ABD’nin Suveyş Krizi nerede ne zaman yaşanacak?

'Tarih, her imparatorluğa galip gelmiş bir “süper güçler” mezarlığıdır aynı zamanda. ABD’nin de yükselebileceği zirveyi gördüğünü ve fizik kanunun gazabına uğrayacağı konusunda şüphe yok. İngiltere’nin hangi dönemini yaşa

VAN 15.01.2018 08:55:58 0
 ABD’nin Suveyş Krizi nerede ne zaman yaşanacak?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 ABD’nin Suveyş Krizi nerede ne zaman yaşanacak?

Bundan tam 41 yıl önce bugün yaşamını yitiren İngiliz politikacı Anthony Eden, uzun süre gölgesinde kaldığı kurt politikacı Winston Churchill’in görevden çekilmesi ardından Birleşik Krallık’ın başbakanlık koltuğuna oturmuş ancak ülkesinin gücünün sınırlarını kestirme becerisini gösteremediğinden görevde ancak iki yıl kalabilmişti.

Başbakanlığını yaptığı devlet ile güç kelimesinin uzun bir süre birlikte kullanıldığını bilmek, bu iki sözcük arasında ince bir ilişkinin olduğu gerçeğini ıskalamamalı. Büyük Britanya(bugünkü ismiyle Birleşik Krallık, bizdeki yaygın kullanımıyla İngiltere), 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar dünyanın süper gücüydü. 33.7 milyon kilometre karelik toprağı ve hakimiyetindeki 458 milyonluk nüfus ile dünyanın dörtte birine hükmediyordu. Ordusu dönemin en büyük gücüydü. Öyle ki Kraliyet donanması kendisinden sonra gelen en güçlü ülkelerden ikisinin filosundan üstündü. Ancak askeri seviyesine rağmen ekonomisi gittikçe küçülen süper gücü dünya savaşlarında galip gelmesi de kurtaramadı ve en sonunda liderliği ABD’ye kaptırdı. 1880’de dünyadaki toplam imalat payının %23’üne hakim İngiltere, 1913’te bu oranı %13,6 seviyesinde tutabilmişti. Sanayi devrimini başlatmış dünyaya hükmeden bir süper güç, elinde muazzam bir askeri güç olmasına rağmen, ekonomik gerilemeyle etkinliğini yitirmişti.  Bununla beraber, İngiltere’nin dünya liderliğinden çekilmesi, her ne kadar önceleri başlamış ve sonuçlarını 2. Dünya Savaşı’ndan sonra göstermiş olsa da 1956’daki Suveyş Kanalı Krizi’yle birlikte ilan edilmişti.

1956’da Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır’ın, İngiltere ve Fransa adına Suveyş Kanalı’nı kontrol eden Kanal Şirketi’ni kamulaştırma hamlesiyle başlattığı kriz, taşları yerinden oynattı. Stratejik bir noktada olan kanalın etkinliğini kaybetmek istemeyen İngiltere, Fransa ile birlikte İsrail’i Mısır’ın üzerine saldırtmış ve ardından askerleriyle kanalda hâkimiyet sağlamıştı.  Ancak bu işgal, SSBC’nin Londra ve Paris’e tehditler yağdırmasıyla birlikte ABD’nin de tepkisine neden olmuştu. Sovyetlerin sert tepkisi, ABD’nin arka çıkmamasıyla birleşince İngiltere ve Fransa’nın çekilmesi kaçınılmaz oldu. Ancak birçok analist, İngilizlerin çekilmesinde kritik noktanın Sovyetlerin tehditleri değil, ABD’nin tepkisi olduğunu düşünmektedir. Çünkü bu olay, İngiltere’nin dünyada bir güç olarak kalmasına rağmen Batı liderliğini ve süper güç sıfatını tamamen ABD’ye devrettiğinin ilanı olarak yorumlandı. Kriz sonrası yayınlanan Eisenhower Doktrini ile Ortadoğu’da etkinliği azalan İngiltere ve Fransa’nın yerini ABD doldurmuştu.

Ancak aynı ABD, son yıllarda dönemin İngiltere’sine benzer bir süreç yaşıyor. Ve Trump, Eden’den çok daha fazla öngörüsüz olduğunu ve ülkesinin gücünün her şeye yeteceği zannına kapılmış durumda.  Ancak başkanı olduğu ülke, dünya devletleri arasındaki açık ara askeri gücüne rağmen ekonomik üstünlüğü eriyor ve yakın zamanda bu koltuğu Çin’e kaptıracak gibi. 2018 Dünya Ekonomi Ligi raporuna göre, Hindistan gelecek yıl İngiltere ve Fransa'yı geride bırakarak dünyanın 5. büyük ekonomisi olacak. Rapora göre Çin de 2032'de birinciliği ABD'den alacak. Askeri gücüne rağmen ekonomisi gittikçe küçülen ve yakın bir gelecekte üstünlüğü kaptıracak olan ABD’nin, İngiltere’nin zayıf ekonomi/güçlü ordu dönemlerinde giriştiği savaşlara yeltenip yeltenmeyeceği tartışılıyor artık. ABD’nin ciddi bir savaş ekonomisine ihtiyacı olduğunu belirten çok sayıda ABD’li analist var. Ancak İngiltere’nin düştüğü durum, kaçınılmaz sonun bu ülkeyi de yakalayacağını gösteriyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Eden’dan çok daha acemice izlediği politikalar taşları yerinden oynatmaya başladı bile. Ülkesinin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyarak İsrail’in başkenti ilan etmesini açıklaması üzerine BM Genel Kurulu’nda karar oylanmıştı. Trump’ın kararını aleyhte olan ülkelere yönelik tehditkar diline rağmen kabul ettirememesi, ABD’nin sözüne vurulan bir darbeydi. NATO üyesi bir Türkiye ya da para yağdırdığı Mısır ve Pakistan gibi ülkelere söz geçirememesi, devletlerarasındaki güç dengelerinin değişiminden kaynaklanıyor.

Tekerrürden ibaret tarih, her imparatorluğa galip gelmiş bir “süper güçler” mezarlığıdır aynı zamanda. ABD’nin de yükselebileceği zirveyi gördüğünü ve fizik kanunun gazabına uğrayacağı konusunda şüphe yok. Buna karşılık bugün ABD’nin İngiltere’nin hangi dönemini yaşadığı da baktığınız yere göre değişir. Rusya’nın Ortadoğu’da, Çin’in Asya ve Afrika’da artan etkinliği, bir devin daha yaşlandığı sonucunu gösteriyor. Kudüs oylaması ise ABD etkinliğinin dünyada azalmaya yüz tuttuğunu son örneği.

Süper gücünü hala koruyan ABD’nin, ayağının takılıp çekileceği bir Süveyş Krizi yolu başlamış olabilir. Trump’ın yapabileceği öngörüsüz politikalarla bunu aşikar etmek olacaktır ancak. Asıl tartışılan husus, bunun nerede ve ne zaman olacağı. Belki bundan da önemlisi kenara çekilmenin “kanlı mı kansız mı” olacağı sorusu aslında. Çünkü birinci seçenekte tüm dünyaya kanın sıçrama riski bulunuyor.