24 HAZİRAN’I TAHLİL ETMEK

Ömer Naci Yılmaz

VAN 29.06.2018 09:11:59 0
24 HAZİRAN’I TAHLİL ETMEK
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Öncelikle seçim sonuçlarının ülkemiz, milletimiz, ümmetimiz ve insanlık için hayırlı olmasını diliyoruz. Ülkemiz ve milletimiz için kalıcı, gün geçtikçe gelişen ve büyüyen güzelliklerin başlangıcı olması ümidindeyiz. Gözlerini insanlığın sığınağı ve adası olan Anadolu’ya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne çeviren mazlum ve mağdur coğrafyaların ümitleri yeniden yeşermiştir. Bu coğrafyaların ümitlerini boşa çıkartmayan, heyecanlarını kırmayan ve hayallerini diri tutan, ay yıldızına kurban olduğum büyük Türk milleti Allah yolunu, bahtını açık ve aydınlık etsin.

Aziz milletimiz herkese ve her partiye mesajını açık ve net olarak vermiştir. Reis’e seninle sonuna kadar varız derken partisine ve kibirli siyasetçilerine aklınızı başınıza alın demiş, Reis’e rağmen sizi Reis’in sırtından indirip atmasını biliriz demiştir. Kendi özelliklerinden değil, Reis’e olan muhabbetten dolayı on altı yıldır bir yerlere gelenler yine Reis’in sırtından bir yerlere gelmişlerdir. On dakikalık konuşmasında yirmi kere Recep Tayyip Erdoğan diyen politikacıların bu ülkeye ve milletimize vereceği hiç bir şey yoktur, milletimiz de zaten onlardan bir şey beklememektedir. Millet bu tiplere değer vermemektedir. Onlar da bunu bildiklerinden milletimizin içine adam gibi girememişlerdir. Bu kafayla bir yerlere gidemeyeceklerini anlayacaklardır. Siyaset arenasında milletimizin vazgeçilmesi Reis’tir, gerisi ıvır zıvırdır. Bunlar zamanla daha da iyi anlaşılacaktır.

Seçim kampanyasının son günlerine doğru bazı yerlerde özellikle Reis ve ailesine karşı ayyaşça ve küfürlü tepkilerin varlığına şahit olduk. Elindeki rakı kovasını başına geçirip “Patates soğan güle güle Erdoğan” tempolarıyla düzen değiştireceğini zanneden ayyaşlar size de güle güle… Bu ne hırs, bu ne kin? On altı yıldır bu ülkede neyi yapamadınız, hangi haltı işleyemediniz? Anadolu’nun Ege kıyılarında sizin sövdüğünüz gibi aynı şekilde karşı kıyılarda Yunanlılar da sövüyor. Onları anladık da siz neyin nesiniz, sizi anlayamadık (!) Bazı yerlerin oy tercihleri noktasındaki tutuculukları anlaşılır gibi değil. Ne yaparsanız yapın yemiyor, değişmiyor. Sokak röportajlarının birinde vatandaşın bu gerçeği itiraf etmişti: “Erdoğan’ın yaptıklarını kıskanıyoruz; ama yine de beğenmiyoruz. Bizim gibi bira içmesi lazım, rakı içmesi lazım, böyle olmaz.” Eline aldığı yirmi beş liralık bilmem ne birasıyla patates ve soğanın beş lira olmasından dem vuran ayyaş başka ne desin ki?

Batı bölgelerimizdeki Kemalistlerin HDP sevgisi nasıl bir nefretin, hangi paranoyak bir kafanın sonucudur acaba? Erdoğan gitsin de ülke ne olursa olsun mantığı, Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyenleri, Mustafa Kemal’in itleri olarak tanımlayan HDP’ye oy verdirebiliyorsa, onların barajı geçmesi 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi “Demokrasinin Zaferi” olarak görülebiliyorsa ve pilav dağıtılıp kutlanabiliyorsa ortada gerçekten çok vahim bir zihinsel çöküş, sosyolojik enkaz var demektir. Bundan kurtulamayanlar siyasi zilletten de kurtulamayacaklardır.

24 Haziran seçimlerinin bir de Pensilvanya ayağı vardı. Fetö’nün oltasına takılanlar, zokasını yutanlar gösterilen adrese gittiyseler de netice alamadılar. Sorgulama yeteneğini/ yetisini kaybedenler sürü muamelesine razı olanların savrulmaları devam edeceğe benziyor. Acaba sorusunu sormadıkları müddetçe durumlarının değişmeyeceği açıktır. Hocaları haricinde her şeyi ve herkesi sorgulayanların hakikati bulmak gibi bir dertlerinin olmadığı ortadadır. Bunlarla uzaktan yakından alakası olmayanların sırf ihtiraslarından ve inatlarından dolayı bunlara sempati besledikleri iyice açığa çıkmış oldu. Hasetliklerinden ne yapacaklarını, neyi savunacaklarını bilmez bir halde, kedinin fare ile oynaması gibi kendileriyle ve akıllarıyla oyun oynanıyor; fakat onlar bunu fark etmekten bile aciz durumdadırlar.

Son olarak 24 Haziran’ın Türkiye dışında sevindirdiği coğrafyalara, kentlere bakalım, üzülen kentlere bakalım. Sevincimizi ve kederimizi paylaşan coğrafyalara selam olsun. Üzülen merkezlere ve kentlere gelince sizleri üzmeye devam etmek bizim boynumuzun borcudur.

 

Ömer Naci YILMAZ