Hz. İsa beşikte konuşur da Abdülkadir Geylani altta kalır mı? O da beşikte oruç tutar...

EHLİ SÜNNETÇİ Tasavvufun İslam'ı batıl ile karıştırıp Kur'an'dan uzaklaştırma adına farklı bir yol olduğunu defalarca belirtmiştik. Ramazan ayına başladığımız bu günlerde sosyal medyada paylaşılan Abdülkadir Geyla

SİYASET 23.10.2019 16:38:32 0
Hz. İsa beşikte konuşur da Abdülkadir Geylani altta kalır mı? O da beşikte oruç tutar...
Tarih: 01.01.0001 00:00

Keramet, ikram ile aynı anlama gelir. Allah bütün varlıklara rahman sıfatının gereği olarak sahip oldukları görülen ve görülmeyen nimetlerle ikram etmiştir. Allah'ın bu ikramları tasavvuf dininden keramet olarak gerçek anlamından kaydırıldığını görüyoruz. 

Güya Kerâmet, Allah'ın veli kullarına, ermişlere verdiği olağanüstü kudret veya güç demekmiş...

"Peygamberler ve mucizeleri" karşısında birilerinin, "velayet ve keramet" kavramları türetmekle güç ve itibar devşirmekte olduğunu görüyor ve anlıyoruz.

Tasavvufta keramet olarak anlatılan her şeyin söylentiden ibaret olup söylentiyi araştırdığınız takdirde gerçekten öyle bir kerametin olmadığı çok geçmeden anlaşılacaktır. Zaten İslam'da keramet imanın bir göstergesi de değildir.

İmanın kemalinin göstergesi, Kur'an'da emredilen ve yasaklanan bir amel veya ameller bütünü de değildir.

Emredilen ve yasaklanan ameleri tatbik etmek bir teslimiyettir. İmana bir delildir ama asla ve asla imanın kemaline dair bir işaret değildir. Bu nedenle Allah, "Üstünlük takvadadır" (Hucurat, 13) ayetiyle bu konuda yapılacak tüm tartışmaların önünü kesip atmıştır. Müslüman, Kur'an'ın ve tebliğ eden elçisinin uygulamaları ile İslam'ı yaşayacak lakin bu yaşantıda kalbinin durumu kendisinin takva ölçüsü olacaktır.

Tasavvufa girenlerin aklı bir kenara bıraktığına dair pek çok örnek verilebilir lakin bu gün Ramazan'ın başlangıcı olması yönüyle bu günün önemine binaen sosyal medyada paylaşılan bir misali verelim ve eleştirimizi yapalım:

Örneği, İsmailağa cemaatinden bol bol reklam ve sponsorluk desteği alıp kişiliğinden ödün veren Yeni Akit Gazetesi ile oy uğruna tarikatlarla içli dışlı olup aklını bir kenara bırakan Milli Gazete'den aynen alıntılıyoruz. Allah her iki gazete çalışanlarına akıl fikir versin!

Buyrun hikaye o ki:

Abdulkadir Geylani Hazretleri, henüz iki-üç aylıkken görülen kerametlerini annesi söyle anlatır:

“Oğlum henüz birkaç aylıktı. Mübarek Ramazan ayı geldi. Birinci gün şafak söktükten güneş batıncaya kadar bütün gün hiç süt emmedi. İkinci gün de ayni durum tekrar edince anladım ki Abdulkadir oruç tutuyor.

İkinci sene Şaban ayının sonuna doğru hava fazla bulutlu olduğu için halk Ay’ı göremedi. Ramazanın başlama tarihini tespit edemediler. Abdulkadir’in bu meziyetini bilenler hemen annesinin yanına gidip onun süt emip emmediğini sordular. Gerçekten o gün Abdulkadir şafaktan beri süt emmemişti. Daha sonra o günün ramazanın birinci günü olduğu anlaşıldı.

Beşikteyken oruç tuttuğunu şu beyit ile dile getirir.

“Başlangıcım şöyleydi, dillerde söylenirdi.
Beşikteyken oruçtum, bunu herkes bilirdi.

Allah ona ayağını veli kullarımın omuzlarına koy derken sebebi bu olsa gerek …

Hz. İsa beşikte iken konuşur da Abdülkadir Gaylani boş durur mu? O da BÖYÜK RAVİ ANASINDAN RİVAYETLE beşikte oruç tuttuğunu iddia eder. 

1- Peygamberimiz bile doğarken normal çocuk gibi doğmuş, normal bir çocuk gibi aile ve çevresi içinde serpilip büyümüştür. Bunu ikrarla peygamber hakkında Allah buyurur ki "Ben de sizin gibi bir beşerim" (Fussilet, 6)

Bu nedenle hiç kimse Peygamberimize gelen vahiyden önce kendisine özel diğer insanlardan ayırıcı bir mucize ve kerametten söz edemez.

Peygamber için hal bu iken sıradan bir çocuk olarak doğan Abdülkadir Geylani'nin beşikte iken oruç tutması, tutması da demeyelim tutturulması gerçekten manidar.

2- Hadislerin ravilerinin bile tartışıldığı bir ortamda "Abdülkadir Geylani'nin annesi" buyurdu ki deyip söze başlamak ve annesini layüs'el görmek tarikata mahsus putlaştırmadır. Peygamberin annesi Amine putperest olarak vefat etmiştir. Amine'nin oğlu Muhammed'in peygamber olması onun durumunu değiştirmemiştir. Kur'an'da Hz. İbrahim'in babası put yapımcısı bir putperest olarak anlatılırken Abdülkadir Geylani'nin annesini söylediği bir zırvalıkla yüceltmek de ne?!

3- Abdülkadir Geylani'nin annesi gerçekten bu sözü söyledi ise annesinde, annesi söyledi de o çağ ve sonrasında annesine birileri inanmışsa bize denecek tek söz kalıyor. Bunların aklında zoru var...

Allah, onlarca kez Kur'an'da, "Aklınızı kullanın!" derken bu tür zırvalıklara inanan insanın aklının varlığından söz edilebilir mi? 

EHLİ SÜNNETÇİLERİN neden akıl düşmanı olduğunun nedeni; zırvalıklara dolu tasavvuf batıl dininin AKIL DEVREDE İKEN kabul edilemeyeceği gerçeğidir.

Şuna bakar mısınız? Abdülkadir Geylani "Oruç tutuyorum anne, sağol akşam iftarda emerim seni" falan da dememiş. Hanımefendi  bakmış çocuk süt emmiyor.

Eeee!...

"Süt emmedi anladık ki oruç tutuyor." 

Aynı mantığı birlikte yürütelim:

Bu gün Ramazan'ın birinci günü... Ulaa bizim eşşek sabahtan beri yem yemiyor. "Büyük ihtimal bizim eşek oruç tutuyor" desek hiç yalan söylemiş olmayız.

4- Anasını geçtik. Hadi kadın yüceltti oğlunu. Ya da anası adına bir söylentidir tarikatçılar uydurdu.

Ama durun bir dakika...

Abdülkadir Geylani'de az değil hani...

İlmini irfanını anlamanız açısından buyrun şu satırlar da Geylani'ye ait: 

Başlangıcım şöyleydi, dillerde söylenirdi

Beşikteyken oruçtum, bunu herkes bilirdi.

Kendi gösterdiği sözde kerametten habersiz şeyhimiz Geylani, milletten duyduğunu aktararak kendince güç devşiriyor.

Biz müslümanlar bir kimsenin ilimde bilgi ve yeteneğine, din de Kur'an ve sünnete ne kadar uyup uymadığına, konuştuğunda ise ne derece Kur'an'a uygun konuşup konuşmadığına bakarız. Kur'an'a uymadıktan sonra Abdülkadir Geylani'nin gökte uçması ile beşikte oruç tutması Müslüman yanında geçer akçe değildir.

5- İslam'da emir ve yasakların tamamı birer tekliftir. Tekliften sorumlu mükelleflerin en öncelikli özelliği ise AKIL VE BÜLUĞ iken beşikteki bebeğe oruç tutturmakla tarikat erbabı Müslümanlarla dalga geçmektedir.

6- Hikayede anlatılan diğer bir olay da aptal yerine konulan Müslümanlar.

Neymiş efendim, hava bulutlu imiş hilali görememişler de Abdülkadir Geylani'nin bu meziyetini bilenler gelmişler, anasına sormuşlar da "Oğlun bu gün süt emdi mi emmedi mi?" Anası da hemen deyivermiş. "Süt emmedi, Ellaamm bu gün oruç"

Bre Gerizelalılar! Hava bulutlu ise Şaban ayı  otuza tamamlanır ve sonra oruca başlanır. Ramazan bitimin de hava bulutlu ise Ramazan ayı otuza tamamlanır ve sonra ki gün Bayram Namazı kılınıp bayram yapılır. Bunu gidip bir bebeğin anneden emeceği süte indirgemek de ne? Şimdi aklını kullanmayan bu insanların orucunu Rabbim ne yapsın? İnsana önce akıl lazım ki ibadetleri makbul olsun. 

Kaynak: DiNiHABER.C0M / Özel İçerik