15 Temmuz ruhu ihraç edilebilir mi?

Nedret Ersanel

VAN 9.08.2017 10:59:31 0
15 Temmuz ruhu ihraç edilebilir mi?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 09 Ağustos 2017
Türkiye’nin, 15 Temmuz’un dünya üzerindeki olası sonuçları üzerine düşünecek zamanı olmadı...

 
15 Temmuz ruhu ihraç edilebilir mi?
Yeni Şafak
Mesela, dışarıdan beslenip-büyütülen, içeriden desteklenen “klasik”, darbe/cunta dönemini sona erdirmiş olabilir mi?

Venezuela’da yaşananlar ortada. ABD’nin Caracas’a yönelik o çok bildik “yaptırımlarıyla” hatta spekülasyonuyla tetiklenen “zengin enerji, fakir ülke” oyunu yeniden sahneleniyor...

Artık ABD de açık açık söylüyor; “Venezuela’da bir geçiş olabileceği konusunda umutluyuz. CIA de bölgenin dinamiklerini anlamak için çalışıyor. Meksika ve Kolombiya’nın bu konuda kendileri ve bizim için yapabilecekleri şeyleri anlamalarına yardımcı olmaya çalışıyorum”...

CIA Direktörü’nün iki hafta önce kurduğu bu cümleler, Venezuela hükümetini devirmeye çalıştıklarının ‘üstü açık’ itirafı, hatta o dinamikleri yağlayan bir operasyon...

2016 yılında bazı ABD’li yetkililerin, Venezula lideri “Maduro’nun 2018 yılında sona erecek görev süresini tamamlayabileceğinden şüphe duyduklarını” söyledikleri gazetelere yansımıştı. ABD istihbarat camiasında bunun tercümesi, “tamamlatmayacağız” demek.

Bölgede ve ülkede bir çok odak, yönetimin devrilmesi için ABD ve kendi aralarında işbirliği yapmış görünüyor. Latin Amerika tarihi düşünüldüğünde çok örneği var ama sanki ülkede başka bir ruh hali de var...

Katar’dan sonra eğer Maduro da ayakta kalırsa, 15 Temmuz’un “yeter artık” mesajı dünyaya transfer edilmiş sayılabilir mi?

DARBELERİN ANASI!..

Washington’da da bir darbe girişimi var. Yukarıda tırnağa aldığımız klasik formattan farklı ama var...

Farkın Amerika’ya özel olduğunu söyleyebilirim; Katar iyi bir örnek. Hem 15 Temmuz sonrası bölgesel/küresel güçleri çelimsizleştirmesi hem de ABD iç politikası açısından...

ABD ve kimi körfez ülkelerinin ortak Katar operasyonu, Washington’daki güç odakları arasında bir ittifak oluşturdu.

Dış politikada asgari müşterekler varken iç politikada birbirlerini gırtlaklıyorlar. Yanlış anlaşılmasın, “ülke çıkarı söz konusu olduğunda birlik halindeler ama iç politikada herkes kozunu paylaşıyor” değil!

Açalım... Katar’a yönelik “küre koalisyonu”nda ABD ile S.Arabistan beraberdi. Şimdi az geriye gidelim. Herşeyi değiştiren 11 Eylül’e; Amerikan topraklarında yaşanan en büyük terör felaketinin ardından kurulan Kongre komisyonu bir rapor hazırladı ve 2004 yılında yayınladı. 28 sayfa hariç.

Herkes mutabık ki, o sansürlü sayfalar S.Arabistan’ın 11 Eylül’ün finansını sağlamaktaki rolünü anlatıyordu. Yani o rapora göre binlerce kişinin ölümüne katkı yapmıştı.

Amerika budur; kendi vatandaşlarına saldıran ülkelerle bugün bir başka ülkeye darbe girişimi tezgahlayabilir ve özgürlük heykelinin meşalesiyle de ortalama Amerikan vatandaşının demokrasi rüyasını ısıtabilir.

DEMOKRASİYLE YÖNETİLEMEYECEK KADAR BÜYÜK...

Şaka-maka, Beyaz Saray’a yönelik soruşturma gittikçe elle tutular hale geliyor. Başkan ve kimi adamlarının Rusya ile ilişkileri, seçimlere Moskova’nın dahli gibi konuları araştırmak üzere kurulan araştırma ekibinin belli bir sınırı olmayacak. Yani, Oval Ofis bağlantılı odalarda başka suçlar işlenmişse ona da bakılabilecek!..

Damat Jared Kushner, Trump yönetiminin ilk ve büyük kaybı Michael Flynn, para ile ilişkili suçlar ve adaletin engellenmesi dosyaları gibi...

Esasen, “Büyük Jüri”, yani ortada mahkemeye götürülecek bir suç olup olmadığını karar verecek Amerikalıları bir araya getirme girişimi dahi kriz için kafidir.

Mesele şu; pazarlık için uzun ve yorucu bir gündeme Başkan’ı zincirlemek. Trump’ın Beyaz Saray’ı kazanmak için Rusya ile işbirliği yaptığı iddiası doğru bile olsa bunun karara bağlanması yıllar sürebilir. Lazım olan da bu.

Diğer taraftan bir ABD Başkanı’nın iktidar için Ruslarla işbirliği yaptığı ispatlanırsa.. Gerçek darbe bu olur.

Pazarlığın girizgâhını geçtiğimiz hafta hepimiz ağzımız açık izledik; Başkan, Rusya, İran ve K. Kore’ye yönelik yaptırımları paşa paşa imzaladı ve altına da, “içime sinmedi ama” mealinde içler acısı şerh düştü.

Keza Senato’nun tatile çıkması Trump’ın yönetimde kendine uygun taşları yerine koymasını engelledi. O da tatile çıktı! Herkes tatile çıkınca Venezuela’da garip işler olmaya başladı. İç-dış uyum dediğim böyle bir şey zaten...

RUSYA’DAN SEVGİLERLE...

Ortada dönen bilgileri/iddiaları ardı-sıra okuduğunuzda, Trump ekibinin Rus bağlantıları noktasında bir ton bilginin yığıldığı görülüyor. Şüphe duymamak zor. Öte yandan bu kadar bilginin, ismin, olayın boca edildiği dosyalara güvenmeyecek kadar tecrübeliyiz...

“Bu kadar tesadüf olabilir mi dedirten iddialar, birbirinden sadece kopuk değil, ilgisiz” de çıkabilir...

Kremlin ise yaptırımların ardından sert reaksiyon gösterdi ama işin böyle yürümeyeceğinin farkında... Güçsüz bir Trump en azından belirsizlik demek ki, Moskova bu riski almak istemeyecek. (Çin’i oyuna katmaları biraz ondan.)

Bu yüzden ABD yönetiminde kimi kapıları çalıyorlar. Bunlardan en ilginci-ki normalde normaldir-yaptırım tavizlerinden sonra sesi daha gür çıkmaya başlayan (!) Rex Tillerson’la görüşmek oldu.

ABD Başkan Yardımcısı’nın gelecek seçimlerde aday olacağını enjekte eden zehirli haberlerle birlikte okunduğunda, oyunun kuralları konusunda dersler çıkarabiliriz...