Özgürlük Peygamberi…

Sait Çamlıca

SİYASET 25.11.2019 23:16:58 0
Özgürlük Peygamberi…
Tarih: 01.01.0001 00:00

‘Köle’ denilince herkesin aklına ayaklarına zincir vurulmuş insanlar geliyor. Modern dünyada ayakları zincirli insanlar kalmayınca, kölelik bitti sanıyoruz. Köle, bedenini özgürce kullanamayan değil, aklını özgürce kullanamayandır.

Köle olarak doğmaz insan. Köle olmaya alıştırılır. Çocuklara dikkat edin, hiçbirimizin aklına gelmeyen sorular sorarlar. Soruları da bitmez. Çocuklar büyüdükçe soruları azalıyorsa, sorun var demektir.

Zihinsel köleler böyle yetiştirilir. Aklını kullanmasına engel olur, soru sormayan, sorgulamayan bir insana dönüştürülür önce. Peygamberler hep böyle toplumlara gönderilmiş. ‘Kör müsünüz?’, ‘Düşünmez misiniz?’, ‘Aklınızı kullanmaz mısınız?’ diye uyarmış, uyandırmışlardır ümmetlerini.

‘Firavun, sihirbazlarıyla gözlerinizi boyayarak sizi kandırıyor. Görmüyor musunuz? Uyanın!’ diyerek insanları uyandırmak için çırpınmıştır Hz. Musa. Firavunun sihirbazlarla aklını kullanmasına engel olduğu toplumun gözünü açmıştır Hz. Musa.

‘Kendilerini bile koruyamayan bu putların sizi koruyacağına nasıl inanırsınız?’ diyebilmek için, yıktığı putları göstererek düşündürmeye çalışmış Hz. İbrahim ümmetini.

Soru sormayan, soramayan insan, düşünmeyen insandır. Allah yarattığı kulunu soru sorarak düşünmeye davet eder. Yere, göğe, toprağa, yıldızlara bakarak tefekküre davet eder kullarını. ‘Kainatta ki düzeni kurana itaat edin ki dünya ve ahretinizi kurtarın’ diyerek, dünya tarlasının ahret azığı olduğunu hatırlatır. Kuran’da yüzlerce defa geçen ‘Düşünmez misiniz, aklınızı kullanmaz mısınız?’ uyarılarının amacı insanı düşünmeye davet etmektir.

Modern çağın köleliği

Kuran, tarihi olayları anlatırken, insanlık tarihi boyunca yolumuzu aydınlatacak ipuçları verir. Firavun bir şahsın değil, bir zihniyetin adıdır. Nemrut bir şahıs değil, milleti düşündürmeye çalışanları susturmaya çalışan insan tipidir. Firavunlar, nemrutlar bitmeyecek. Bize, başta Peygamberimiz olmak üzere, peygamberlerin mücadelelerini örnek almak düşer.

Firavunun sihirbazlarıyla göz boyayarak insanları kendine kul / köle yapması, sadece o dönemin bir tuzağı değildir. Yaşadığımız yüzyılda da benzer göz boyamlar yaşanmaya devam ediyor. 1997 yılında Türkiye’nin gündemine gelen ve şeyh olarak etrafına müritler toplamış olan Ali Kalkancı, o kadar insanı nasıl kandırdı? Nasıl bir göz boyama yöntem, kullandı? Belli ki onu kullanmak üzere hazırlayanlar, cahil insanları nasıl kandıracaklarını çok iyi bilen insanlardı. Ali Kalkancı daha sonra uyuşturucu kaçakçılığı suçlarından cezaevine girdi. Ancak o dönem, Çin’den özel olarak getirtilen ve kumanda düğmesine basarak hareket ettirilen bir post ile keramet (!) pazarlamışlar. Grup olarak zikir çekerken, üzerine oturduğu koyun postunun hareket ettiğini görenler, bunu bir keramet olarak algılamış ve anlatmışlar.

Sadece Ali Kalkancı değil, başkaları da benzer ‘göz boyama’ yöntemleri kullanıyor. Gözlerine sürme çekerek bakışlarını etkili göstermeye çalışan, ‘bana bir nazar etti, içim titredi’ dedirten insanların yaptıkları, aklı teslim alma yöntemidir. Oturduğu koltuğa özel ışık efekti verdirerek ‘nurlu’ biri olduğunu göstermeye çalışanların amacı aklı teslim alarak, kendine köle yetiştirmektir.

'Aklı çıkar aradan, görünür olsun yaradan' gibi Kur'an ve İslam'a aykırı sözleri millete ezberletenler, Hiç akletmez misiniz? Aklınızı kullanmayacak mısınız? ayetlerine muhalif bir tavır içerisinde olduklarını düşünemiyorlar mı? Düşünemezler! Çünkü düşünmeleri yasaktır. Soru sormaları yasaktır. Soru sormayı bırakan, düşünmeyi de unutur.

FETÖ köleleri ve…

‘FETÖ tartışması, yüzyılımızın en hayırlı tartışmasıdır. Yeter ki millet olarak bu olaydan ders alıp, benzer hatalar yapmayalım’ diyorum dostlarıma. Düşünmeyen bir nesil yetiştirmeyi ve kendine bağlamayı başarmış olan Fetullah Gülen’in düşünmeyen müritleri, Peygamberimizin Türkçe Olimpiyatlarına geldiğine de inanıyordu, kainat imamı olduklarına da, İslam’a hizmet ettiklerine de...

Düşünmeyen, aklını kullanmayan köle müritleri kandırmak ve kullanmak kolaydır. ‘Peygamberimiz Türkçe Olimpiyatlarına geldi’ diyen, ‘Peygamberimiz bizim miting alanımıza geldi’ diyen, ‘Peygamberimizi rüyamda gördüm bana tefsir yaz dedi’ diyenlerin müritleri, düşünmeyen kölelerdir.       

Peygamberimiz özgürleştirdi

Peygamberimiz öyle özgür beyinler yetiştirmiş ki, kendisi bir şey anlattığı zaman sahabe ‘Bu senin fikrin mi vahiy mi geldi?’ diye sorarmış. ‘Vahiy geldi’ denilince susar, ‘benim fikrim’ denilince kendi fikrilerini söylemekten çekinmezmişler. Bugün hangi şeyh, hangi cemaat liderine soru sorabiliyor, karşı gelebiliyor aklını teslim eden kişi? Değil cemaatin tarikatın liderine, il veya ilçe sorumlusuna bile soru soramayan, kendini özgür sanan kölelerden ümmete bir fayda gelmez.

Belki de bu tür yapıların amacı ‘düşünmeyen, soru sormayan, aklını kullanmayan’ nesiller yetiştirmektir. İnsan bir kere aklını kullanmayı bırakıp köleliğe alışınca, kendisini özgür bıraksalar da başka kapılara köle olmaya koşar. Özgürlüğe, düşünmeye, soru sormaya, aklını kullanmaya alışmayana özgürlüğü anlatmak zordur.   

Abraham Lincoln Amerika’da köleliği kaldırınca, bazı köleler efendilerine ‘Bizi özgür bırakmayın. Köleniz olarak size hizmet etmeye devam edelim’ diye yalvarmışlar. İnsan köleliğe alıştırılınca özgürlükten korkar. Çünkü özgürlük sorumluluktur.

Kıymetli dostum Ramazan Bozkurt’un şu veciz ifadesi, bu yazı da anlatmak istediğim derdimi özetliyor aslında:

Peygamber Efendimizin anlattığı İslam, köle insanları özgürleştirirken, bazı hocaefendilerin anlattığı İslam, özgür Müslümanları köleleştiriyor.