Yumruk saymayı bıraksak iyi olacak sanki

Mehmet Acet

SİYASET 24.04.2019 10:30:21 0
Yumruk saymayı bıraksak iyi olacak sanki
Tarih: 01.01.0001 00:00

Yumruk saymayı bıraksak iyi olacak sanki

Dikkatinizi celbetti mi bilmiyorum, son yıllarda seçim sonrası dönemlerde uzun vadeli beklentilere girildiği anlarda bir şeyler oluyor, o ortamı zehirleyiveriyor.

Hatırlatalım…

1 Kasım 2015 seçileri yapıldıktan sonra, artık bir süre “Evli evine köylü köyüne” denilen bir ortamda, Suriye sınırında bir Rus jetinin düşürülmesiyle memleketin ağız tadı kaçmıştı.

Rusya ile yaşanan kriz uzun sayılmayacak bir dönem içinde suhulet yoluna girmesine rağmen, o arada yaşanılanlar önemli bir maliyet üretti.

Halbuki 1 Kasım, onun aşağı yukarı 5 ay öncesinde yapılan ve siyasi belirsizlik ürettiği için terör örgütlerini inlerinden çıkaran 7 Haziran seçimlerinin güvensiz ortamına esaslı bir neşter vurmuştu.

24 Haziran seçimleri de “Artık 5 yıl seçim yok, herkes işine gücüne baksın” denilen bir ortamda sonuçlanmış ama 1,5 ay sonra Rahip Brunson krizi nedeniyle piyasaların ağır bir travma geçirmesi yüzünden memleketin tadı bir kere daha kaçmıştı.

KIZGIN DEMİRİ SOĞUTMA ŞANSINI KAYBETMEYELİM

31 Mart seçimleri ise, çıkarılması gereken dersler, düzeltilmesi gereken işler anlamında güçlü mesajlar içerse de, Erdoğan yönetimine dönük net bir güvensizlik tablosu ortaya çıkarmadı.

Sandıktan çıkanı bir tür “Yoluna devam et ama muhasebeni de yap” mesajı olarak okumak yanlış olmasa gerek.

24 Haziran itibarıyla 5 yıl olan süreden geriye 4 yıl 2 aylık bir vakit kaldı.

Tabii, ekonomiden demokrasiye, hukuktan güvenlik politikalarına kadar memleketin temel meselelerine eğilme anlamında bu da çok uzun bir süre sayılır.

Seçimler bittikten sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın“Kızgın demiri soğutma” ve “Türkiye ittifakı” gibi iki güçlü ve değerli kavram üzerinden mesajlar verdiği bir ortamda Çubuk’ta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan yumruklu saldırı ortamı yeniden gerginleştirdi.

Bir döngü var ki, buna kısır döngü deniyor, sürekli bir şekilde kendisini tekrarlayıp ülkenin enerjisini tüketiyor.

Siyasi anlamda önce bir ortaklaşma, dayanışma mesajları veriliyor, aklıselim telkin ediliyor, sonra herkes bulunduğu yerden okları fırlatmaya başlıyor.

BEKİR BOZDAĞ’IN GÖSTERDİĞİ BÜYÜKLÜK

Hakkını teslim etmek gerekir, Kemal Kılıçdaroğlu kendisine yapılan saldırı anından itibaren çoğunlukla sükûnet içerisinde hareket ediyor.

Daha önce AK Parti’li bakanlara yapılan benzeri saldırılar karşısında ortaya koyduğu tutum eleştiriyi hak etmiş olsa da, negatif örneklerden negatif karşı tutumlar geliştirmek yine de çok doğru olmasa gerek.

Mesela 6 yıl önce Hacı Bektaş’ta Kılıçdaroğlu’nun gözü önünde saldırıya uğrayan Bekir Bozdağ’ın bugün gösterdiği olgunluğa dikkat çekelim.

CHP lideri o vakit, saldırıdan hemen sonra kürsüye gelip konuşma yapmasına rağmen bu konuda tek kelime etmemişti.

Bekir Bozdağ ise, pazar günkü saldırıdan sonra “Çirkin saldırıyı kınıyor ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” diye biten açıklamalar yaptı.

Rövanş duygusuna kapılmadan adamlık göstermek, büyüklük bende kalsın demek budur.

GÜVENLİK GÜÇLERİ GÖREVİNİ YERİNE GETİRDİ HAKSIZLIK YAPILMASIN

CHP’nin İstanbul’da bir il başkanı var.

6 yıl önce Hacıbektaş’ta o müessif hadise yaşandığında coşkulu ve alaycı bir şekilde şu twiti atan Canan Kaftancıoğlu:

“Bekir Bozdağ’a yapılan saldırı dış mı, iç mi? Mihrak açısından yani. Kınayacağım da kimi kınayacağımı bileyim. Tutun kaçmasın bu arada.”

Eski defterleri karıştırıp şu ortamda negatif örneklerden negatif çıktılar almayalım diyoruz ama bu kadın bugün için de elinde benzin bidonuyla dolaşmaya devam ediyor.

Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıdan sonra, “Devletin yetkili kurumları koruyamıyorsa, bu saatten itibaren, İstanbul örgütü halkımız ile birlikte genel başkanımızı koruyacaktır. Siyasi rant bekleyen zehirli dil ve zehirli dilin sahipleri bu hain saldırıda pay sahibidir” dedi.

Rakiplerini “Siyasi rant beklemekle” suçlarken meseleyi siyasi ranta dönüştürme çabası değil midir bu?

Halbuki devlet dediği güvenlik birimleri pazar günü Çubuk’ta kendi üzerlerine düşen görevi hakkıyla yerine getirerek Kılıçdaroğlu’nu güvenli bir şekilde oradan çıkarmayı başardı.

Çok şükür öyle oldu.