Hz. İbrahim kıssasındaki mesajı anladığınızda şok olacaksınız!

Toplumda bilinen şekliyle Hz İbrahim'in İsmail'i kesmesi hadisesinin Allah'ın emri olduğu hikayesi tamamen İsrailiyattır. Aslında Allah, bu hikaye ile tasavvuftaki rüya, ilham ve keşf şeklindeki bilgi kaynağına kesin ve köklü

SİYASET 12.08.2019 09:24:02 0
Hz. İbrahim kıssasındaki mesajı anladığınızda şok olacaksınız!
Tarih: 01.01.0001 00:00

Daha önce yayınladığımız ama günün önemine binaen gücelleme gereği duyduğumuz bu yazıyı tekrar okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz.

Geleneksel anlayışı EN YANLIŞ şekliyle ifade ettiği için Kerem Önder denen nurcu genci konuyu izah anlamında burada zikretmekte fayda görüyoruz. 

Tıpkı üstadı Said Nursi gibi Kerem Önder’de ilim yolunda ter dökmeden akşam cahil yatıp sabaha alim kalkanlardan. Ya da şunu diyebiliriz ki, Kerem Önder, Risalei Nur okuyarak Hak din İslam'dan çıkıp yolunu şaşıranlardan bir genç...

Önder efendi bir sohbetinde hemde Kur'an'ın en muğlak konularından biriyle Prof. Dr. Mehmet Okuyan’a haddini bildirmeye kalkıyor. 

Mehmet Okuyan ki; Kur’an ilmine oldukça hakim, yıllarını Kur’an’a adamış, ilmine ve itikadına güvenle canlı yayınlara çıkıp açıklamalar yapan, herkesin gözünün üstünde olduğu, bu güne kadar Kur’an’a aykırı bir çıkışı olmayan nadir alimlerimizden…

Kerem Önder'in anlatışına bakınca olur olmaz şu fıkra insanın hafızasında bir anda canlanıyor. Fıkra bu ya...

"Adamın biri “kurban” mevzuunu anlatıyormuş: "Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah'a dua etmiş, 'Ya Rabbi bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim' demiş. Dua tutmuş, Davut, kızının adını Ayşe koymuş, gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş, Hazreti Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail, gökten birkeçiyle çıkagelmiş, 'Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et' demiş."
dinleyenlerden biri dayanamamış: 
"Yahu bunun neresini düzelteyim; Hz. Davut değil Hz. İbrahim; kız değil erkek; Ayşe değil İsmail; Azrail değil Cebrail; keçi değil, büyük bir kurban!.."

KEREM ÖNDER SATHINDA GELENEKSEL ANLAYIŞIN HZ. İBRAHİM KONUSUNDA YANLIŞLARI:

  1. Mehmet Okuyan’ın Kur’an’da olan bir olayı Kur’an’a uygun olarak anlatması, reformistlik değil Müslümanın olması ve yapması gereken en güzel tavırdır.
  2. Kerem Önder’in akıl aldığı Said Nursi, Kur’an’ı işaret ederek Müslüman olabiliyor lakin Prof. Dr. Mehmet Okuyan Kur’an’ı işaret ederken nedense  reformistlik yapmış oluyor?
  3. Kerem efendi Peygamberlerin rüyasının vahiy olduğunu söylüyor. Oysa Peygamberlerin rüyası, rüyayı sadıkadır (doğru rüyadır) ama vahiy değildir. Peygamberlerin rüyası peygamberin şahsını bağlar, ümmeti değil. Görülen rüya, uyanıkken gelen vahiyle desteklenmedikçe vahiy olarak değerlendirilemez. Buna örnekle Kur'an'ın hiçbir ayeti de rüyada gelmiş değildir. 
  4. Kerem efendi, Allah’ın Hz. Eyüp (as)’ın on çocuğunu elinden almakla sınava tabi ettiğinden söz ediyor. Oysa Kur’an’da Eyüp (as)'ın peygamberliği, başına gelen hastalık ve lütuf olarak iyileşmesi dışında hiçbir bilgi verilmez. Bunun dışında piyasada dolaşan bilgilerin tamamı Yahudi kaynaklıdır, İsrailiyattır.
  5. Kerem efendi diyor ki, “Hz. İbrahim’in çocuğu olmuyormuş da, ‘Allah’ım bana bir çocuk ver, onu sana adayacağım. Allah’da çocuk vermiş sonra haklı olarak hadi bu adağını yerine getir demiş.” Bu Allah’a ve Hz. İbrahim’e yapılacak en büyük iftiradır. Hiçbir elçi vahye aykırı adakta bulunmaz/bulunamaz. Kendi çocuğunu kurban etmeyi adayacak bir peygamber tasavvuru, tahrif olmuş tevrat sistematiğine daha uygun düşmektedir. Kur’an, böyle bir adaktan söz etmez. İşin tuhafı tasavvuf yoluyla inancımıza bulaşan bu saçma sapan efsane, İncil ve Tevrat’ta da geçmez. 
  6. Kerem efendi yine diyor ki, “Hz. İbrahim, Allah’a; “Yarabbi bana bir erkek oğul ver de ben onunla Kabe’yi yapayım. Ve ben erkek evlat verirsen sana söz veriyorum. Onu sana kurban edeceğim.” Ve Kerem efendi bunu tefsirlere dayandırıyor ve hepsinin böyle yazdığını söylüyor. Oysa Hz. İbrahim’in böyle bir temennisi Kur’an başta olmak üzere hiçbir kaynakta geçmez. Hz. İbrahim asla “Allah’tan bana bir çocuk ver de ben de onla Kabe’yi inşa edeyim” dememiştir.
  7. Kerem efendi Saffat 102.ayeti okurken ayete ilaveler yapıyor. “Üçüncü seferinde ses gelmiş ve Allah, İbrahim’e; “Adağını yerine getir” demiş.” Kur’an’ın hiçbir yerinde bu şekilde bir seslenişten söz edilmez.
  8. Kerem efendi, çocuğun İsmail olduğunu söylüyor. Oysa Saffat suresinde kurban konusu olan çocuğun adı verilmez.
  9. Kerem efendi Saffat 103.ayette diyor ki, “Oğlunu şakağı üzere yatırdı” Şakak olarak alnın iki yanını gösteren Kerem Önder, oğlun yan yatırılmış bir şekilde Kıbleye çevrildiğini söylüyor. Oysa bir önceki ayette çocuğun koşma çağı olarak 6 yaş çağını söyleyen Kerem Önder, bir önceki ayette de çocuğun Kabe’yi yapmak üzere Allah’tan istendiğini söylüyor. Daha altı yaşında olan bir çocukla yapılmayan bir Kabe'ye (Kıble'ye) doğru yatırılan ve kesilmek istenen çocuk ilginç bir tasvir doğrusu...
  10. “Fedeyna” kelimesi zorlama bir yorumla adağa hamledip “oğul kurban edilecekti de Allah fidye olarak kurban gönderdi” diyen Kerem Önder buradaki “fedeyna” kelimesinin “oğlun boğazlanmasına bedel olarak, engellemek adına verilen kurban” olduğunu anlamayacak kadar cahil olunca Hac ve Oruç’ta bir ibadetin yerine getirilememesi durumunda verilen bedele hamlediyor. Oruç ve Hac'da verilen bir emrin yerine ödenen maddi bir bedele "fidye" denir. Oysa Hz. İbrahim'in oğlunu kesme emri ortada olmadığına göre olmayan bir ibadete bedel de verilmez. Yani buradaki "fedayna" fıkıhta kullanılan "fidye" kavramı ile değil "vermek" fiilinin karşılığı olarak kullanılmıştır.
  11. Gelen Kurban’ı pek Nurlu Kerem, “Hz. Adem’in oğlu Habil’in kurbanı olduğunu ve o gün göğe çekilen kurbanın Hz. İbrahim’e gönderildiğini” iddia ediyor. Hristiyanlardan Hz. İsa’nın göğe çekildiğini duymuştuk ama sağolsun nurculardan da böylece Habil’in kurbanının göğe çekildiğini de öğrenmiş olduk. Oysa ne Kur'an'da ne sünnette Habil'in kurbanının göğe çekildiği gibi bir bilgi bulunmamaktadır. Zaten Habil de Kabil'de kurbanlarını sunmuşlar ve sunulan kurbandan sonra her ikisinin kurbanı değerlendirilerek birinin ki kabul edilmiş diğerinin kabul edilmemiştir.

KUR'AN'DA HZ. İBRAHİM VE OĞLU KISSASINDA VERİLMEK İSTENEN MESAJ NEDİR?

Toplumu Kur’an’dan uzak tutma adına Risalelere yapışan Kerem Önder isimli alim müsveddesinin Allah'a, Hz. İbrahim'e, Hz. Eyyup (as) ile Mehmet Okuyan'a attığı iftiralardan hareketle Hz. İbrahim ve kurban edilmek istenen oğul'u ayetlerin ışığında hep birlikte değerlendirelim:

1. KURBAN İBRAHİM (AS)'DAN ÖNCE DE VARDI:
Kurban, Hz. İbrahim ile başlamaz. Maide 27. ayette anlatıldığı şekliyle Hz. Adem’in iki oğlunun Allah’a sunduğu kurbanlar düşünüldüğünde Kurban, Hz. Adem’den itibaren var olan bir ameliyedir.

2. HZ. İBRAHİM ASLA KURBAN ADAMADI:
Hz. İbrahim’in çocuğunun olmadığı ve olması adına “En sevdiği şeyi kurban edeceğine…” dair bir vaadi ayetlerde yoktur. Konuyu buraya temellendirenler görülen rüyayı haklı olarak Allah’a verilen sözün yerine getirilmesi adına Hz. İbrahim’e bunu hatırlattığını düşünüyorlar. Oysa Kur’an’da çocuğun olması adına herhangi bir adaktan söz edilmez:

"Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla." Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.” (Saffat, 100-101)

3. PEYGAMBERLERİN VAHİY OLARAK ALGILANAN RÜYALARI:
Peygamberlerin rüyasının sadık olması ile Peygamberlerin rüyasının da vahiy olması farklı şeylerdi. Peygamberlerin rüyalarının vahiy olabilmesi için rüyalarda görülen şeylerin ertesi gün vahiyle desteklenmesi gerekir.

4. HZ. İBRAHİM'E "OĞLUNU KES" EMRİ VERİLMEMİŞTİR:
“Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, "Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?" dedi. O da, "Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın" dedi.” (Saffat, 102)

Allah, Hz. İbrahim’e rüyasında, “Oğlunu kes” diye bir emir vermiş değildir.

Hz. İbrahim bir rüya görüyor ve rüyasının ne anlama geleceğini de bilmez bir şekilde bunu oğlu ile “Düşün bakalım, ne dersin?” deyip istişare ediyor. Allah’ın burada var olan bir emri olsaydı bir peygamber asla istişare etme isyanında bulunmayacağını hepimiz biliyoruz. Emir varsa başta peygamber bunu uygulamakla yükümlüdür. Yine, “Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Hacc, 52) ayetinde belirtildiği şekilde Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme şeklinde rüya ve yorumu Allah tarafından sonra tashih edilecektir. Buradan hareketle şunlar denilebilir:

a) Kurban kesme konusunda Allah’ın bir emri olsa idi, kesinlikle o emir yerine getirilirdi. Çünkü Allah’ın verdiği emirden dönmeyeceği şu ayetle kayıtlanmıştır: “Allah vaadinden dönmez.” (Rum, 6; Zümer, 20)

b) Anlaşıldığı kadarıyla Hz. İbrahim içinde bulunduğu toplumda insan kesme, çocukların kurban edilmesi gibi bir uygulama vardır. Haliyle ilerleyen yaşında çocuk sahibi olan Hz. İbrahim oğlunu kaybetme endişesiyle böyle rüyalar görüyor olabilir. Peygamberler de nihayetinde bir insandır ve bulunduğu toplumdan etkilenebilmektedirler. Bununla ilgili Peygamberimizin hayatında toplumun kararlarından etkilenerek aldığı, kimi zaman Allah kimi zaman sahabelerce düzeltilen hatalı ictihatları bulunmaktadır. Peygamberimizin Ümmi Mektum’dan yüz çevirmesi ve Abese Suresi'nin nüzlu, Hurmalarla ilgili verdiği bilgi sonrası verimi düşen hurmalar, Beni Müstalik Kabilesi esirlerine verdiği hüküm bu kabildendir.

c) Allah, sebepsiz yere peygamberi de olsa bir insanı kesmesini/öldürmesini emretmez.

“Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür.” (Maide, 32) ile Musa (as)’ın tabi olduğu kul’un bir çocuğu öldürmesi üzerine yaptığı;

“Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın!” (Kehf, 74) itirazı Allah’ın sebepsiz can alma emri vermeyeceğini anlatmaya kafidir.

d) Çocuğun cevap olarak, “Sana emredileni yap!” sözü çocuğun verilecek emre teslimiyetine delildir; “Kesme” emrinin varlığına delil değildir. Çocuk babasının bir peygamber olduğunu bilerek iman etmekte ve “Gelen emrin Allah’tan olabileceği zannıyla…” itaat etmektedir. Çünkü, böyle bir emrin var olup olmadığı bilgisi, çocukta değil sadece babadadır.

ALLAH NEDEN KESME ANINDA OLAYA MÜDAHİL OLDU?

“Nihayet her ikisi de (Allah'ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: "Ey İbrahim! Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır. Biz, (İbrahim'e) büyük bir kurbanlık vererek onu kurtardık.” (Saffat, 103-107)

a) Burada görülen rüyada “Allah’ın çocuğun kurban edilmesini isteme” şeklinde anlaşılan ve yorumlanan kısmıyla ilgili olarak son radde de olaya müdahale ettiği anlaşılıyor.  Allah, adeta Hz. İbrahim’e şöyle sesleniyor: “Ey İbrahim, bizim senden çocuğunu kurban etmeni istemek gibi bir emrimiz olmadı. Ama sen, bizim böyle bir emrimiz olduğunu düşünerek en sevdiğin varlığı dahi bize kurban etmek istedin. Bu kadarı yeterli… Çocuğunu kurban etmene gerek yok…”  

b) Tarihçilerin anlatımına ve eski yazıtlardan edinilen bilgilere göre bazı dönemlerde kafir toplulukların çocuklarını taptıkları varlıklara adamak gibi bir anlayışları vardı. Ki Allah onların taptıkları varlıklara saygı ve sevgiden daha münezzeh ve onların sevgi ve saygılarından daha iyisine layık olduğu bir gerçektir.Hz. İbrahim’in içinde yaşadığı toplumda kafirlerin en sevdiği varlıkları olan çocuklarını ilahlarına adama fiili karşısında İbrahim (as)’ın en sevdiği varlığı Allah’a adamaya kalkışması olağan bir haldir. Çünkü üst üste görülen rüyalar sonrasında açıktan gelmeyen vahiyle Hz. İbrahim böyle bir düşünceye kapılmış olabilir.

KAFİRLERİN İBADET ŞEKİLLERİ MÜSLÜMANLARA ÖRNEK OLAMAZ:

c) Burada ayrıca kafirlerin kendi uyduruk ilahlarına karşı yaptığı sevgi ve saygı karşısında Müslümanların onlarla yarışa girmeyip Allah’ın buyurduğu sınırlar içinde sevgi ve saygılarını göstermeleri uygulamalı olarak gösterilmiştir. Bir kafir çocuğunu ilahların adama adına kesmesi karşısında bir Müslümanın, “Altta kalanın canı çıksın” babından hareket edip kendi çocuğunu Allah’a kurban etmesi yasaklanmıştır.

d) Hz. İbrahim içinde bulunduğu toplumun inancından etkilenmiş, onlar kendisine “Biz çocuğumuzu kendi ilahlarımıza kurban ederken sen kendi çocuğunu dahi kurban edemiyorsun. Gelmiş bu halinle bize peygamberlik mi tasliyorsun?” türünden itirazlar karşısında oğlunu kurban etmek istemiş olabilir. Nihayetinde Hz. İbrahim gördüğü rüyaların ardından gelmeyen vahiyle bu rüyayı Allah’ın bir emri olarak telakki etmiş ve uygulamaya geçirmek istemiştir.

RÜYA İLE AMEL EDİLMEZ:

e) Bu kıssanın belki de en önemli mesajı şudur ki, Peygamber de olsa bir kimsenin özellikle de konu can alma ise rüyalarla amel edilmemesigerektiğidir. Hz. İbrahim rüyasının teyidini gerçekleştirecek vahyi beklemeden hareket etmiştir. Allah, Hz. İbrahim'in kendi rızasına binaen rüyasını gerçekleştirme adına yaptığı ictihadı doğru bulmayıp çocuğun kesilmesine müsade etmemiştir. Allah bu misal ile Hz. İbrahim üzerinden tüm Müslümanlara, “Rüya sonrasında Peygamberlerin ‘vahiy beklemesini’; Müslümanların da ‘akıl ve delil’ ile hareket etmelerini"öğütlemektedir.