Açılım

Durmuş Kancı

VAN 8.01.2018 08:48:02 0
Açılım
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bir tespit!

Günümüz küresel küfrü ile hikâyemizin başlangıcı; Musa(as) Rabbiyle kırk gece sözleşerek Tur’a çıkıp gelene kadar Samiri’nin İsrailoğulları’nın ziynetlerini toplayarak bir kazanda kaynatması ve bunu da altından buzağı yapması,yetmeyipİsrailoğullarını da ona taptırması; aslında küresel lobinin paraya tapmasının da göstergesiydi. Çünkü bugün o buzağının boynuzu küresel lobilerin bankalarında amblem olarak kullanılmaktadır.

Şimdi bu bilgilerden hareketle nebevi sünnet ve öncülerimiz bizlere, şahsiyet olmayı ve bunun da içini doldurarak; şahsiyetli toplum olma idealine dayanan bir hayat inşa etmeyi öğretmektedir. Bizler şahsiyet inşa ederken onu şekillendiren zemini de imar etmek zorundayız. Maalesef küresel hegemonya bu anlamda bizlerin elini kolunu bağlamaktadır. Ancak bu bağı İslam’ın özgün yaklaşımıyla çözmek bizlerin ellindedir.

Bu doğrultuda ümmetin yeniden hak ettiği uygarlığa ulaşması için bizlere zemin özelinde daha da fazla yük düşmektedir. Zeminden, kastımız insanlar üzerinde hegemonya kuran küresel kapitalizm döngüsüdür. Bu döngü, bizleri hem aç bırakmaktadır hem de zihnimizi işgal etmektedir. Hem de doğrudan şahsiyetlerimizi hedef almaktadır.Bu gerçeklikler de bizlere ekonomik bir mücadelenin vazgeçilmez olduğunu göstermektedir.

Peygamberimiz bizlere‘’karnınız açken namaz kılmayın ola ki aklınız orada kalır’’ buyurmaktadır. Yani insanın temel ihtiyaçlarının giderilmesi daha da sağlıklı bir zihni beraberinde getirecektir. Bu hadisten hareketle insanlar açlığından yani rızkından kaygı duyarak işsizlik problemi veya temel ihtiyaçlarını giderememe sorunu yaşıyorsa, bizlere bu noktada büyük iş düşüyor demektedir.

Çünkü ekonomik kaygıları olan insanlardan İslam için büyük fedakârlık beklemek, bu çağda çok uzak olsa gerek. Tam da bu noktada özgün çözümlere ihtiyacımız doğmaktadır.

Peki, ama nasıl?

Ekonomiyi elinde bulunduranlar bizlere kaygı üretiyorsa ellerinden almak durumundayız. Bunun için meslek hayatında olan veya ekonomisi iyi olan Müminlerin sorumluluğu artmaktadır.

Örneğin doktorlarımız özel hastaneler kurarak,bu hastaneyi de İslamın tuğlalarıyla donatarak, insanlara Müslüman kimliği ve merhametiyle hizmet vermesi insanları cezbedecektir. Veya hastanelerine hedefler koyarak bu hastanede mazlumlardan, yoksullardan ve mağdurlardan ücret alınmaz şiarı oluşturulabilirler. Ve ‘insanları ıslah etmeliyiz’ diyorsak bu hizmet en büyük hayra ve kitleye hitap etmektedir. Ayrıca Müslüman doktorlar bu birlikteliği sağlayarak, insanların zihinlerinden de  ‘özel hastaneler para tuzağıdır’ yargısını kaldırma imkânı da elde etmiş olurlar.

Ve insanlara, merhametli ve Müslümanca olan bu hizmeti yansıttıklarında en büyük tebliğ ve ıslahlardan birini yapmış olurlar.

Nesillerin inşası önceliklerimizdendir. Bu anlamda eğitimcilerimiz eğitim kurumları kurarak, Türkiye’de en büyük ve davamızın en önemli kitlesine hitap etmiş olurlar. Mevcut eğitim sistemi seküler/laik kurgusuyla nesli öğütüyor, kimliksizleştiriyor ve kişiliğini elinden alıyor. Eğitimcilerimiz bu gerçeklikten hareketle donanımlı bir şahsiyetin inşasını hedefe alıp plan ve programlar geliştirebilirler. Bir çocuğun okulda geçirdiği süre neredeyse evden fazla. Bizler çocuğa evde İslami şahsiyet kazandırmaya çalışıyoruz, bu önemli ama okula veya arkadaş çevresine gidiyor, bir sürü tahriple tekrar dönüyor. Bizler ise dizimizi dövüp yakınıyoruz. Yakınmak en kolayı. Bir sürü öğretmen ve eğitimcimiz var silkelenip, bu konu üzerinde özgün çözümler üretmelidir. Aksi halde neslimizi bu kısır döngüde kaybederiz. Kur’an nesli hedefimizi de gerçekleştirememiş oluruz.

Diğer bir alan olan inşaat sektörüyle ilgilenenlerimiz, İslam’ın özgün mimari bilincini kuşanarak modernizmin fıtrata aykırı, insanı betonlaştıran yapılarından bizleri İslam’ın estetiğine yönlendirebilirler. Ayrıca insanları ev almak için kapitalizmin dini olan ‘faiz’ belasından da kurtarabilirler.

Yine diğer bir mevzu, insanların sebze ve meyve ihtiyaçları; yani insanların en temel ihtiyaçları sağlıksız ürünlerle dolduruldu. Organik üretim devre dışı bırakıldı, yetmedi bizlerin toplumla iç içe olduğu pazar kültürü ortadan kaldırılmaya başladı. Bizler de bu duruma hiç itiraz etmeden her köşe başında manav var nasıl olsa mantığına alıştık. Oysaki pazarda toplumla iç içeyiz, birbirimizle iletişimin en yüksek olduğu alanı ellerimizden kaybetmek üzereyiz. Bu da İslami bir topluma en büyük engellerden birisidir. Tekrardan pazar kültürünü koruyabilir ve geliştirebiliriz. Doğal ürünler üretebilir, toprağı da sağlıklı bir biçimde kullanabiliriz.

Bu saydığımız sektörlerle büyük kitlelere iş vererek, insanları kapitalizmin sömürüsünden, KPSS denen at yarışı belasından, hastanelerin personellerini tembelleştiren veya duyarsızlaştıran etkisine mahkûm etmekten koruyabiliriz. Ve bu sayede insanları kaygılardan kurtardığımız oranda İslam’ı tebliğ etme başarımızda şahsiyetli toplum inşa etme gücümüzde artacaktır.

Bu ve buna benzer birçok alanda sağlam bir organizeliği başardığımızda halk tabanındaki ekonomik ağ gücümüz,hükümete karşı olumlu yaptırımlar yapabilme anlamında elimizi güçlü kılacaktır. Zira Türkiye’de gördüğümüz büyük şirketler veya kuruluşlar sırf iş oranı ve parasıyla hükümete yaptırım yapabilmekte hatta sözünü dinletme imkânına bile ulaşmaktadır. İşte bu açılımları gerçekleştirdiğimizde Kur’an nesline sağlıklı bir zemin kurmuş ve Samiri’nin dinine ekonomik özgünlük üzerinden somut bir çözüm üretmiş olacağız.

Bu hayal veya ütopya olarak görülmemelidir. Yeter ki tüm meslek dallarındaki Müminler rahatlıktan kurtulup, özgün bir şeyler üretme çabasına girsin Allah bu çabayı bereketlendirecektir. Bun aen yakın örnek olarak bir İhvan Hareketi, tüm kurumlarıyla halk tabanını inşa etmiş ve kitleleşmeyi başarmıştır. Ve bu sayede hala gücünü koruyarak; zemin,şahsiyet ve toplum inşa etmeye devam etmektedir.

Ezcümle

Bu söylediklerim açılım olarak düşünülebilir ve yakın hedef olarak da bunları gündemimize almak zorundayız. Aksi halde her geçen gün kaygılardan ve bunalımlardan dolayı intihar haberleri izleyeceğiz, yetmeyecek madde bağımlılığından gencecik nesillerin ölümlerini konuşacağız ya da insanların mesleğe gelmek için kırk takla attığından yakınacağız. O da yetmeyecek amir tokat atacak, diğer yüzümüzü çevireceğiz. İşte tüm bu zemin bozukluklarına dur diyerek, özgün çözümler üretmek zorundayız. Velhasıl sistemin sinir uçlarında inşa yapmak zorundayız. Bizlerin bunları gerçekleştirecek potansiyel ve ufku var yeter ki isteyip, rahatlık belasından kurtulalım. İşte o zaman Rabbimizin Rad suresi 11. ayetindeki değişim yasası yürürlüğe girmiş olacaktır.

YÖNELİŞ HABER