Osman Nuri Topbaş'tan, "Köpekten şefaat isteyen Şahı Nakşibendi"

Allah kendisine EKBER deyip yaratılan her şeyi bu EKBERin altında tutmakla insanlığa lütufların en güzelini sunmuştur. Müslüman, Allah'ın kendisi dışında kimseyi en büyük alim, en büyük bilgin, en büyük ... görmez. AllahüEkber&

SİYASET 9.09.2019 10:38:48 0
Osman Nuri Topbaş'tan, "Köpekten şefaat isteyen Şahı Nakşibendi"
Tarih: 01.01.0001 00:00

Tasavvufta anlatılan menkıbelerin tamamı gavs/kutup/mürşitlerin önünde köle olma amacına matuftur. Allah inancından ibadete, güzel ahlaktan salih amellere varıncaya kadar her şey mürşidin gönlünün hoş edilmesi üzerine kurgulanmıştır. 

Bilmeyen veya iyi niyetle İslam'ı güzel ahlak üzere yaşayacağı inancında tasavvufa giren, o ortamda duyduğu Allah, Peygamber, Melek, Ahiret, kabir gibi kavramla ile arasıra duyduğu ayet ve hadislerle İslam dairesinde kaldığını sanır. Oysa işin boyutu bambaşka bir şekilde gelişir. İslam'ı öğrenmek için girdiği yerde mürid, Allah'a kul olmak yerine mürşidin kölesi olmuştur lakin farkında bile değildir. 

Köpekten şefaat bekleyen Şahı Nakşibendi için videoyu tıklayınız

Bu öyle bir haldir ki müride insan olduğunu hatırlatsanız o mürşidine kulluğundan memnun olduğunu size söyleyecek kadar kamil bir tasavvuf erbabı olmuştur. 

Tasavvufta mürşide kulluğun en önemli yolu kişinin kendini köpek, eşşek sair hayvanlarla kıyas edip kendini onlardan aşağı görmesidir. Bu hal mürşitlerin hayvanlar karşısında gösterdikleri tevazu ile müridlere zerkedilir. 

Hatırlanacağı üzere Fetullah Gülen "Ben ashabı kehfin kıtmiriyim" dedikçe onu dinleyenler ağlaşarak kendinden geçer. 

"Aman efendim siz bu bilgi ile kendinizi ashabı kehfin kıtmiri (köpeği) görürken biz neyiz ki... Biz de sizin köpeğiniziz. Biz sizden aşağı mı kalacağız. Biz köpek bile değiliz" derlerdi, hal diliyle.

İşte Osman Nuri Topbaş'ın Şahı Nakşibend'den aktartığı menkıbe de bu meyandadır. 

Şahı Nakşibendi köpeğin önünde el pençe divan durur, köpekten şefaat beklerde bunu gören mürid altta mı kalır. O da Şahı Nakşıbendi'den aşağı kalmama adına mürşidinin karşısında el pençe divan durup şefaat bekler. Bunlar birer sübliminal mesajdır. 

Tasavvufa girdiğinizde ağır ağır insanlığınızdan soyutlanırsınız. Allah'ın emrettiği akletme, araştırma, düşünme, karar verme, itiraz etme, eleştirme gibi insani değerleri birbir kaybedersiniz. 

Zaten insan olan tasavvufta duramaz. 

Tasavvuf insanların yeri değildir. 

İyi bir tasavvufçu Allah'ın ahseni takvim olarak yarattığı halden aşağıların aşağısına düşmeli ki tasavvufçu olabilsin.

İşte Kur'an, tasavvuf gibi insanı insanlıktan çıkaran batıl dinler karşısında da insanı insan olarak tutan mükemmel bir kitaptır.

Bu nedenle Kur'an, tasavvufta adı söylenmeyen ama yasaklı kitapların başında gelir. Tasavvuf, şeytanın en başarılı olduğu bir yol olarak kendisine sadece Kur'an'ı tehlike görür. 

Belki okurlarımız bize kızacaktır. Etraflarına şöyle baksınlar... Hiç yürüyen Kur'an olan tek bir mürşit gösterebilirler mi? Her yaptığına Kur'an'dan bir delil getiren mürşit görmüşler midir? En basit örnekle mürşit / mürid / hakikat / vird / nefis terbiyesi / tövbe / fakr / hatme / rabıta / vird / tayyi zaman / tayyi mekan gibi pek çok kelime ve kavramın Kur'an'da / Allah Resulü'nün anladığı ve anlattığı anlamda karşılığını gösterebilecek tek bir tasavvufçu var mıdır?

Bize insanlığımızı hatırlatan ve insan olarak kalmamızı sağlayan kitap/Kur'an gönderen Rabbimize hamdolsun.

Kaynak: DiNiHABER.C0M / Özel İçerik