Emekli olmadan önce karşılaşacağınız gerçeklerden sadece bir kesit!

"Şehit olmak için şehitler gibi yaşamak gerek" derdi İslam'a aykırı görüşlerinin yanında gençliği şahlandıran şii düşünür Ali Şeriati... Bu günlerde sosyal medyada Altınoluk Dergisi'nde yayınlandığı0söylenen

SİYASET 21.08.2019 00:41:19 0
Emekli olmadan önce karşılaşacağınız gerçeklerden sadece bir kesit!
Tarih: 01.01.0001 00:00

Pekçok insan emekliliğini düşünmeden görev yapıyor ve sonuçta emeklilikte gerçek hayatla burun buruna gelince hayatının şokunu yaşıyor. Müslüman akıllı insandır. Yarın pişman olacağı işler yapmayandır. 7'sinde ne ise 70'inde daha güzelini ortaya koymak için çalışan; emekli olmadan önce emekli gibi yaşayandır, Müslüman.. Tıpkı "Ölmeden önce ölünüz" tavsiyesi gibi...

İşte sosyal medyada dolaşan o güzel ibretlik hikaye:

Müdür!
Otuz altı yıl hizmet ettim. Helal olsun... Hiç bir şikâyetim yok. Bir gün geldi:

– Seni emekli ediyoruz, dediler.
– Neden?
– Yaş haddinden.
Evet değerli okurlarım... “Okurlarım” diyorum çünkü şu anda siz benim yazdıklarımı okuduğunuz için “okur” oluyorsunuz. Ben de “yazar” oluyorum. Yazar olmak haddim değil ama öyle diyorlar.
Ben emekli olmak istemedim ama yaş haddinden haddimi bildirdiler ve emekli ettiler.
Başkasını bilmem ama ben emekli olunca “sudan çıkmış balık”a döndüm. Doğrusunu isterseniz, sudan çıkmış balık nasıl olur onu da bilmiyorum, sadece bildiğim hoplayıp zıpladığıdır. Ben, yaşım icabı hoplayıp zıplayamadım ama ne yapacağımı şaşırdım.
İlk gün tuhaf geçti. İkinci gün:
– Bugün de evde mi oturacaksın? dediler.
– Yoo! Dedim, ama neden dediğimi bilmiyorum. “Öğle namazına giderim” diye düşünerek abdest alıp evden çıktım. Camiye yabancı değilim. Bazen pazar günleri tam ezan okunurken evden çıkardım, bazen namazın farzına, bazen sünnetine yetişirdim. Ama bu sefer öyle olmadı. Saate baktım, ezana iki saatten fazla var. İlk defa bu kadar erken camiye geliyordum. Cumaları bile hutbeye ancak yetişirdim...
Şükrettim...
– Artık bundan sonra camiye geç kalmam! dedim. Dedim ama namaza kadar ne yapacağımı hesap edemedim. Kapının kolunu çevirdim, açılmadı. Kapalı...
Arkamdan bir ses:
– Kapalı! dedi. Sonra selam verdi; gülümsedi:
– Gel güneşte biraz oturalım, dedi.
Benim yaşımda bir adam... Belki de benim gibi evde oturtulmayan bir emekli-zede... Selamını aldım. Belediyenin camiye hibe ettiği bir banka oturduk:
– Eee? dedi.
Deyişinden soru sorduğunu anladım:
– Hiç! dedim.
– Seni buralarda daha önce görmedim, dedi.
– Yeni emekli oldum, dedim.
– Oo! Hayırlı olsun. Nihayet ibadet vakti geldi demek.
– Öyle ama ben çalışmaya alışığım. En kısa zamanda bir iş bulacağım.
– Daha doymadın mı?
Şaşırdım. Aklımdan kısa zamanda o kadar çok düşünce geçti ki... Ona rağmen sorusuna hemen soruyla karşılık verdim:
– Neye?
– Çalışmaya...
– Yoo! Doymadım. Tam da işi öğrenmiştim ki emekli ettiler.
– Ederler.
– Sen de emekli misin?
– Ohoo! Elli yaşında emekli oldum. Yirmi yıl oldu.
– Yirmi yıl mı? Başka bir iş yapmadın mı?
Adam, “ne işi” der gibi elini salladı:
– Boş ver be! Dünyanın işi bitmez, dedi.
– Bitmese de ben çalışmadan duramam.
– Bu yaştan sonra ne iş yapabilirsin ki sen?
– Her işi yaparım.
– İyi... Yan tarafta caminin tuvaleti var.
– Biliyorum.
– Oraya biri lazım...
Adamın bana tuvalet bekçiliği teklif ettiğini anladım ama aldırmadım. Anlamamış gibi davranarak:
– Ben birinci derecenin dördüncü kademesinden emekli olmuş bir müdürüm, dedim.
Adam gülümsedi:
– Derecesini kademesini bilmem ama müdürlüğünü garanti ederim, dedi.
Şimdi ben bu adama ne diyeyim? Ağır konuşsam gönlü kırılacak. Yumuşak davransam peşimi bırakmayacak.
Saate bakar gibi yaptım:
– Oo! Ezana daha çok var, dedim. Ayağa kalktım.
Adam, yakama yapışır gibi:
– Bir cevap vermedin, dedi.
– Cevap kolay, evdekilere de danışmam lazım, diyerek ondan kurtulmak için bir adım attım.
Sanki borçluymuşum gibi önümü kesti:
– Çabuk karar ver, sırada bekleyenler var, dedi.
“Vay be” diyerek kendi kendime düşündüm. Bu son şansım olabilirdi. Hiç bir mesleği hor görmem ama bunu evdekilere söyleyemem. Söyleyebilsem de alacağım cevabı biliyorum. Beni gündüzleyin evde barındırmayanlar, eminim ki gece de eve sokmazlar.
Adamın elinden zor kurtulup kendimi caminin avlusundan dışarı attım. Bir daha da o camiye uğramadım.
Başkasından öğrendiğime göre o tuvalete bir müdür atamışlar, hem de benden daha kıdemliymiş.
– Demek ki ailesi razı gelmiş, dedim.
– Hayır! dediler... Eve gitmiyormuş, orada yatıp kalkıyormuş, en güzel günlerini yaşıyormuş.
Değerli okurlar, ne dersiniz? Yoksa hayatımın en büyük fırsatını mı kaçırdım? He?..