İsfahan’dan Van’a İbn-i Sina’nın Mirası

Halil Emrah Macit

SİYASET 23.03.2019 11:09:18 0
İsfahan’dan Van’a İbn-i Sina’nın Mirası
Tarih: 01.01.0001 00:00

Büyük Selçuklu Devleti'nin kurucusu ve ilk sultanı Tuğrul Bey’in ticarî, ilmî, kültürel ve coğrafî özellikleriyle tarih boyunca en önemli şehirlerden birisi olan İran’ın İsfahan şehrine gözlerini dikip Selçuklu sınırlarına katmak istediği dönemde bu şehirde Ortaçağ Avrupa’sında felsefenin temel taşlarından birisi olarak kabul edilip “Avicenna” ismi ile ün kazanan bir ilim adamı olan İbn-i Sina felsefe, geometri, mantık, teoloji, fizik, matematik ve özellikle tıp gibi alanlarda bilimsel araştırmalar ve çalışmalar yapıyordu. Daha sonradan Selçuklu, Moğol akınları ve Haşhaşîler’in terör tehditleri ile yangın yerine dönen bölge tam olarak Van Gölü havzasının doğusu ile Hazar Denizi’nin güneyi arasında kalan kültürel ve ticari açıdan zengin olan “Bereketli Hilal” denilen bu bölgedir. İbn-i Sina aynı zamanda Hemedan eyaleti emirinin veziriyken siyasi rakiplerinin kumpasları neticesinde iftiraya uğrayıp hapsedilir fakat sonra Isfahan emiri Alâ ed-Devle Âli; Hemedan'ı ele geçirince İbn Sînâ'yı hapisten kurtarır ve İsfahan’a sığınıp çalışmalarına başlayan İbn-i Sina; Belh, Hamedan, Horasan ve Rey bölgesinin en muhteşem kütüphanelerinden birini İsfahan'a kurarak talebeleri ile birlikte bugün Avrupa Üniversiteleri’ndeki tıbbi gelişmelere zemin hazırlayan bilimsel çalışmalara imza atar.

Bugün yine aynı bölgede aynı şartlar altında aynı bilimsel ve idealist niteliklere sahip akademisyenleri ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi tarihsel olarak sanki aynı rol ve sorumluluk ile bölgede ayakta kalmaya ve bölgeyi hayatta tutmaya çalışıyor.

Ömrüme ömür katan ve beni en az 20 yıl daha gençleştiren dünyanın en riskli açık kalp operasyonlarından biri olan ‘Mitral Kapakçık Ameliyatı’nın ardından yoğun bakımda gözlerimi açtığımda arter damarlarımdan kasıklarımdaki damar içi katater/serum tüplerine kadar adeta OmniCorp güvenlik şirketinin biyomekanik titanyum bir bedenle tekrar hayat verdiği polis memuru Alex Murphy gibi serum makinalarına ve nabız takip ünitelerine bağlı yarı insan yarı makine ‘Robocop’ gibi hissediyordum kendimi.

Süreci bu noktaya getiren hastalığın patolojik sebeplerinden daha önce kaleme aldığım “07.02.2019 Perşembe” tarihli “Masa başı çalışanlarına merhaba” başlıklı yazımda bahsetmiştim.

Ön analiz sonuçlarını değerlendirerek acilen bu riskli operasyona karar veren ekibin başında Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar ihtisaslı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin göz bebeği cerrahlarından Şahin Şahinalp vardı. Şahin hocanın sürecin en başından en sonuna kadar gösterdiği yakınlık ve ilgi mesleki profesyonelliğin dışında ancak bir vatanseverin yurttaşına duyabileceği şefkate ve nebevi merhamete benzer bir asalet ve yücelik içeriyordu. Tekrar hayata bağlamak için sabah akşam canla başla mücadele ettiği bu genç hastasına yemyeşil gözleri ile her bakışında hissettiği derin duygular ancak asil insanlarda bulunan hakkaniyet prensiplerine sadakat borcu ile açıklanabilir olan mevcut özel ve hukuki durumun adalete uygulanmasından başka bir şey olmadığını anlamak zor değildi. Operasyon ekibinin diğer üyeleri ise daha sonra pek karşılaşma ve teşekkür etme fırsatımın olmadığı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Opr. Dr. Ali Kemal Gür, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Nurçin Gülhaş, Dr. Öğr. Üyesi Arzu Esen Tekeli, Dr. Öğr. Üyesi Hilmi Demirkıran ve yoğun bakım servisindeki sağlık görevlileri, hemşireler ve bölüm sekreterine kadar diğer tüm görünmez kahramanlardır.

Operasyonun yapıldığı merkez hizmete başlama tarihi 1992 olan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde bulunan ve bir üniversite hastanesi olan yaklaşık 600 yataklı Dursun Odabaş Tıp Merkezi’dir. Eğitim ve araştırma yapılan, 3. aşamada sağlık hizmeti sunan bir yer. 3. aşama demek; her türlü uzmanın olduğu, her türlü tetkikin yapıldığı ve her türlü yoğun bakımın olduğu yer demek.

İran, Irak, Suriye gibi Orta Doğu ülkelerinden özel operasyonlar için gelen hastalar göz önüne alındığında uluslararası bir niteliği ve bölgesel sorumluluğu da volan bir merkez. ABD’li doktorların bile %40 civarında komplikasyon oranı verdikleri yemek borusu kanseri ameliyatları (Esophagectomy) cerrahlar tarafından rutin bir şekilde yapılmaktadır. Yine cerrahi yeterlilikte ve hastane organizasyonunda kriter olan organ nakli bu hastanede 13 vakada yapıldı (böbrek nakli). Daha sonra yönetimsel bazı sorunlardan dolayı süreç aksamışsa da büyük bir organizasyon gerektiren bu işin bile bu hastanede yapılabilir olduğu gösterilmiştir.

Diğer önemli ameliyatlar ise; açık kalp ameliyatlarıdır. Atan kalpte damar değiştirmekten, aynı hastanın 4-5 damarını değiştirmeye kadar, kalp kapağı değiştirme dahil birçok ameliyat yapılmaktadır. Tabi, bu ameliyatların ismini yazmak ve yapıldığını söylemek çok basit ve kolay. Oysa tüm bunlar, arkasında büyük bir hizmet ordusu ve organizasyon gerektiren ciddi işler. Ameliyat öncesi hazırlık bile birkaç hafta hatta bazı hastalarda birkaç ay alabiliyor. Anestezi uzmanları hastayı narkoza hazırlarken her türlü detayı düşünüyor, hastayı ameliyat sonrası yeniden normale çevirirken (re-aminasyon ve resusitasyon) hemşireler, teknisyenler, doktorlar koşuşturuyor. Servise alınan hastanın bakımından sorumlu personel, hemşire vb. herkes görevini ve nasıl yapacağını biliyor.

7/24 saat çalışan asistanlarıyla her şeyi bir şekilde bulmaya ve çözmeye odaklanmış asistanlarıyla sağlığı normale döndürmenin zorluğu yetmiyormuş gibi bir de ağır bir bilgisizliğe mahkûm edilmiş hasta ve hasta yakınlarına cevap vermeye çalışıyorlar. Daha yeni ağır bir ameliyattan çıkmış hastaya kebap yedirmesi gerektiğini düşünen hasta yakınına olayı anlatmanın zorluğunu düşündüğümüzde bu tür işler de asistanların omuzlarında ağır bir yük ve sorumluluk gerektiren işler ve tüm bunlar İran sınırında, Orta Doğu’nun en tehlikeli olduğu bir zaman diliminde, mecbur kalmasa kimsenin gönüllü olarak gitmek istemediği bir yerde yapılıyor.

Fakat ilk teşhisten operasyon kararına kadar tüm süreci başarıyla yönlendiren perde arkasındaki isim ise eşi de kendisi gibi akademisyen olan ve Van’da özel İngiliz dil ve kültür eğitimleri ve kursları veren Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi’nin deney laboratuvarlarında bilimsel araştırmalar yapan, uluslararası hakemli dergilere İngilizce tıp makaleleri kaleme alan üniversitenin yüz akı ve medar-ı iftiharı, Lorin ve İskender adlı yavrucakların babaları Genel Cerrah Doç. Dr Sebahattin Çelik’tir.

Gayret Bizden Tevfik Allah'tan. Van’da durum bu şekildedir. Boy verip filizlenerek bölgesine umut vaat eden ve nefes aldıran bu yeşil vahayı biraz daha yeşertelim derim. Eğer bu vahayı susuzluğa mahkûm edersek sadece bilimi karanlığa mahkûm etmekle kalmış olmayız aynı zamanda yaşlı gözlerini doktorlara dikip derdine derman dileyen umut peşindeki hastalarımızı ve halkımızı da cezalandırmış oluruz. Aman! Büyük bir dikkat ve özenle bu konuya eğilmemiz gerektiğine çevremizi, bürokratlarımızı, siyasilerimizi, halkımızı ve bilim camiasını ikna ederek bu çekim merkezinin dengesel ağırlığını güçlendirip, destekleyelim düşüncesindeyim sevgili dostlarım.