Üç aylar, kandil geceleri, Recep/Şaban/Şevval aldatmacası....

Mehmet Koç

SİYASET 25.02.2020 17:42:03 0
Üç aylar, kandil geceleri, Recep/Şaban/Şevval aldatmacası....
Tarih: 01.01.0001 00:00

Üç aylar, Kandil geceleri, Recep ve Şaban'ın faziletine dair halkın arasında yaygın olan kanaatin hiçbir dini delili olmadığını konuyla ilgili hadislerin zayıflığı üzerinden TDV İslam Ansiklopedisi'nden M.Kamil Yaşaroğlu izah etti. 
 

21 Şubat 2020 tarihli hutbede Diyanet "Üç ayların fazileti"nden bahseden bir hutbe verdi. Hutbede tek bir delil bile sunamayan Diyanet, üç ayların faziletinden dem vururken bazı kandil gecelerine de vurgu yapıp tövbe istiğfar edilmesinin öneminden bahsetti.

Lakin aynı Diyanet'in TDV Ansiklopedisi'nde ise "Üç aylar, Kadir Gecesi dışındaki kandil geceleri, recep/şaban/şevval ayına dair üretilen tüm rivayetlerin mevzu olduğu" söylenip bu ay ve günlere dair faziletli muamelesinin yapılmasının dini hiçbir dayanağı olmadığı açıklandı.

Bazı okurlarımız "ne var bunda, millet bu aylarda tövbe edip Allah'a yöneliyor" diyebilir. Elbette Allah'a yönelmek güzeldir. Ama Allah'a Allah olduğu için yönelinilmesini bir müslümanın öğrenip Allah'a yönelmeyi bir zamana kayıtlaması ve o zamanı kutsallaştırmasının yanlışlığının da şuurunda olması gerekir. Çünkü ilgili ay ve gecelerle ilgili olarak kutsallığın dayanağı, Peygamberimizin böyle bir sözü olduğu, Allah'ın bu ay ve gecelerde kendilerini affedebileceği inancına dayanıyor. Oysa ortada söylenmiş böyle bir söz yoksa bu Allah ve Resulüne apaçık iftiradır. Yani ibadet edeyim derken yapılan ibadetle hataya düşme/küfre düşme durumu dahi olabilmektedir.

VALİYE REVA GÖRÜLMEYEN YALANI ALLAH'A İSNAT ETMEK

Daha açık bir örnek vermek gerekirse biri çıkıp, "Recep, Şaban ve Şevval ayları valiliğin milleti af ve yardım ayıdır. Kandil gecelerinde ise valilik size para ve yiyecek yardımı yapacaktır. Bu yardımları almanın şartı ise suçsuz vatandaş olmak. Suç işlenmişse pişman olmak şartına bağlıdır. Buyrun bu ay ve günlerde valiliğin önüne!.." dese bunu valilik onaylamadıkça bir geçerliliği olur mu?

Olmaz!

Valilik böyle bir açıklama yapmadığı halde bazı vatandaşların bu ay ve günlerde valilik önüne gitmesi duyduğu o yardımların yapılmasını zorunlu kılar mı?

Hayır!

Veya valilik, yahu biz böyle bir şey vadetmedik ama birileri bizim adımıza duyuru yapmış, şartlarını da koşmuş, vatandaşlarda bizden beklentiye girmiş, hadi şunları kırmayalım verelim ne istiyorlarsa der mi?

Hayır!

Peki, ey müslüman! Bir valiye dahi layık görmediğin yalan isnadı, Allah ve Resulü'ne reva görürken hiç mi yüzün kızar mıyor? Bunu hem de cemaati karşına alıp hutbelerden irad ederken hiç mi vicdanın depreşmiyor? Veya bile bile Allah ve Resulü'ne iftira atılır yalan söylenirken bu yalanları itiraz etmeden nasıl kabulleniyorsun?

DİYANET EHLİ SÜNNET SARMALINDAN ÇIKMAK ZORUNDA

Diyanet'in milleti tövbe ettirmek gibi bir derdi var ise artık şu mevzu hadisleri ve geleneği bırakıp, EHLİ SÜNNETçi taifeden korkmadan tıpkı Peygamberimiz gibi çıkıp Kur'an'ı anlatıp açıklaması gerekmektedir. Tabi atama makamı ne der, hoşuna gider mi, bizi destekler mi, böyle bir din anlatsak oy kaybı yaşar mı, kaybettiği oyların hesabını bize sorar mı, şimdi biz gerçek dini anlatsak BU VATİKAN BESLEMESİ EHLİ SÜNNETÇİLER gidip bizi atama makamına şikayet eder de biz koltuklarımızdan olur muyuz? kaygısına girmeden İslam dinini anlatması gerekiyor.

İşte mübarek görülen ay ve gecelerin hiçbir mübarekliğinin olmadığına dair M.Kamil Yaşaroğlu'nun "Üç Aylar" başlıklı o yazısı:

Üç ayların faziletine dair Hz. Peygamber’den nakledilen rivayetlerin yanı sıra dinî kültürde mübarek sayılıp kutlanan Regaib, Mi‘rac, Berat ve Kadir gecelerinin bu aylarda yer alması üç aylara ayrı bir önem verilmesine, ibadet, dua, zikir ve hayırlı işlerle daha fazla meşgul olunarak dinî duyarlılığın daha yoğun olarak yaşanmasına zemin hazırlamıştır. Ancak hadis âlimleri receb ve şâban aylarının fazileti hakkında kaynaklarda mevcut rivayetlerin çoğunun uydurma, önemli bir kısmının zayıf olduğunu ifade etmektedir. Resûl-i Ekrem’in receb ayı girdiğinde, “Allahım, receb ve şâbanı bize mübarek kıl ve bizi ramazana ulaştır!” şeklinde dua ettiği yolundaki rivayet (Taberânî, el-Muʿcemü’l-evsaṭ, IV, 189; Ebû Nuaym, VI, 269; ayrıca bk. Müsned, I, 259) zayıf kabul edilmektedir. Resûlullah’a isnat edilen, “Receb Allah’ın ayıdır, şâban benim ayımdır, ramazan ise ümmetimin ayıdır” rivayetinin ise aslı bulunamamıştır (Süyûtî, s. 114).

Üç aylarda yerine getirilmesi gelenek halini almış nâfile ibadetlerden biri oruçtur. Receb ve şâban aylarının tamamının oruçlu geçirilerek ramazanla birleştirilmesi “üç aylar orucu” şeklinde adlandırılır. Ramazan ayında kasten bozulan oruçtan dolayı yerine getirilmesi gereken iki aylık kefâret orucunun receb ve şâban aylarında tutularak böylece üç ayların oruçlu geçirildiği de görülmektedir. Üç aylar orucunun âdet haline gelmesinde, bu ayların faziletine dair Hz. Peygamber’den nakledilen rivayetlere dayanıp ramazan ayını dinî duyarlılık ve ibadet yoğunluğu içinde karşılama niyetinin etkili olduğunu söylemek mümkündür. Resûl-i Ekrem’in şâban ayında diğer aylara oranla daha fazla oruç tuttuğu, bazan da tamamını oruçlu geçirdiği hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buhârî, “Ṣavm”, 52; Müslim, “Ṣıyâm”, 175, 176). Ancak Resûlullah’ın receb ve şâban aylarını birleştirerek aralıksız oruç tuttuğuna, böylece üç ayları oruçlu geçirdiğine dair sahih kaynaklarda herhangi bir rivayet mevcut değildir. Belirli günler dışında her zaman nâfile oruç tutulması mümkündür; ancak fazileti hakkında hadis bulunan ya da belirli zamanlarda tutulması tavsiye edilen nâfile oruçlar arasında üç aylar orucu mevcut değildir.

Receb ayının fazileti ve bu ayda oruç tutulmasıyla ilgili rivayetlerin zayıf olması dolayısıyla bu orucun hükmü hakkında âlimler değişik görüşler ileri sürmüştür. Bazı âlimler receb ayında oruç tutmayı müstehap kabul ederken bazıları, receb ayına özel bir kutsiyet atfedilmesi ve halkın bunu zorunlu bir ibadet şeklinde algılaması endişesiyle bu ayda oruç tutmayı sakıncalı görmüştür. Bir kısım âlimler de özellikle receb ayının tamamını oruçlu geçirmeyi hoş karşılamamıştır. Şâban ayının büyük kısmını ya da tamamını oruçlu geçiren Hz. Peygamber ramazan dışındaki en faziletli orucun şâbanda tutulan oruç olduğunu ifade etmiştir (Tirmizî, “Zekât”, 28). Bundan dolayı şâban ayında oruç tutulması çoğunluk tarafından mendup sayılmakla birlikte Resûl-i Ekrem’in ramazan ayından başka hiçbir ayın bütününü oruçlu geçirmediğine dair hadislere (Buhârî, “Ṣavm”, 52; Müslim, “Ṣıyâm”, 175, 178) ve şâbanın on beşinden sonra orucun terkedilmesine yönelik rivayetlere dayanan bazı âlimler, orucu farz olan ramazan ayına şevkle girmeyi zorlaştıracağı düşüncesiyle bu ayın ikinci yarısında oruç tutmayı mekruh görmüştür.

Dinî gelenekte üç aylara önem verilmesinin sebeplerinden biri de bu aylarda bulunan kandil geceleridir. Receb ayının ilk cuma gecesi Regaib, aynı ayın yirmi yedinci gecesi Mi‘rac, şâban ayının on beşinci gecesi Berat ve ramazan ayının yirmi yedinci gecesi Kadir gecesidir. Regaib ile Berat’ın kutsallığı kesin olmadığı gibi bu gecelerde ifa edilecek ibadetler hakkında kaynaklarda sahih hadislere rastlanmamaktadır. Kandil gecelerinin en önemlisi Kadir gecesidir. Aynı adı taşıyan sûrede Kur’an’ın inmeye başladığı bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilmektedir (el-Kadr 97/1-3). Kadir gecesinin ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastladığı görüşü âlimlerin çoğunluğu tarafından benimsenmiştir. Üç aylarda nâfile namaz kılınması, itikâfa girilmesi, bu aylarda yedi sene oruç tutulduktan sonra kurban kesilmesi gibi özel ibadet şekilleri kaynaklarda yer almamaktadır. Üç aylarda vefat eden kimsenin sorgusunun yapılmayacağı yolundaki inanışın da aslı yoktur.

https://islamansiklopedisi.org.tr/uc-aylar?fbclid=IwAR3hCXoZvJTlasJXsCIkTEgF5ZbqMG-LYztdbcNoepyatMIlfPTv9C9o2x4