Dört kuşak, dört dönem…

Mensur Akgün

SİYASET 26.05.2019 13:39:31 0
Dört kuşak, dört dönem…
Tarih: 01.01.0001 00:00

Cuma günü uluslararası ilişkiler ve kardeş disiplin tarih çalışan dört kuşak öğretinin dününü, bugününü ve geleceğini tartışmak üzere Kültür Üniversitesi’nde bir araya geldi. 40’a yakın hoca, asistan ve öğrenci Tarih Vakfı, Uluslararası İlişkiler Konseyi (UİK) ve İKÜ Küresel Siyasal Eğilimler Birimi (GPoT) tarafından düzenlenen çalıştayda öğretideki temel eğilimleri dört döneme ayırarak konuştu.

***

Her bilim dalı gibi bizim alanın da sorunları var. Bu sorunlardan bazıları genel yani öğretinin yapısından, niteliğinden kaynaklanıyor. Bazılarıysa bize, yani Türkiye’ye özgü. Yeterince kaynak bulamıyoruz, yeterince teori çalışmıyoruz ya da çalışamıyoruz. Alan araştırmalarında sorunlar mevcut. Arz talep dengesi de bozuk.

Ancak şurası gerçek ki çok canlı ve dinamik bir yapımız var. Üstelik iddialıyız. Cuma günü de, UİK’in iki hafta önce Eskişehir’de düzenlediği toplantıda da bunu gözlemledim. Bize benzer çok az ülkede görebileceğimiz özelliğimiz kendimizi alanın her anlamda en hakim gücü ile karşılaştırmamız, neden teori yaratamadığımızı sorgulamamız.

Bence yeni teoriler üretmemiz gerekmiyor ama üretmemiz gerektiğine olan inanç, “Hindistan’da yapılırken biz neden yapamıyoruz” dememiz, bu alanda çalışan insanların nereye varmak istediklerini göstermesi açısından önemli. Sayımız, tecrübemiz ve yayınlarımız da hiç az değil. 1500 kadar hoca, asistan, uzman var Türkiye’de.

Yapılan yayın sayıları da her geçen gün artıyor. Kalitesi de öyle. Benim öğrenciliğim, hatta mesleğe ilk başladığım yıllarda kullanılabileceğimiz Türkçe ders kitabı sayısı bile sınırlıydı. Bir derleme olan Olaylarla Türk Dış Politikası, Armaoğlu’nun Siyasi Tarih kitapları dışında birkaç hocamızın daha yayını vardı. Şimdi ise saymak imkansız. Çoğu Avrupa’da, Amerika’da yayınlanan emsallerinden iyi.

Yazdıkları, çalıştıkları konuları özümsemiş genç akademisyenlerin varlığı gelecek için umut vadediyor. Cuma günü dinlediğim Cangül Örnek, Ebru Şule Canan Sokullu, Haldun Yalçınkaya, Evren Balta, Bahar Rumelili, Seçkin Barış Gülmez, İsmet Akça ve bölümümde birlikte çalıştığım tüm genç akademisyen arkadaşlarım, tabii ki daha pek çokları bu disiplinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmaya aday.

Bizim kuşak da hiç fena sayılmaz. Mustafa Aydın, Fuat Keyman, Gencer Özcan, Nuri Yurdusev,  Ziya Öniş, Ayşe Kadıoğlu, Meliha Altunışık, Şule ve Gün Kut, Çağrı Erhan ilk aklıma gelenler arasında. Bir hoca olarak Ahmet Davutoğlu’nu da anmadan olmaz. Aramızdan aniden ayrılan Beril Dedeoğlu’nu da öyle.

Bir de bizden öncekiler, bizleri yetiştirenler, örnek aldıklarımız var. 100’üncü yıl toplantısına katılan Galip Yalman ve Atila Eralp benim ODTÜ’den hocalarımdı. Onlar olmasaydı en azından ben bu işi yapıyor olmazdım. Ali Karaosmanoğlu, İlter Turan, Faruk Sönmezoğlu ve tabii ki Zafer Toprak her zaman saygı duyduğum isimler oldu.

Boğaziçi’nden hocam Üstün Ergüder ise akademik kimliğinin yanış sıra duruşu ve kişiliğiyle genç akademisyenler için rol modeldi. Hepimiz bir şekilde etkilemiş Haluk Ülman’ı, Oral Sander’i, Fahir Armaoğlu’nu, Suat Bilge’yi, Ahmet Şükrü Esmer’i anmadan geçmek mümkün değil. Kendi başına birer ekol olan Türkkaya Ataöv ve Baskın Oran’ı da ne bizler, ne de bizden sonraki kuşaklar unutabilir.

19-05/25/ekran-resmi-2019-05-25-210303.png

***

Kısacası, 1919’da Galler’de kurulan ilk Uluslararası İlişkiler Bölümünü başlangıç kabul ettiğimizde 100 yılı, Zafer Toprak hocamızın hatırlattığı gibi 1908’de Mülkiye’de açılan Siyasiyat Şubesi’ni başlangıç saydığımızda 111 yılı geride bırakan uluslararası ilişkiler öğretisi günümüz itibarıyla Türkiye’de sağlam temeller üstüne oturuyor ve bu temeller üstünde de yaşadığı tüm sorunlara rağmen genç kuşakların katkılarıyla yükseliyor. Umarım dış politikamız da bu yükselişten yararlanır. İyi ve mutlu bir tatil günü temennisiyle…