VAN 15.02.2014 23:18:42 0
Adem
Tarih: 01.01.0001 00:00

          Eyüp Üzümcü

“Başlangıç; Sıfır Noktası; Adem'in İlk Sınavı” 27/30

Konu başlığımız olan “Sıfır noktası ve Adem’in ilk sınavı” olayına gimeden evvel, Allah’ın yeryüzüne uzattığı ipi olan Kuran’da “Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın...” 3/103, Adem konusu Bakara suresi, Araf suresi ve Taha suresinde detaylı şekilde işlenmiştir. Şimdi biz size Adem konusuna Kuran’i bir bakiş açısı ile tekrar irdeleyeceğiz. Dilerseniz konuya girmeden evvel ana kaynağımız Kuran’ı kendi ayetleri ile biraz tanıyalım. Şu kainatı yoktan var eden Allah bu kainatın önsözü olan Kuran’ıda görünür ayetlerine yakışır bir şekilde kitabını da detaylı bir şekilde açıklamıştır.

“... Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.” 16/89

“... (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir.” 12/111

“…Biz, her şeyi yeterince açıkladık.” 17/12

“Andolsun, biz bu Kur'an'da çeşitli açıklamalar yaptık, öğüt alıp-düşünsünler diye. Oysa bu, onların daha uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor.”17/41

“Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir...”
6/114

“Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik.”14/1

Bu kitap insanları ez-zulumattan en-nur’a çıkarır

“Biz Kitab'ı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.” 16/64

Tüm ihtilaflar kitapta çözümlenir.

“Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.” 29/51

Kitap bize yeter

‘... Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver.’ 50/45

‘Kitaba sımsıkı sarılanlar ve dosdoğru kılanlar, şüphesiz biz salih olanların ecrini kaybetmeyiz.’ 7/170

Kitaba sımsıkı sarılın, salatı ikame edin.

‘Bilen bir kavim için, ayetleri (çeşitli biçimlerde, birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış' Arapça Kur'an (veya okunan) kitaptır;’ 41/3

Yukarıdaki ayetlerden anlaşılacağı üzere Kuran yeterli bir kitaptır ve Allah tarafından gereği kadar açıklanmış olup, Allah tarafından korunacaktır.

‘Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz. ‘15/9

Rabbimiz korunmuş ve detaylandırılmış bu kitapta Kuranı Kendisi’nin öğreteceğini bize söylemektedir.

“Rahman (olan Allah) Kur'an'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı öğretti.”
55/1-2-3-4

“Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir alak'tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir Ki O, kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti.” 96/1-5

Eğer öğretmen olarak Allah’ı kabul edersek, Allah’a gereği gibi saygı duyarsak ve onun kitabı ile gereği gibi ilgilenirsek Kuran’i bir anlayışa ulaşacağımızı yine Kuran-ı kerim’den öğreniyoruz.

“Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.” 8/29

Klasik din anlayışına göre Kuran-ı Kerim anlaşılmaz bir kitaptır ve zordur. Hâlbuki Rabbimizin kitabına müracaat ettiğimiz zaman kitabın kolay olduğu Kamer suresinde yan yana iki sayfada dört kere altı çizilerek vurgulanmaktadır.
“Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?” 54/17 (22,32,40)

“Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye, Biz onu (Kur'an'ı), senin dilinle kolaylaştırdık.” 44/58

Yine halkın içinde olan anlayışa göre İlahi kitabın mutlaka din adamları tarafından açıklanması gerektiği görüşü ağır basmaktadır. Girişte verilen ayetler tekrar incelendiğinde görülecek ki Kitabın Allah’tan başkası tarafından açıklanmaya ihtiyacı yoktur.

‘Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir kitap olarak sözün (hadis) en güzelini indirdi’ 39/23

Yine Kuran’a müracaat ettiğimizde Kuran’ın Allah tarafından açıklanacağını bulmaktayız.

“Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma. Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak bize ait (bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıklamak (beyan) Bize ait (bir iş)tir.” 75/16-19,

Ve her türlü örneği Allah Kuran’da vermektedir.

“Andolsun, biz bu Kur'an'da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.” 39/27

Yukarıda az bir şekilde değindiğimiz konuyu, yani Kuran’ın yeterli olduğu görüşüne sadık kalarak Adem ile eşinin cennetten kovulma konusuna değinmek istiyoruz.

Kuran-ı Kerim kendi ayetlerinin anlamlarının insanlar tarafından nasıl bozulabileceği konusunda bizi uyarmıştır. Kuran-ı Kerim ayetlerin anlamının 3 şekilde bozulacağını söylüyor. 1. Tahrif 2. Tebdil 3. Ilhad

1. Tahrif 2/75
Bu tahrif şekli, ayetin içinde bulunan bir kelimenin Allah tarafından konulduğu yerden (mevazinden) kaydırarak anlamını bozmaktır..Örnek olarak evimizde salonda bulunan bozuk (tahrif edilmiş) bir televizyon düşünelim. Televizyonda ses vardır fakat görüntü yoktur.

2. Tebdil 10/15
“Beddele” kökünden gelen bu kelime ayetlerin içinde bulunan bir kelimeyi, ayeti içinden çıkartıp başka bir kelime koyarak anlamını bozmaktır. 2/59, 2/211, 7/162, 40/26, 2/181, 7/95, 4/56, 18/27

3. Ilhad 41/40
Bu anlamı bozma şekli ise yukaridaki iki şeklin dışında ayetlerin anlamlarıyla oynamak şeklinde ortaya çıkıyor. 41/40, 22/25, 7/180

Yukarıda verilen metodlara sadık kalarak Adem’in cennetten kovulma olayını incelemeye başlayalım. Bakalım acaba asırlardan beri anlatılan “Adem ile Havva” “Yasak elma” olay doğru mu?

“Ve meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları
(durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size benden bir hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." 2/34-35-36-37-38

“Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz. Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?" Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."(Allah) Dedi ki:
"Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta (geçim) vardır." Dedi ki: "Orda yaşayacak, orda ölecek ve ordan çıkarılacaksınız." Ey Ademoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (varettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık.” 7/19-20-21-22-23-24-25-26-27

“Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun." Şüphesiz ki, senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda (cennette kalmana bağlı)dır." Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da." Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı. Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti. Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz ordan inin. Artık size benden bir yol gösterici gelecektir; kim benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." 20/117-118-119-120-121-122-123

Şimdi Kuran-ı Kerim’de Adem konusunun geçtiği yukarıdaki ayetlerin anlamlarına Kuran’a sadık kalarak incelediğimizde çok farklı neticelere ulaşıyoruz. Yukarıda yazmış olduğumuz ayetlerin içinde sizin için bazı kelimeleri seçip bu kelimeleri İlahi kitapta başka ayetlerde başka konularda hangi anlamda kullanıldığını inceleyeceğiz ve bu kelimelerin öğrendiğimiz anlamalarını yukarıda okuduğumuz ayet metinlerine yerleştirdiğimizde göreceksiniz ki Adem ile eşinin cennetten kovulma konusu çok farklı yerlere gitmektedir. Konunun içinden seçtiğimiz kelimelere gelince;
1. Cennet
2. Agaç (Şecere)
3. Tatmak (Zevg)
4. Çirkinlikler (Sevatühuma)
5. Ortaya Çıkma (Beda)
6. Cennet Yaprağı (Varak)
7. Oradan çık (İhbitu)
8. Elbise (Libas)
9. İndirme (İnzal)

CENNET
Kıssasta Allah tarafından Adem ve eşinin cennete yerleştirildiğinden bahsedilmektedir. Cennet kelimesi deyince yeryüzündeki bu kelimeye aşina insanların %99 bölümü ebedilik yurdu cenneti algılamaktadır. Fakat İlahi metodla Kuran’ı Kuran ile anlamaya çalıştığımızda burada bir anormallik olduğunu hissediyoruz. Bu anormallik nedir dersiniz buyrun beraber bakalım; Adem’in yaratılır yaratılmaz cennet denilen yere yerleştirildiğini görüyoruz. Cennet kelimesi Kuran’da hem İlahi ebedilik yurdu hem de yeşil mümbit bir bahçe anlamına geliyor.

“Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede  bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin (cennet) örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir.” 2/265,

“Ancak onlar yüz çevirdiler, böylece biz de onlara Arim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini (cennet) , buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye (cennet) dönüştürdük.” 34/16

“Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı (cennet)verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik.” 18/32

"Belki Rabbim senin bağından (cennet) daha hayırlısını bana verir, (seninkinin) üstüne gökten 'yakıp-yıkan bir afet' gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir." 18/40

Gerçek şu ki, biz o bahçe (cennet) sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi. 68/17

Bu ayetlere baktığımızda Türkçesinde bahçe diye çevirilen kelimelerin hepsinin Arapçası Adem’in yerleştirildiği cennet kelimesi ile aynıdır. Fakat biz sadece bu benzerlik ile kalmayıp, iki cennetin arasındaki farkı yine ayetlere sadık kalarak incelemeye devam edelim.
1. Ahiretteki cennet ebedidir
“…Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.” 2/25,

“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır.”7/42

“Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetmiştir.” 9/72

“Orda onlara hiç bir yorgunluk dokunmaz ve onlar ordan çıkarılacak değildirler.” 15/48

Adem ve eşinin yerleştirildiği cennet ebedi değildir.

“Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı...” 2/36

“Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun." 20/17

İlgili ayetlere bakıldığında Adem ile eşinin bulunduğu cennette hata yapılmıştır ve kovulmuşlardır.

2. Ebedilik yurdu cennette günaha girmek yoktur.

“Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı yaslanmışlardır. Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır; Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler, Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.
Arzulayıp-seçecekleri meyveler, Canlarının çektiği kuş eti. Ve iri gözlü huriler, Sanki saklı inciler gibi; Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur); Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma. Yalnızca bir söz (işitirler:) "Selam, selam." 56/15-26

“Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar.”15/47

3. Adem ile eşinin bulunduğu cennette acıkmak ve hararet vardır

“Şüphesiz ki, senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda (cennette kalmana bağlı)dır. Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da." 20/118-119

İlahi cennette böyle bir olay yoktur. Neden?

“Güneş, köreltildiği zaman, Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman, Dağlar, yürütüldüğü zaman, Gebe develer, kendi başına terk edildiği zaman” 81/1-2-3-4

“Güneşe ve onun parıltısına (vedduha-sicaklik) andolsun” 91/1

İlgili ayetlerden anlıyoruz ki ebedilik yurdu olan cennette böyle bir susamanın olmayacağı, güneşinde kıyamet gününde köreltileceğini anlıyoruz.

4. Kuran-ı Kerim’in tümüne baktığımızda ve 67/2 ayeti ile beraber baktığımızda ebedilik yurdu cennete girmek için iman artı salih amelde bulunmak gerekiyor.

“O, amel (davranış ve eylem) (ahsenu amel)bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.” 67/2

“Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar.” 19/60

“Şüphesiz Allah, iman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Gerçekten Allah, her istediğini yapar.” 22/14

“Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin." 16/32

Hesap gününde de terazinin ağır basması gerekiyor;

“O gün tartı haktır. Kimin tartıları ağır basarsa, işte kurtulanlar onlardır.” 7/8

“Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. “ 23/102

Ya da direk cennete girebilmek için;

“Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.” 2/154

Allah için öldürülmek gerekiyor. Kuran’a baktığımız zaman, Adem ise yaratılır yaratılmaz eşi ile beraber cennete yerleştiriliyor. Yukarıdaki cennet tasviri ile bu cennetin aynı olması beklenemez.

5. Ademin bulunduğu cennete şeytan var. 7/20, 20/120, 2/36

6. Ebedilik yurdu cennete girildiğinde, hesap görülmüş, herkes kazandıklarının karşılığı olan yere yönlendirilmiştir. Yani şeytan cehennemdedir.

“Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkâr et" dedi, inkâr edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi. Sonunda onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.” 59/16-17

“İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır." 14/22

Ebedilik yurdu cennette şeytanın bulunması ayetlere uymamaktadır.

ŞECERE
Bu kelime Kuran’da genellikle ağaç olarak geçmektedir. 17/60, 37/61-62-63-64 fakat 4/65 ayeti şecerenin ağaçtan başka mal ihtilafı anlamına geldiğini de görmekteyiz. Bu kelimeyi şimdilik 4/65 anlamında beklemeye alarak konunun sonunda buraya tekrar döneceğiz. Hayır, öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde (şecere)(mal ihtilafı, alacak verecek davası) seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.” 4/65

ZEVG
Tatmak, tadına varmak anlamlarında kullanılan ilgili ayetlerde (mecazi anlamda) 65/9, 6/148,59/15, 64/5 ve devam eden ayetlerde bu kelime genelde azabı tatmak, yaptıklarının karşılığını tatmak anlamlarında kullanıldığını görüyoruz.

“Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü tattı (zevg) ve işinin sonucu bir hüsran oldu.” 65/9

“Bundan önce inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi? İşte onlar, işlerinin vebalini taddılar (zevg). Onlara acı bir azab vardır.” 64/5

“Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar, yaptıklarının sonucunu tatmışlardır. (zevg) Onlara acı bir azab vardır.” 59/15

SEV’ATUHUMA
Kötülük, çirkin davranış anlamlarında kullanılıyor. 4/22, 4/38, 7/177, 17/32, 20/101, 17/7, 30/10, 53/31, 31/8-9. 3/31
“Kadınlardan babalarınızın nikâhladıklarını nikâhlamayın. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir.

Çünkü bu, 'çirkin bir hayâsızlık' ve 'öfke duyulan bir iğrençliktir.' (SUE-Seyyiat) Ne kötü bir yoldu o!...” 4/22

“Zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, 'çirkin bir hayasızlık' (SUE-Seyyiat) ve kötü bir yoldur.” 17/32

Numaraları verilen diğer ayetlerde de anlam aynıdır, inceleyebilirsiniz. İlgili çevirilerde bu kelime ilgili davranışı yapan Adem ile eşinin avret mahalleri anlamında kullanılıyor. (çirkin yerleri). 95/4 ayetini okursak Allah’ın insanları en güzel şekilde yarattığını görürüz.

“Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” 95/4

Bu ayete ters bir anlam çıkıyor çünkü;
“Hamd, Kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiç bir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir.” 18/1

Bu kitaptaki görüşlerde çelişki yoktur. Allah bir yerde insanin en güzel şekilde yarattım diyorsa bir yerde onun avret mahallinin çirkin olduğunu söylemez.

BEDA
Bu fiil kuranda ortaya çıkarmak olarak kullanılıyor. 6/28, 39/47, 45/33, 60/4, 12/35

“Hayır, önceden saklı tuttukları kendilerine açıklandı(beda)...” 6/28

“Onların yaptıkları şeylerin kötülüğü kendileri için açığa çıktı (beda)... “ 45/33

Bu “ortaya çıkma” fiili de fiziki bir organın ortaya çıkma anlamında Kuran’da geçmediğini görüyoruz.

VARAK
Konu içinde cennet yaprakları olarak çevirilen bu kelime enteresan bir tespit ile 18/19 ayette;

“... Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla (varak) şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." 18/19
Para anlamına gelmektedir.

IHBITU
Bu kelime konu içinde Allah tarafından Adem ve esinin cennetten çıkarılması için kullanılan kelimedir. Fakat ne gariptir ki bu kelime kuranda 2/74 ayetinde; Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır (yehbitu). Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.” 2/74

... (Mûsâ): "İyi olanı, daha aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin (ihbitu), orada size istediğiniz var," demişti...2/61

"Ey Nuh" denildi. "Sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in (ihbit) ..11/48

Bu fiil gökten bir şeyin indirmek anlamında değil, yeryüzünde yatay hareket eden şeyler anlamında kullanılıyor.

LIBAS
Örtü (elbise) anlamına gelir. Kuran’da ise 2/42, 3/71, 25/47, 78/10, 16/112, 2/187 ayetlerinde bu örtünme kelimesi manevi bir örtü anlamına gelmektedir. Çünkü bu örtü Adem ile eşine inzal edilen bir örtüdür.

“Hakkı batıl ile örtmeyin (libas)ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.” 2/42
“Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz (libas), siz de onlara örtüsünüz (libas)... “ 2/187

INZAL
Bu indirme fiili Kuran’da 2/176, 3/3, 4/136, 2/23, 2/97 ayetlerinde “kitap”, 17/106, 26/198, 3/11 ayetlerinde “ayetler”, 15/8, 3/124’te “melekler” , 6/37 ayetinde “mucizeler” , 15/9 ayetinde “ez zikir” olarak geçmektedir.

Bu indirme fiili yeryüzüne gökyüzünden (semadan) bir şey indirildiğinde, Allah tarafından kullanılır. 57/25 ayetinde Allah hadid (demir madenini) başka bir galaksiden indirdiğini ifade ediyor. 8. maddedeki libas (örtü) elbisesinin de gökyüzünden inzal ettiğini (indirdiğini) söylüyor. Demek ki bu örtü mecazi anlamda bir örtüdür ve Allah tarafından indirilmiştir. Yoksa Allah’ın bildiğimiz tekstil elbiseleri de yukarıdan indirdiği gibi komik bir anlayışa düşmüş oluruz.

HULD
Bu kelime 21/34, 25/15, 32/14, 41/28 ayetlerinde uzun, sürekli, devamlı anlamlarına gelmektedir.

“Öyleyse bu (azab) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık uzun süreli (huld) azabı tadın.” 32/14

“Bu, Allah'ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Bizim ayetlerimizi inkar etmeleri dolayısıyla bir ceza olarak, orada onlar için uzun süreli (huld) kalış yeri vardır.” 41/28

Şeytan Adem ile eşini kandırmak için onlara sarsılmaz bir mülkü tavsiye ediyor. Yani ŞECERETUL-HULD’u. Yukarıda şecere kelimesini yarım bırakmıştık, şimdi burada huld ile birleştirdiğimiz zaman ağaç anlamına gelmediğini, mal mülk anlamına geldiğini anlıyoruz.
Yukarıda herhangi bir anlayışın tesirinde kalmadan bu konuya anlam veren yani konuyu ete kemiğe büründüren 9 tane kelimeyi çıkardık, konudan bağımsız bu kelimelerin yukarıda size tavsiye ettiğimiz metoda bizde uyarak (Kuran’ı Kuranla anlama metoduna uyarak) konunun içine araştırdığımız bu kelimelerin Kuran’i karşılıklarını monte ettiğimizde aşağıdaki metin ortaya çıkmaktadır. Allah, Adem ve eşini cennet denen çok verimli bir bahçeye yerleştirip onlara burada yaşamalarını tavsiye edip, bazı uyarılarda bulunuyor. Şeytan konusunda onları sakındırıyor ve şeytan’ın onlar için apaçık bir düşman olduğunu bildiriyor. Verimli olan bu bahçeden yiyin için ama dünya malına tamah etmeyin Ben Allah olarak rızkınızı burada vereceğim, eğer buna uyarsanız (Allah’ın Rezzak sıfatına güvenirsiniz) acıkmanız (yani eksiklik) olmayacak. Ama şeytan onları açlık, fakirlik duyguları ile vesveselendiriyor. 2/268. Bahçe mallarından ihtiyaç fazlasını biriktirip istif etmeye yönlendiriyor. O zaman insanda bulunan bu mal ve dünya hayatına düşkünlük ihtirası ortaya çıkıyor ve Allah onlara benim emrimi neden tutmadınız, Bana niye güvenmediniz, Ben sizi rızıklandıracağım dememiş miydim? diyerek onları cennet denilen bu bahçeden çıkartıp başka bir mekana yolluyor. (rivayete göre
Arafat’ta cebeli-rahme denilen kurak bir bozkıra) ve onlara bu bahçeden kovulmanıza neden olan hatalarınız için size bu çirkinliklerinizi örtecek libas indirdim diyor. Bu libaslarda Kuran’da indirilen infak, sadaka ve zekât ayetleri olup âdemoğlunun bu ihtirasını törpülemek için uyması gereken ve tavsiye edilen amellerdir. Bugünkü dünyanın sosyal ve ekonomik pozisyonuna baktığımızda insanoğlunun aslında sıfır noktasından fazla ileri gidemediği ve birçok noktada aynı yerde kaldığını gösteriyor. Allah yeryüzüne rızkları adil olarak göndermesine rağmen bazı Âdemoğulları öyle bir biriktirme ve istif hastalığına tutulmuşlar ki Avrupa’daki âdemoğlunun yıllık geliri yirmibin dolar iken Afrika’daki âdemoğlu açlıktan ölmektedir.

Yukarıdaki Kuran’ı Kuran ile anlama metodumuz ve bu metoda uygun olarak işlemiş olduğumuz Adem ve eşinin cennetten çıkarılma hadisesinin ifade ettiği orijinal anlam bize 2007 yılında yaşayan insanlar olarak aslında işimizin hem çok zor hem de çok kolay olduğunu göstermektedir. Çok zor derken bütün dış etkilerden kurtulup sadece Allah a yönelmemiz ve O’nun ipine sımsıkı sarılmamız gerekir. O’nun ipi de 3/103 Kuran’dır. Tabi burada ne teklif ettiğimizin biz farkındayız; “Kuran ille de Kuran Sadece Kuran” demek günümüzde oldukça özgüven istemektedir. Bu özgüvene ulaşan insanlar asırlardır yanlış anlaşılan adem kıssasına bile Rabbimin Furkani anlayışı ile 8/29 binlerce yıldır anlaşıldığının dışında Kuranca bir bakışa ulaşabilmektedirler. Bu çalışmayı cd ve yazılı metin ile çalıştığınızda metinde geçen ayet numaralarının karşılığına gelen ayetlerin metinlerini herhangi bir mealden okumanızı tavsiye ediyoruz. Gerçi biz bazılarının meallerinin verdik fakat takdir edersiniz ki konuda geçen ayetlerin tümünün meallerini verdiğimizde nerdeyse bir kitap genişliğinde bir konu olduğu için sıkılmamanız için birçoğunu buraya almadık. Size tavsiyemiz konuyu acele etmeden inceleyerek buraya koymadığımız ayetleri de incelemenizi rica ediyoruz. Çünkü buradaki Furkani anlayışın nedeni herhangi bir meale sadık kalmak değil, hangi mealden okursanız okuyunuz önemli olan Allah’a güvenmek, Kuran ille de Kuran Sadece Kuran anlayışına ulaşmaktır.