ABD, zaman mı kazanıyor?

Hüseyin Gülerce

VAN 18.09.2013 11:59:42 0
ABD, zaman mı kazanıyor?
Tarih: 01.01.0001 00:00

Önceki gün jetlerimizin sınırımızı ihlal eden Suriye helikopterini düşürmek zorunda kalması, savaş tehlikesinin kapıda beklediğini anlatıyordu. Peşinen söyleyeyim, savaşı kimse istemez. Hele biz hiç isteyemeyiz. 

Vesayetten demokrasiye geçiş sancıları yaşayan, bir seçim arifesinde kutuplaşma ve gerilimin tırmandığı ülkemizde Suriye ile savaş, bize tahmin bile edemeyeceğimiz ağır bedeller ödetebilir. “Savaş kapımızda” demek, savaş istiyoruz anlamında değil, bir gerçeğin ifadesi sadedindedir…

Suriye ile ilgili en etkili aktör bugün, isteseniz de istemeseniz de ABD’dir. Önceki günkü BM raporu, sivillere karşı sarin gazı kullanıldığını doğruluyor. “Kimyasal silahı Esed yönetimi mi, muhalifler mi kullandı?” sorusu, sadece başını Rusya’nın çektiği Suriye cephesinin kafa karıştırmasıdır. Bugünkü teknoloji ile kimyasal silahın nasıl atılacağını, bu imkânın sadece Esed yönetiminde olduğunu anlamak için uzman olmaya gerek yok. Yani ABD’nin kırmızıçizgimiz dediği kimyasal silah kullanma meselesi BM raporu ile de tasdik edildi. ABD şimdi ne yapacak?

Şahsen ben, ABD’nin askeri bir müdahale için sarin gazının kullanıldığı 21 Ağustos’ta, bebeklerin, çocukların, kadınların katledildiği daha ilk günden itibaren askeri müdahale kararı aldığı kanaatindeyim. Washington zikzak çizmiyor, kırmızıçizgilerini pembeleştirmiyor, zaman kazanıyor, olabilir…

Böyle yapmasının sebepleri var. En başta geleni, 11 Eylül travmasıdır. Bu travma, Amerikan halkındaki derin tesirlerini hâlâ devam ettiriyor. Irak işgali, Afganistan’da içine düştükleri durum ve ekonomik durgunluğun bir derin krize dönüşme ihtimali, ABD yönetimini, “kendi başımıza karar vermedik” stratejisine döndürdü. En az zayiatla müdahale için kılı kırk yararcasına bir hazırlık için zamana ihtiyaçları var. ABD yönetimi, hem kendi kamuoyuna, hem dünya kamuoyuna, askeri bir müdahaleden önce bütün diplomatik yolları denediklerini göstermek istiyor. “Biz denedik ama Esed, oyunlarından ve oyalamalarından vazgeçmedi, başka çaremiz yoktu” diyecekler.

Obama’nın, 10 Eylül’de Beyaz Saray’da yaptığı konuşmada, Kongre’den Suriye’ye askeri müdahale oylamasını ertelemelerini isterken, diplomasinin başarısız olması durumunda ABD’nin güç kullanma tehdidini elinde bulundurduğunu eklediğini unutmayalım. Rusya, İngiltere ve Fransa ile yapılan görüşmeler, Suriye’nin elindeki kimyasal silahları teslim etmesinden çok, askeri müdahale sonrasının yapılanmasıyla ilgili olabilir. Çünkü Suriye, kimyasal silahları verince her şey bitmiş mi oluyor? Küresel güçler perde önünde değil, perde arkasındaki antlaşmalarla “çözüm” getirirler…

ABD, Suriye’de Esed rejiminin, hem kimyasal silah kullandığını kabul edecek, hem de bunu sineye çekecek? Hem “kırmızıçizgimiz”, “ulusal güvenliğimiz” diyecek hem sessiz kalacak… Ve yüz bin kişinin hayatını kaybettiği bir vandallık karşısında, sadece kimyasal silahla öldürülenleri konuşacak… ABD, ipe un serip insanlığın gözü önünde bir vahşete -elinde önleme imkânı olduğu halde- seyirci kalırsa, demek bundan böyle başka bir dünya kurulacak.

ABD, Suriye’de olan bitene daha fazla seyirci kalmayacaktır. Obama yönetimine güvenmek gerektiğini, ABD’nin “kurtarıcı” olduğunu düşündüğüm için değil, dünyanın çivisinin çıkmayacağını düşündüğüm için öyle olacağını tahmin ediyorum. Ama doğrudan, ama muhalifler eliyle ABD, Esed rejimini bitirecek adımı atarsa şaşırmam. Washington sadece zaman kazanıyor…