30 Mart'ta kim kazanacak?

Takvim Gazetesi yazarı Bülent Erandaç, 30 Mart’ta gerçekleşecek seçimlerde Yeni Türkiyeciler’in kazanacağını söyledi.

VAN 28.03.2014 10:19:17 0
30 Mart
Tarih: 01.01.0001 00:00

İşte Erandaç’ın yazısı:

30 Mart'ta kim kazanacak?

Yeni Türkiyeciler kazanacak. "Neo-con'cular- Yahudi silah ve petrol baronları- CIA-MI6 servisleri- Fethullah Gülen- Kemal Kılıçdaroğlu-

MHP- Büyük Sermaye- Doğan medya- BBC-Wall Street Journal- CNN koalisyonu" kaybedecek.

Emperyalizme kafa tutan, güçlü lider Tayyip Erdoğan ve milli güçler kazanacak.

Bu bir tahmin değildir.

Gerçektir gerçek.

Güneş balcıkla sıvanmaz.

Halka rağmen iktidar olunmaz.

Halkın önüne darbelerle set çekilse bile, uzun zaman milletin koltukları işgal edilemez.

Hak gelir, batıl zail olur. 1950 yılı 14 Mayıs'ında böyle oldu. Hak gelince; bâtıl yıkılmaya mahkûmdur. Türkiye'de hakça bir düzen gerçekleştirmek için inananlar kazandı. Batıl yıkılıp gitti. Darbelerle birkaç kez geldiler, yine yıkılıp gittiler. Demokrasi şehidi Adnan Menderes ve arkadaşlarının ızdırabı aklımızdan hiç çıkmıyor. Bugün, Yassıada hakimlerininsavcılarının isimlerini kim hatırlıyor?

Oyların anlamı ve önemi

30 Mart'ta verilecek oyun ne manaya geldiğini düşünmeliyiz.

Sandıklara girecek oylar, ya Eski Türkiyeciler'e nefes verecek, ya da Büyük Türkiyeciler'e güç ve kuvvet sağlayacaktır.

Eski Türkiye demek. 1990-2002 arasındaki dönemi yaşamak demektir.

Koalisyonlar, darbeler, faili meçhuller, devletin rutin dışına çıkması, malum büyük sermayenin bankalara, KİT'lere el koyması, IMF, ekonomik kriz demektir.

Siyaset alanının daraldığı ve nihai kararların milletin temsilcileri tarafından değil, kapalı kapılar ardında belli mihraklar tarafından verilmesi demek.

Eski Türkiye demek, kendi sınırları dışında hiçbir meseleyle ilgilenmeyen Türkiye demek. Dış politika dendiğinde birkaç meseleye indirgenmiş dış politika konusuyla ilgilenen, onlarda da sadece savunmaya dayalı olan Türkiye demek.

Artık, eski Türkiye bitti. Şimdi Büyük Türkiye heyecanı var.

BÜYÜK TÜRKİYE demek.

Kangren olmuş meselelerini halletmek.

Dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına girmek. Kişi başına düşen milli geliri 20 bin doların üzerine çıkarmak.

500 milyar dolarlık ihracat yapmak. Yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak. Gelir dağılımını daha adil bir hale getirmek.

Cari açığı kapatmak için Kürt petrol/gazını ucuza almak, doğu Akdeniz enerji yataklarını işletmek.

Yeni liman projeleriyle transit ülke olmak.

Gemi inşa sanayisinde yüzde 80 yerli katkı payını yakalamak.

Yerli uçak gemisini, ilk savaş uçağını, yerli Türk otomobili, yerli füzeler, roketler, silahlar yapmak.

Roket fırlatma tesisine sahip olmak. Ağır motor sanayini kurmak.

Bunlar, ancak siyasi ve ekonomik istikrarı devam ettirmekle gerçekleşebilir.

SONUÇ: 17-25 Aralık darbesinden beri yaşadıklarımıza bir göz gezdirelim:

Türkiye'nin geldiği yeri ve gittikçe bağımsız, sesi gür bir ülke olarak uluslararası alanda elde ettiği havayı kıskananlar, çekemeyenler ortalıkta dolaştı.

Yıllarca birbirinin kuyusunu kazanların sahte ortaklığı, kasetler, psikolojik harekât taktikleriyle zirve yaptılar. Eski günlerden kaldıkları için, "Türkiye eskisi gibi olsun" diye çok uğraştılar. Ama olmadı.

Yeni Türkiye'nin, halkıyla kenetlenmiş siyasi kadroların, halktan destek aldıkça hep ileriye bakan Türkiye gerçeğini balçıkla sıvayamadılar.

Aziz halkımızın gerçekleşen en büyük devrim özgüven devrimine sahip çıkması karşısında büyük şaşkınlık içinde sandıklara gidecekler.

30 Mart 2014 seçimlerinin 14 Mayıs 1950 seçimlerinden hiçbir farkı yok. O gün, "Yeter artık söz milletin"diyenler kazanmıştı. Bugün, "Yeter artık söz demokrasinin" diyenler kazanacak.

ZAFER İNANANLARINDIR...