1924 yeminine var mısınız?

Ali Karahasanoğlu

VAN 9.07.2018 09:43:53 0
1924 yeminine var mısınız?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 24 Haziran’da yapılan seçimle, yeniden cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan, bugün yemin ediyor..

Aslına bakarsanız, laik sistemler için yemin, “çıkmaz sokak”tır..

Bir yandan inançları dışlayan, en azından inançlara değer vermeyen.. Daha hafif söyleyelim:  “İnançlardan hareket etmeyen” bir sistem..

Diğer taraftan soyut ifadeler üzerine “söz verme” eylemi..

Birbiri ile çelişen kavramlar, yan yana...

Zaten, yemin etmek, laikliğin doğasına aykırı değil miydi?.. Aykırı idi ama.. Ne yaparsınız?

İnançsızlık da, zaten böyle bir şey!

Bir kafa karışıklığı!

Kendi yaptığı puta tapmak!

Putunu kendi eli ile yapar. Sonra da.. İşine gelince, kendi yaptığı putunu kendisi yer..

Bir yandan “Kanunlar, dayanağını ilahi kaynaklardan değil, pozitif bilimlerden almalı” derler..

Ama o kanunları hazırlama, belirleme, hayata geçirme noktasında görev verdiği kişilere, “Göreve başlarken yemin et de, söz ver de.. Sana inanayım, sana güveneyim” çağrısı yaparlar.. Oysa yeminle ilgili düzenleme yapılırken, laikliğe inananların hemen karşı çıkması gerekirdi: 

“Yemin mi? O da ne? Kaynağını nereden alıyor? Dini kaynaklardan çıkan yeminin laik sistemde ne işi var?”

Demeleri gerekirdi ama. Diyemiyorlar..

İnsanın doğasında olan “inanç”a ihtiyaç hissediyorlar.. “Her şey görünenden ibaret değildir.. Bir de güvenmemiz lazım” diyorlar..

“Herkesin tepesine bir polis dikemeyiz.. Biraz da insanımıza inanmamız lazım, inanmamız için de, söz vermeniz lazım” diyorlar..

Yemin kavramını, laik sisteme dahil ediyorlar..

**

Cumhuriyet anayasalarından önce..

1876 Osmanlı Devleti anayasasına bakalım..

Bakın yeminle ilgili madde nasıl düzenlenmiş:

“MADDE 3.- Saltanatı Seniyei Osmaniye Hilâfeti Kübrâyı İslamiyeti haiz olarak Sülâlei Âli Osmandan usulü kadimesi veçhile ekber evlada aittir. Zatı Hazreti Padişahi hini cüluslarında Meclisi Umumide ve Meclis müçtemi değilse ilk içtimaında Şer’i Şerif ve Kanunu Esasi ahkâmına riayet ve vatan ve millete sadakat edeceğine yemin eder.”

Padişahlık makamına kimin oturacağı belirtildikten hemen sonra, göreve başlanırken, İslam Dinine ve yürürlükte olan anayasaya bağlı kalınacağına yemin ediliyor. Bir de “vatana ve millete sadakatten ayrılınmayacağına” söz veriliyor..

**

Geliyoruz Cumhuriyet anayasasına.. 1924 Anayasası’nın ilk halindeki yemin metni nasıl?

Şöyle: “Madde 38: Reisicumhur intihabı akabinde ve Meclis huzurunda şu suretle yemin eder: (Reisicumhur sıfatı ile Cumhuriyetin kanunlarına ve hakimiyeti milliye esaslarına riayet ve bunları müdafaa, Türk Milletinin saadetine sadıkane ve bütün kuvvetimle sarfı mesai, Türk devletine teveccüh edecek her tehlikeyi kemali şiddetle men Türkiye’nin şan ve şerefini vikaye ve ilaya ve deruhde ettiğim vazifenin icabatına hasrınefs etmekten ayrılmıyacağıma “Vallahi”).

Yemin edilirken, hem “vallahi” ifadesi ile, Allah’ın adı üzerine yemin ediliyor. İslam dinine uygun şekilde..

Hem de.. İslam dininin temel kavramları ile çelişen hiçbir ifadeye, yemin metninde yer verilmiyor..

1928’deki Anayasa değişiklikleri ile yemin metni, aynı maddede şöyle düzenleniyor:

“Madde 38- Cumhurbaşkanı, seçiminden hemen sonra Meclis önünde şöyle andiçer:

‘Namusum üzerine söz veririm ki: Cumhurbaşkanı olarak, Cumhuriyet kanunlarını, milletin egemenlik esaslarını sayacağım. Ve bunları müdafaa edeceğim. Türk milletinin mutluluğuna bütün bağlılığımla, bütün kuvvetimle çalışacağım. Türk Devletine yönelecek her tehlikeyi en son şiddetle önleyeceğim. Türkiye’nin şanını, şerefini koruyup yükseltmek, üstüme aldığım görevin isterlerini yerine getirmek için olanca varlığımla çalışmaktan asla ayrılmıyacağım.”

Bu değişiklik ile, “Vallahi” ifadesi kalkıyor..

“Namusum üzerine yemin ederim ki” geliyor.. Yemin edenin namusu yok ise.. Yemin de havada kalıyor!

**

Geliyoruz, 1960 darbesinden sonraki yemine.. O kadar başka bir platforma savruluyoruz ki.. Yemin kelimesinden bile rahatsız olmuş, 1960 darbecileri..

Madde metni şöyle: “And İçmesi

Madde 96- Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde şöyle and içer: “Cumhurbaşkanı sıfatiyle, Türk Devletinin bağımsızlığına, Vatanın ve Milletin bütünlüğüne yönelecek her tehlikeye karşı koyacağıma; Milletin kayıtsız şartsız egemenliğini ve Anayasayı sayacağıma ve savunacağıma; insan haklarına dayanan demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden ve tarafsızlıktan ayrılmıyacağıma; Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini koruyup yüceltmek ve üzerime aldığım görevi yerine getirmek için bütün gücümle ve varlığımla çalışacağıma namusum üzerine söz veririm.”

**

1980 darbesinden sonra, saflar daha da netleşiyor.. Yemin metnine “laiklik”ifadesi girdiği gibi, bir de Atatürk ilke ve inkılapları da dahil ediliyor.. Yine Allah’ın adı üzerine bir söz verme, söz konusu değil.. Namus ve şeref üzerine and içiliyor!

Madde metni şöyle: “C. Andiçmesi

MADDE 103. – Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer: “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, (..) Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

**

Tüm bu bilgiler ışığında, teklifim şu:

Var mısınız, Kurtuluş Savaşı sonrasında 1924 Anayasası’nın ilk halindeki metni yeniden getirmeye..

Yemin edilecek ise, Allah ismi üzerine yemin etmeye!..

Bir yandan “laiklik”, bir yandan da laikliğin tam zıttı “yemin”i yan yana koymamaya!