7 HAZİRAN’DAN SONRA KÜRT SİYASETİ

Mesut YEĞEN

VAN 26.06.2015 12:46:22 0
7 HAZİRAN’DAN SONRA KÜRT SİYASETİ
Tarih: 01.01.0001 00:00
 7 Haziran seçimleri sonrası Kürt hareketinin ana mimarisi değişmez. Ama HDP’nin Kürt meselesinin temsilindeki ağırlığı işin tabiatı gereği artar ve bu artış KCK ve Öcalan tarafından tanınarak yeni bir denge durumu oluşur.


7 Haziran seçimlerinin yol açtığı ilk sonuçlar ortada: Başkanlık sistemi yolu kapandı ve Ak Parti tek başına hükümet kuracak çoğunluğa erişemedi. Bu dramatik iki sonuç, HDP oylarını iki katına çıkarıp seçim barajını aştığı için gerçekleşti. HDP’nin seçim başarısı muhtemelen başka sonuçlara da yol açacak.

Bu başka sonuçların ilki Çözüm Sürecinin akıbetiyle ilgili olur. HDP’nin seçim başarısı, Ak Parti’yi ürkütüp bir Ak Parti-MHP koalisyonuna ya da yeniden seçime yol verebilir. Bu durumda Çözüm Süreci iyice askıya alınmış olur. HDP’nin başarısı, tam tersine, Ak Parti’ye ‘bu işten kaçış yok, Çözüm Sürecini geniş bir siyasi zemine oturtmak lazım’ dedirtip, Ak Parti-CHP koalisyonuna da yol açabilir. Bu durumda Çözüm Süreci ivme kazanabilir. HDP’nin başarısının bir başka sonucu da muhtemelen Kürt meselesinin siyasi temsili işiyle ilgili olur. HDP’nin seçim performansı Kürt meselesinin temsiline soyunmuş ana aktörlerle devlet/Ak Parti arasında olduğu kadar muhtemelen bu aktörlerin kendi aralarında da yeni bir denge durumuna yol açar.

Peki, muhtemelen ne olur? Kürt meselesinin temsiline soyunmuş ana aktörler arasındaki mevcut denge değişir mi? Değişirse, yeni denge muhtemelen nasıl oluşur? Bu sorular üzerine hakkınca düşünebilmek için Kürt meselesini temsil eden aktörler arasında seçim öncesinde kurulmuş dengeye ve seçimlerin bu dengede neleri değiştirmiş olabileceğine bakmak gerekiyor. Kürt meselesinin siyasi temsilini üstlenmiş askeri-siyasi hareket malum üç ana aktörden oluşuyor: Abdullah Öcalan, KCK (PKK) ve HDP. Bu üç aktör arasındaki ilişki (yine, malum) ne eşitler arası bir ilişki, ne de muhafazakar şarkiyatçılarımızın uzun süre zannettiği gibi Öcalan’ın her şey, diğerlerinin hiçbir şey olduğu bir ilişki.

Öcalan, KCK ve HDP arasındaki ilişkinin en azından yakın dönem seyrinin gösterdiği şu: Bu üç aktör arasında dinamik, değişen bir denge ilişkisi mevcut. Bu da şu demek: Bu üç aktör arasındaki toplam ilişkide ve buna bağlı olarak da Kürt meselesinin temsilinde aktörlerin ağırlıkları duruma ve zamana bağlı olarak değişebiliyor. Sözünü ettiğim türden bir ağırlık değişikliği Çözüm Sürecinin son raundunda yaşandı. Oslo görüşmelerinin sonlandırılmasının ardından yeniden Kürt meselesi siyasetinin merkezine yerleşen Öcalan’ın başlattığı 2013 sürecinde KCK (Kandil) yavaş yavaş ağırlığını arttırdı ve Kürt meselesinin temsilinde başat pozisyona yerleşti.

Meşhur Dolmabahçe ‘ortak toplantısı’ ve silahsızlanma kongresinin toplanmaması muhtemelen Kandil’in bu ağırlık artışına bağlı olarak gerçekleşti. Öcalan’ın ve HDP’nin de tanıdığı bu ağırlık artışıyla beraber Kürt hareketinin ana aktörleri arasındaki ‘2013 dengesi’ yerini başka bir dengeye bıraktı. KCK’nin “silah bırakmaya Öcalan değil, biz karar veririz” dediği bir dengeye. Şimdi soru şu: HDP’nin 7 Haziran’daki seçim başarısı bu üç aktör arasında seçim öncesinde oluşmuş dengeyi değiştirir mi? Oylarını ve Meclis’teki ağırlığını bir önceki seçime göre iki kattan fazla arttırmış olması HDP’nin KCK ve Öcalan’la ilişkisine nasıl akseder? Medyanın ya da siyasetin zaman zaman kullandığı sansasyonel dille soracak olursam:

HDP Kandil’e ya da Öcalan’a bayrak açar mı? Cevabım şu: Kimse kimseye bayrak açmaz ya da Kürt hareketinin üç aktörü arasındaki ilişkinin ana mimarisi değişmez, ama HDP’nin Kürt meselesinin temsilindeki ağırlığı işin tabiatı gereği artar ve bu artış KCK ve Öcalan tarafından tanınarak yeni bir denge durumu oluşur. İzah etmeye çalışayım. Kürt hareketinde dengeler değişir mi? Kürt hareketinin üç aktörü arasındaki ilişkinin ana mimarisi değişmez çünkü evvela seçim başarısı HDP’ye KCK’yi ya da Öcalan’ı ikame etme imkanı vermez. Daha doğrusu, Kürt hareketinin mimarisi seçim sonuçlarına bağlı olarak değişebilecek bir mimari değil ve silahlı mücadele sonlandırılmadıkça Kürt hareketinin ana mimarisi değişmez. Nokta.

İkincisi, HDP yasal bir parti olmakla beraber, merkezinde silahlı mücadelenin olduğu Kürt hareketinin bir uzvu. Bu sebeple de HDP’nin seçim başarısı Kürt hareketine karşı bir başarı değil, Kürt hareketinin bir başarısı. Seçim başarısının HDP’nin başarısı olarak kaydedilmesinin sebebi, HDP’nin yasal siyaset alanının esas aktörü olmasıyla ilgili; yoksa seçim başarısı KCK’lilerin nazarında KCK’nin de başarısıdır, hatta esas olarak KCK’nin başarısıdır. Çünkü, malum, HDP’nin seçim başarısının anahtarı olan seçimlere parti olarak ve Türkiyelileşme siyasetini rehber alarak girmek kararı KCK’nin başından beri önerdiği ve desteklediği bir karardı. Kürt hareketinin ana mimarisinin değişmeyeceği kesin. Peki seçim başarısı HDP’yi yasal siyasi alanda KCK’den ya da Öcalan’dan özerk bir aktör kılar mı? Burada da cevabım şu: Az, çok az. Birkaç sebepten dolayı. Evvela, 80 vekili, büyük bir örgütü ve PM ve MYK gibi uzuvlarıyla koca bir tüzel kişilik olarak HDP’nin yasal siyasal alanda kendi günlük kararlarını alacağına ve bu minvalde KCK’den ve Öcalan’dan fiilen özerk olacağına şüphe yok.

Ancak iş koalisyon, Çözüm Süreci ve yeni anayasa gibi ana mevzulara geldiğinde HDP’nin alacağı kararlarla KCK’nin ve Öcalan’ın ana tercihleri arasında ‘doğal olarak’ büyük bir mesafe olmayacaktır. Çünkü, evvela, HDP’nin programına ve 2015 seçim bildirgesine ilham veren ana motifler, başta Öcalan olmak üzere Kürt hareketinin üç aktörünün birlikte ürettiği şeyler. İkincisi, HDP’nin seçmenleri, delegeleri ve kadrolarının KCK’yle ve Öcalan’la kuvvetli manevi bağları var ve bu bağlar HDP’yle diğer ikisi arasında bir mesafe oluşmasının doğal engelleyicisi olmaya devam edecektir.

Üçüncüsü, HDP’nin seçim başarısının ardında esas olarak Kürdistanlı ve Kürt seçmenlerin değişen tercihleri olduğundan çehresi az biraz değişen HDP’nin kimyası çok değişmeyeceğinden, HDP, KCK ve Öcalan arasındaki ilişkiler bildik tarzda devam eder. Hülasa, büyüyen hacmi sebebiyle HDP’nin Kürt hareketi içinde eskisine kıyasla daha fazla öne çıkan bir karar merkezi olacağı kesin olmakla birlikte, HDP’de alınacak kararlarla KCK ve Öcalan’ın tercihleri arasında, saydığım bütün bu sebeplerden ötürü, doğal bir yakınlık olmaya devam edecektir. Öte yandan, HDP’nin bir karar merkezi olarak öne çıkmasıyla beraber HDP, KCK ve Öcalan arasındaki ilişkilerde yeni bir üslubun ortaya çıkması sürpriz olmaz. Seçimlerin hemen ardından kendini gösteren HDP’ye ‘ayar verme’ türünden tavırlar muhtemelen zaman içerisinde azalacak ve daha kaldırılabilir ilişki formları ortaya çıkacaktır.

Sonuç olarak, HDP’nin büyüyen hacmine bağlı olarak Kürt hareketinin üç aktörü arasında HDP’nin eskisine kıyasla biraz daha etkili olduğu yeni bir denge durumunun ortaya çıkması muhtemel görünüyor. Lakin, şunu da görmek gerekiyor: HDP’nin büyük seçim başarısına rağmen, Kürt hareketi içerisinde ağırlığını istikrarlı biçimde arttıran aktör KCK olmaya devam ediyor. Kobani ve Tel Abyad’da kazanılan başarı ve HDP’nin başarısını getiren seçimlere parti olarak girmek kararının ardında sağlam biçimde durulmuş olması, Kürt meselesinin temsilinde KCK’nin 2013’ten beri büyüyen ağırlığını arttırmaya devam ediyor. Peki Öcalan? Son birkaç aydır gündeme müdahale etmesine izin verilmeyen Öcalan sahneye geri döndüğünde ne olur? Sürece yeniden müdahil olduğunda, Öcalan büyük bir ihtimalle hem KCK’nin hem de HDP’nin Kürt meselesinin temsilindeki ağırlık artışını tanıyacak ve önderlik fonksiyonunu bu yeni denge durumunda icra edecektir.

- See more at: http://www.iktibasdergisi.com/7-hazirandan-sonra-kurt-sitaseti/#sthash.MapkH2zK.dpuf
El-cezire/ Mesut YEĞEN