‘Ortak Paydanın Lokomotifi’ni Oluşturacak Kadro

Kenan Alpay

SİYASET 3.05.2019 11:11:22 0
‘Ortak Paydanın Lokomotifi’ni Oluşturacak Kadro
Tarih: 01.01.0001 00:00

Son iki haftamız “Kızgın demiri soğutma ve Türkiye İttifakı” çıkışının Devlet Bahçeli’yi üzmeye matuf, MHP’yle kurulan Cumhur İttifakı’nı tedirgin edecek bir alternatif arayışı olmadığını, asla olamayacağını uzun uzun izahları dinlemekle geçti neredeyse. Hatta öyle şeyler söylendi ki; tarih boyunca Cumhur İttifakı’nın misli menendi bulunmayan bir model olduğunda başlanıp ortada siyasi manada seçime veya koalisyona yönelik hiçbir projenin zinhar akıllara bile gelemeyeceğine dair teminatlar verildi.

Yanlış anlamıyorsam epey bir zamandır Hükümeti destekleyen medya organlarında Cumhur İttifakı’nı destekleme yönündeki söylem ve duruşlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti temsilcilerinden daha ziyade Bahçeli ve MHP sözcülerinin söylem ve duruşları daha çok öne çıkıyor, belirleyici oluyor. Tabii, daha güçlü ve kitleleri etkilemek bakımından mesajlar Bahçeli ve MHP sözcülerinden geliyorsa yapacak bir şey yok. Ancak ölçüsüz ve günü birlik derme çatma planlar dâhilinde öne çıkarılan bu söylem ve mantık içinde sonuçları ağır olabilecek birkaç stratejik mahsur barındırıyor.

Neden Fayda-Zarar Hesabı Yapılmasın?

En önemli mahsur AK Parti’yi söylemi, kadroları ve teşkilatıyla kendi başına toplumu kuşatabilir bir parti iddiasından uzaklaştıran bir zaaf görüntüsü yaratmasıdır. İkincisi buna bağlı olarak ittifak ilişkisinin bağımlılığa dönüştüğünü ilan eden göstergelerin artışıdır. Üçüncüsü de sadece dış politikayı değil diğer partilerle ilişkileri ve parti içi dengeleri dahi MHP’ye bakarak hizalayan bir görüntü giderek ağırlık kazanmaktadır. 

Diğer taraftan MHP hemen hiçbir proje üretmeden sadece artan/arttırılan gerilim üzerinden merkezi bir konuma oturmaktadır. Oy potansiyelinden de teşkilatlanma gücünden de çok daha fazlasıyla siyasetin kodlarını belirlemekte, kamuoyunun nabzını istediği gibi yönlendirebilme imkânlarını elinde tutmaktadır. Nihayet AK Parti eliyle şunca senedir başta Anayasa ve Ceza Kanunu, eğitim öğretimde kışla mantığının seyreltilmesi, Kemalist sembol ve törenlerle toplumun terbiye edilmesine son verilmesi gibi yapılan pek çok reform ve ileri adım ittifak ruhunun gölgesinde kalmıştır. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmaları AK Parti teşkilatları ve toplumda ne kadar heyecan uyandırıyor? Eskisi gibi mi verdiği coşku? Cumhurbaşkanı’nın konuşmaları heyecan dalgası oluşturması, ikna etmesi ve güven vermesi bakımından daha mı az yoksa daha mı fazla bir etki oluşturuyor? Bu konuşmaların MHP lideri Bahçeli tarafından desteklenmesi ve takviye edilmesi dengeleri ne yönde ve nasıl etkiliyor acaba? Bu soruları her bir önemli gelişme için ısrarla sormak ve objektif bir biçimde cevabını aramak gerekiyor. Çünkü medyada çizilen tabloyla toplumsal tablo uzaktan yakından ilgili, ilişkili değil. 

Kimler Bu Duvarın Tuğlası Olur?

Seçimlerin bir hafta öncesinde Yenikapı Mitingi’ne çıkarken Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’la verilen fotoğraflar kamuoyu nezdinde hangi duyguları harekete geçirmiştir mesela? Bankaların batıp Borsa’nın çöktüğü 5 Nisan Kara Çarşamba’yı da Türkiye’deki faili meçhul cinayetler döneminden 27 Nisan e-muhtırasında oynadığı role değin son 20-25 yılı hatırlayanlar, bilenler açısından Çiller ve Ağar’la aynı karede gözükmenin manası hiç de hayra alamet değildi elbette. Peki, gazete manşetlerine resimler eşliğinde “Semra Özal da Cumhur İttifakı’nı destekleme kararı aldı” haberleri yazarken “kokanapapatyalar” mazisinin bıraktığı kirli, itici ve dağıtıcı algıyı akledecek makul bir adam da mı yoktu ortalıkta?

Mesaj nasıl alındı, alınan mesaj nasıl ve ne kadar pratiğe geçti bilemiyoruz. Fakat Kızılcahamam’da yapılan değerlendirme toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında şu iki cümle de geçti: “Gün 82 milyon olarak tıpkı bir duvarın tuğlaları gibi birbirimize kenetlenme günüdür. Cumhur İttifakı ortak paydanın lokomotifidir, en büyük temsilcisidir.” Bir duvarın tuğlaları Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimiz çok güzel bir metafordur. 

Kardeşlerin birliğini, bütünlüğünü, kaynaşmasını ve düşmanlarla bu şekilde mücadele etmesini öğütlerken yapılan benzetmelerden biridir. Propagandayı ve enaniyet gösteri yapmayı bir tarafa bırakarak sorulması gereken soru şudur: Bir duvarın tuğlaları olarak bir araya gelinmesi gerekenlerle bir araya gelmek için ne kadar çaba sarf ediliyor? Soruyu bir de tersinden soralım isterseniz: Bir duvarın tuğlaları olmayacağı belli olanlarla bir araya gelmemek için yeterince direnç gösteriliyor mu?

Görülen o ki “ortak paydanın lokomotifi” gibi iltifatlarla Cumhur İttifakı’ndan başka bir arayış, alternatif veya müzakere süreci yaşanmayacağı daha güçlü bir biçimde deklare edilsin istenmiş. Olabilir elbette. İyi ama MHP’ye veya AK Parti’nin MHP’yle ilişkisine yönelik eleştirileri en baştan mahkûm eden, kötü niyet ve nifak alameti sayan, hiçbir surette muhasebesini yapmaya veya daha makulünü aramaya müsaade etmeyen blokaj hangi akla ve mercilere hizmet ediyor acaba? Kimi FETÖ veya PKK itirafçısı, kimi Maoculuktan veya ulusolculuktan kimi de gece kulüplerinden devşirilmiş trollerin ağzına bakarak siyasal ittifakları kurmaya ya da bozmaya, toplumla ilişkileri düzenlemeye kalkışmak intihardan farksız bir seçenektir. 

Çiller ve Ağar’la bir tek fotoğraf karesi düzeyinde bile olsa topluma takdim edilen imajın hiçbir faydası olmamıştır ama zararı çok olmuştur. Bahçeli ve MHP’yle FETÖ ve PKK’ya karşı mücadele ortak paydasındaki birliktelik ise kısmi bir faydası olmakla beraber kamuoyunda azımsanamayacak düzeyde dağıtıcı, güvensizlik ve takatsizlik telkin edici bir etki oluşturmuştur. AK Parti duvarını eskisi gibi sağlamlaştırmak istiyorsa ithal veya devşirme, suni ve makyajlı tuğlalara kesinlikle güvenmesin. Kenetlenmesi gereken ve temeli oluşturan tuğlaları itibarsızlaştırarak, karikatürize ederek ve ahlaksız trollere yem ederek kardeşlik değerlerini hepten tüketmenin, doğal enerjiyi heba etmenin âlemi yok. Duvarı oluşturan tuğlaları söküp söküp attıkça mevcut ittifak edilgenliğe ve bağımlılığa dönüşecek, bir süre sonra da tükenişe sürükleyecektir.