“ABD, TÜRKİYE’YE EMİR KOMUTA ZİNCİRİNE UYMA ŞARTI KOŞUYOR”

Musul ve Başika yüzünden Irak’la Türkiye arasında kriz dorukta. Türkiye’nin Erbil eski Başkonsolosu Aydın Selcen, ABD’nin Ankara’ya sadece ‘kendisinin emir komuta zincirine girerse’ vize vereceği mesajı yolladığı görüşünde. S

VAN 13.10.2016 10:37:00 0
“ABD, TÜRKİYE’YE EMİR KOMUTA ZİNCİRİNE UYMA ŞARTI KOŞUYOR”
Tarih: 01.01.0001 00:00
Sputnik/ Ceyda Karan
IŞİD’in Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’dan atılmasına yönelik operasyonun eli kulağında olduğu konuşulurken, Ankara-Bağdat gerilimi had safhada. Kriz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan’da bir televizyona verdiği demeçte ‘Musul ve Telafer’e yönelik ‘Sünnilik’ vurgulu mesajlarıyla tırmandı. Irak meclisi, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve eski Musul Valisi Esil Nuceyfi’nin çağrısıyla oluşturulmuş Türkiye’nin Başika’daki askeri varlığını ‘işgalci güç’ diye niteler; Bağdat egemenlik haklarından yola çıkarak meseleyi BM Güvenlik Konseyi’ne taşırken, durum karşılıklı atışmaya vardı.
Erdoğan, Irak Başbakanı Haydar el İbadi’ye, “Sen benim kıratımda, kalitemde değilsin, haddini bil” diye seslendi. İbadi de 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Erdoğan’ın facetime ile bir televizyon kanalına bağlanmasından hareketle, “Sizi düşman görmüyoruz. Iraklılar topraklarını kararlılıklarıyla temizleyecekler video görüntülerle değil” şeklinde bir tweet atarak yanıt verdi. ABD ise bir yandan yabancı güçlerin Bağdat’ın rızasıyla hareket etmesi diğer yandan da yaklaşan operasyonda tüm tarafların’ işbirliğini’ vurgulayarak ‘arabuluculuğa’ soyunmuş görünüyor.
Bağdat-Ankara gerilimini, Başika’daki Türk askerlerinin Musul operasyonundaki konumunu ve Türkiye’nin Irak politikasını, eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen ile konuştuk.
‘SURİYE VE IRAK’TAKİ OLAĞANÜSTÜ HAL DİPLOMATİK DİLİ ETKİLİYOR’
Hem Irak Başbakanı İbadi hem de Erdoğan’ın diplomatik ilişkinin ötesindeki üsluplarını değerlendiren Selcen, “2003’ten beri Irak’ta, 2011’den beri de Suriye’de bir olağanüstü hal hakim. Bu sebeple buralarda çok olağan diplomatik nezaketlere uyulmasını pek bekleyemeyiz. Ama bana sorarsanız Türkiye gibi ülkeler diğer iri kıyım ülkelere göre uluslararası hukuka ihtiyaç duyan ülkelerdir. Ve Türkiye’nin ilişkiler geleneği de bu yöndedir. Ama bu klasik içe kapanmacı bir yaklaşımı savunuyoruz anlamına da gelmez” dedi.
‘İBADİ’NİN DAVETİ İLE BİLGİSİNİN OLMASI AYNI ŞEY DEĞİL’
Irak’tan yapılan açıklamalarda, Ankara’nın Başika ile ilgili beyanlarındaki tutursızlıklara dikkat çekildiğini anımsatan Selcen, Bağdat’ın Başika üssü için davet vermediğini özellikle belirttiğinin altını çizdi: “Ankara’dan yapılan açıklamalarda bir sefer eski Musul Valisi Nuceyfi daveti yaptı. Öbür sefer de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin daveti üzerine deniyor. Daha sonra Başbakan’ın bilgisi vardı deniyor. Şimdi bilgisi dahilinde ile daveti üzerine kurulması arasında fark var.”
‘ABD’YE GÖRE TSK VE TÜRKİYE EMİR KOMUTA ZİNCİRİNE UYMUYOR’
Washington yönetiminin ise IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün ağzından yansıttığı tutumuna atıf yapan Selcen, şöyle konuştu: “McGurk Bağdat ile Ankara arasında bir iletişim kopukluğu olduğunu söylüyor ve önemli olanın bölgede işleyen komuta ve plan olduğuna dikkat çekiyor. Bunu ben tersten okuyarak şöyle anlıyorum: TSK veya Türkiye o plana o emir komuta zincirine uymuyor. Buradaki yorum o. Biraz daha öteye götürürsek, ona uysanız demek istiyor McGurk, verilen görevleri üstlenmeye razı olsanız, biz yine bir şekle sokarız Bağdat ile aranızdaki ilişkiyi. Zaten bu güne kadar da böyleydi.”
‘IRAK POLİTİKASINDA SÜNNİ VE TÜRMEN VURGUSU HEP VARDI’

Türkiye’nin Irak politikasında Sünni ve Türkmen vurgusunu ön plana çıkarak bir arayışın hep olduğunu belirten Sercan, bunun Kürtlerle olan ilişkilerine de tezahür ettiğini anımsattı. Telafer’in 2003’ten sonra Ankara’nın dikkatini çekmeye başladığını söyleyen Selcen, şu saptamaları yaptı: “Önce buranın sözünü eden yoktu. Sınırımıza adeta birkaç adım mesafede, Musul’un kuzeyinde, 400 bin nüfuslu, tamamı Türmen bir yerleşim birimi. Nüfus olarak Kerkük’le eşit. Tek farkı yüzde yüz Türkmen. Ama haberimiz yok. Yarı yarıya Şii, yarı yarıya Sünni. Burada bir ayakta kalma durumu ortaya çıkınca, herkes birbirini boğazlamaya başlayınca, insanlar Türkmenlikten kendilerine bir fayda olmadığını görüp Şiiliğine, Sünniliğine sarıldı. Sünniler yoğun bir biçimde Kaide’ye destek verdiler.”
‘IŞİD’İ OLUMLAYAN BEYANLAR DIŞ SİYASETİMİZE YARA ALDIRDI’
IŞİD ortaya çıktığı dönemlerde Ankara’dan örgütü olumlayıcı mesajlar verilmesinin yanlışlığına dikkat çeken Selcen, “Özellikle Ahmet Davutoğlu tarafından IŞİD ortaya çıkarken olumlu bir yaklaşım gösterildi. IŞİD’le mücadele söylemleri biraz da son döneme ait, Başbakan Binali Yıldırım döneminde olan şeyler. Bu bizim dış siyasetimize de çok olumsuz bir etki yaptı. Hala da bildik teranelere sarıldığımızı görüyoruz. Özellikle Irak denince, Suriye denince” vurgusunu yaptı.
‘TÜRK ASKERİ BAŞİKA’DA PKK’NIN ÖNÜNÜ KESMEK İÇİN ÜSLENDİ’

Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığını PKK’nın Sincar’dan (Şengal) Kandil’e uzanan hattını kesmek için arttırdığını dile getiren Selcen şu değerlendirmede bulundu: “1990’lardan bu yana, Kuzey Irak’ta 16 noktada özel kuvvetler mevcudiyeti vardı. Bizim sınır boyumuzdan başlıyor, aşağıya Süleymaniye’ye kadar gidiyordu. 2003’teki 4 Temmuz vakasının ardından bunlar üniformalı görev yapmaya mecbur bırakıldılar. Daha resmi bir çerçeveye sokuldular. Şimdi bir de bu Başika ortaya çıktı. Başika için de Nuceyfi’nin daveti dendi; eğitim amaçlı dendi, IKBY’nin de yol vermesiyle meydana geldi. IŞİD’le mücadeleden bahsediliyor ama aslında satır aralarını okuduğumuzda PKK’nın Sincar’a yerleşmesinden sonra ‘Siz Sincar’a gittiniz, Kandil’den kesintisiz bir bir hat oluşturuyorsunuz. Bu hattı kesmemiz lazım. El Bab’a yönelik şimdiki tasavvur edilenin o zamanki uygulamasıydı Başika.”
‘BAŞİKA, ABD İÇİN NE ZAMAN PATLAYACAĞI BELİRSİZ BİR BOMBA’

Başika’nın Musul’un IŞİD’den temizlenmesi konusunda kilit konumda olduğu yorumlarına katılmayan Selcen şöyle konuştu: TwitterIrak’ın Ankara Büyükelçisi El Alavi: Musul’da Türk askeri istemiyoruz”Orada 2000 civarında askerimizin bulunduğu belirtiliyor. Bir de belirli sayıda bir tank mevcudiyeti var. Bunların Musul’da böylesine bir rolü yok. Irak’ın Ankara Büyükelçisi El Alavi, birkaç gün önce yine ‘Irak hükümeti güçsüz olabilir ama meşru bir hükümet’ vurgusu yaptı. Bu doğru ve bunu kenara iterek, eğitim için gelmiştik, ama şimdi buna geçtik demek doğru değil. Burada McGurk’un bahsettiği komuta planını hatırlatmakta fayda var. ABD’liler açısından da ne zaman patlayacağı belli olmayan bir silah olarak orada olmamız söz konusu olamaz. Suriye’de belirli bir noktaya kadar rıza gösterildi. Hatta buna Şam da pek ses çıkarmıyor gibi gözüküyor. Ama bunu çıkarıp Fırat Kalkanı olarak başladı, biz buradan döneriz, El Bab’a gideriz, oradan Rakka’yı alırız, oradan Başika’ya bağlayıp tamamen çevreleriz oradaki kürtleri gibisinden niyetlerle gelirseniz bu doğru olmaz.”
‘BAĞDAT PKK’YA DEĞİL SİNCAR’DAKİ YÖNETİME PARA ÖDÜYOR’

Bağdat’la PKK arasında bağlantı olduğu ve bölgedeki Türkiye-KDP işbirliğine karşı ve Bağdat’ın da PKK ile çalıştığı iddialarına değinen Selcen, durumu geçen sene IŞİD’den kurtarılan Sincar (Şengal) üzerinden de yorumladı. IŞİD’in Sincar’da özellikle Ezidi kadınlara uygulanan, işlediği insanlık suçlarına karşı PKK’nın bir öz savunma gücü oluşturarak katkı yaptığını söyleyen Selcen, şu izahatı yaptı:
“İlk önce PKK vardı ve Sincar’dan Suriye sınırına da koridoru açtılar. Ezidileri kendi denetimleri olan bölgeler üzerinden geçirip kuzeye de onlar getirdi. Şimdi bunu Ezidiler, oradaki halk biliyor ve hakkını teslim ediyor. KDP’nin de ‘Kürtler Kürtlere kurşun sıkmayacak’ politikası var. Bu çerçevede göz yumdu. Ama daha sonraki büyük harekatta, evet başka ayıbın büyüğü KDP’ye aitti, ama daha sonra kuvvetin büyüğü de KDP’ye ait olarak o bölge kurtarıldı. PKK kovulmadan oradan KDP de yerleşti. Burada da bir öz yönetim ve öz savunma gücü oluşturuldu. Bu milisin parasını da KDP mi ödüyor, KYB mi ödüyor denirken, Bağdat devreye girdi. Nasıl ki Şii milislerde olduğu gibi, Bağdat ödemeye başladı paralarını. Bunu Türkiye’de medya üzerinden tercümesi Bağdat PKK’ya para veriyora döndü. Aynı şekilde KYB İran’ın güdümünde. Bunu özgür basın yazar ama en üst düzeyde yetkililer söylerse bunun bir karşılığı olmuyor.”