“Cahil bunlar” değil mi?

İsmail Kılıçarslan

SİYASET 23.04.2019 11:32:01 0
“Cahil bunlar” değil mi?
Tarih: 01.01.0001 00:00

“Cahil bunlar” değil mi?

Karmakarışık duygular içerisindeyim Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı konusunda.

İlk ve en keskin duygum “geçmiş olsun” duygusu elbette. Ana muhalefet partisi liderine yapılan bu saldırı, sebebi ne olursa olsun, kabul edilebilir değildir. Ortaya çıkan fotoğraf oldukça tehlikeli bir fotoğraftır.

Önüme düşen bir tweet var. Zeki Kayhan Coşkun diye oldukça meşhur bir karaktere ait. Çokça beğeni alan tweetinde diyor ki “Bu eli tanıyorum. Sivas’ta insanları yakan el bu... Maraş’ta kendisi gibi olmayanların kapısına kırmızı çarpı işareti koyan el bu... 6-7 Eylül’de azınlıkların dükkânını yağmalayan el bu. Köy Enstitüleri’ni fuhuş yapıyorlar diye taşlayan el bu. Vur deyince vuran el bu. Cahilin eli bu…”

Bu olağanüstü kolaycı toptancılık ve ahmak kafa konforu yüzünden kaybetmedik enerji bırakmadık. Her şeyi bir sepetin içine atıp “aşırı haklı bir pozisyon” buluyor kendisine ve standart bir “yarı aydın” kafanın her zaman yaptığını yapıp “cahil bunlar” diskuru ile meseleyi tortop etmeyi analiz zannediyor.

Hayır, öyle değil. Kılıçdaroğlu’na vuran el Sivas’ta, Maraş’ta, 6-7 Eylül’de, Gezi’de, kanlı 1 Mayıs’ta karşımıza çıkan “kullanışlı el” değil.

Bu başka, hatta bambaşka bir el...

Ne dinleyeceğini ne de anlayacağını düşünüyorum bu kullanışsız kafanın ama yine de derdimi anlatmaya çalışayım.

Birincisi şudur: Çubuklu bir babanın oğlu olan Yener Kırıkcı, PKK’nın hainliği sonucu şehit olmuştur.

Bu cümlenin “PKK’nın hainliği sonucu” kısmını pas geçip şehitlerimizle ilgili kurduğun cümlelerde “organik ortağım HDP incinmesin” diye ince ayar yaparsan “cahil, aptal” dediğin halk buradaki “ince”yi senden önce görür.

İşte “16 milyon İstanbullunun başkanıyım” diyen İmamoğlu’nun kınama metni ortadadır. PKK yok o metinde. Askerlerimizi bir takım uzaylıların öldürdüğünü düşündürtüyor kınama metni. Diğer yandan CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun şehitlerimizle alay eden, onların şehadetini değersizleştiren sosyal medya gönderileri de ortalıkta dolaşıyor. Hatta malum, aşırı sol gruplarla ilişkisi üzerinden Kaftancıoğlu’na sosyal medyada takılan lakaplardan biri de “Kanas Canan.” Halkın bunları da görmediğini düşünüyorsunuz belli ki.

“Biz her türlü ince ayarı yaparız, PKK ve HDP’yi kırmadan da yolumuza devam ederiz. Karşımızdaki aptal-cahil kitle de bütün bunlara bir tepki göstermez” diye düşünmenin kendisi sorunludur.

Hadi durmayın. “Yandaş yazar, Kılıçdaroğlu’na atılan yumruğu savundu” diye düşünerek bakın keyfinize. Hiç öyle bir şey söylemiyorum hâlbuki. Hiçbir gerekçe, hiçbir bahane o yumrukları haklı çıkarmaz. Fakat şu: Yaptığının yanına sürekli kar kalacağını hesaplayarak üretilen politikalar bir noktada duvara toslar.

Samimiyetle ifade etmek isterim ki bazı gazetelerin, bazı gazetecilerin, bazı siyasilerin tutturduğu “gerginlik dili” ne denli büyük bir derde işaret ediyorsa Zeki Kayhan’ın ürettiği “gerginlik dili” de aynı büyüklükte bir derde işaret ediyor.

Sürekli kitle konsolidasyonu ile siyaset üretmenin getirdiği çirkin yan etkiler ne denli fenaysa, sürekli taşra uyanıklığı ile “yaptığım her şey yanıma kar kalır” popülizmi üretmek de o denli fenadır.

Bize başka, bambaşka bir siyaset dili yenilemesi lazım ve o yenileme “bunlar vatan haini” kalıbını da, “cahil bunlar” kalıbını da ihtiva etmemeli.

Bilmem derdim anlaşıldı mı?

BİR CEVAP HAKKI

AK Parti Grup Başkanvekili Muhammed Emin Akbaşoğlu, cumartesi yayınlanan “Çay, simit, musakka, antrikot” başlıklı yazım üzerine arayıp uzun uzun “çay-simit kıyası”nı niçin yaptığını anlattı. Ben bütün eleştirilerimi sıraladım, Akbaşoğlu da bütün nedenlerini… Mesele üzerinde ittifak ettiğimiz söylenemez. Lakin yine de dilerse “çay simit kıyası”nı niçin yaptığına dair geliştirdiği izahatı köşemde “cevap hakkı” olarak yayınlayabileceğimi ifade ettim. “Siz bilirsiniz” cevabını aldım. Zannediyorum, sayın vekilin mecliste yaptığı basın toplantısından aldığım şu paragraf yeterli olacaktır bunun için. Buyurun:

“Muhalefet liderleri ve siyasetçiler ‘2002 yılındaki asgari ücretle çay simit alımının, 2019 yılındaki asgari ücretle alıma göre daha iyi olduğu’ yönünde beyanlarda bulunmuştu. Onların bu sözünün doğruyu, gerçeği yansıtıp yansıtmadığını, Çankırı’mızda toplulukla beraber, Çankırı’da çay simit kaç lira, asgari ücret kaç lira, 2002’de çay simite yetmeyen bir asgari ücret söz konusuyken bugünkü durum matematiksel olarak nedir, bu iki durumun kıyası yapılmıştır. Bu kadar. Çok açık bir durumdur.”