Bir savaşın eşiğinde miyiz?

Abdurrahman Dilipak

SİYASET 30.08.2020 14:05:46 0
Bir savaşın eşiğinde miyiz?
Tarih: 01.01.0001 00:00

3 korkumuz var! Covid oldum mu, İstanbul depremi ne zaman ve bir savaşın eşiğinde miyiz?

4. Kıyamet ne zaman kopacak? Ve tabii buna bağlı daha bir yığın soru var.

Her şey mümkün. Ama hiçbiri sanıldığı kadar kolay değil.

Covid öyle hemen yakamızı bırakmayacak. Görünen o ki, bu “biyolojik ajan” herkese bulaşacak. Mutasyona uğrayacak, aşı çözüm olmayacak ve sanıldığından uzun sürecek.

İstanbul depremi her an olabilir, 2021’in ilk yarısında da olabilir. Geleceği Allah bilir, belki de daha uzun zaman sonra olabilir. Marmara tek defada boydan boya kırılırsa 8 civarında bir deprem oluşturacak deniyor. İki parça halinde kırılırsa, 7’nin üstünde iki deprem. Süre ne kadar uzarsa, depremin şiddeti o kadar artabilir. Ama bu arada aynı fay kırığı üzerinde başka küçük depremler olursa, korkulandan daha kolay bir şekilde bu depremi atlatabiliriz.

Ama deprem olmasa da büyük ihtimalle, tabii afetler yakamızı bırakmayacak. Depremler, volkan patlamaları, hortumlar, deniz seviyesinin yükselmesi, çekirge, güneşteki patlamalar, vesaire.

Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz ve gidişat çok da iyi değil.

Savaş kapıda mı? 1. ve 2. Dünya savaşı yıllarına bakarsınız, bir dünya savaşı için bugün daha fazla gerekçe var. Ama asıl sorun dehşet dengesi ve muhtemel bir savaşta kimse galip çıkmayacak. Savaşı başlatanların, savaşı bitirmeye mecali ve gücü kalmayabilir. Bu kim olursa olsun.

Türkiye ile Yunanistan arasında bir askeri çatışma her zaman mümkün. Türkiye ile Yunanistan karşı karşıya gelirse, muhtemelen Mısır, BAE ve Suudi Arabistan Yunanistan’ın yanında yer alacaktır. Fransa kesin Yunanistan’ı destekleyecektir. Bu savaş senaryosu sadece Yunanistan’ın Ege’deki varlığının büyük ölçüde sonu olmakla kalmaz,  AB ve NATO’nun sonu olur. Türkiye’nin ise AB ve NATO ile birlikteliğinin sonu olmaz. Zaten yeni normal dönemde bu örgütlere gerek de olmayacak.

Dünyada dört noktada ciddi bir askeri hareketlilik gözüküyor. Japon denizi, Hind denizi (Köfrez ve Aden dahil) Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Ege havzası.

Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de asıl konu petrol değil.

Böyle bir krize herkesin ihtiyacı var. İsrail’in de ihtiyacı var, Amerika’nın da İngiltere’nin de Rusya’nın da. Birileri bulanık suda balık avlamak istiyor. Bölgede bir çatışma çıkarsa, İsrail bu ortamı kendi lehine değerlendirmek isteyebilir. Eğer Rusya Libya’da, Suriye’de bayrak gösteriyorsa, ABD de İngiltere de Ukrayna da Belarus’da, Bulgaristan’da, Romanya’da bayrak gösterecektir. Batılı ülkeler bölgede petrol ararken gemilerinin güvenliği için bölgeye karadan, havadan ve denizden daha fazla askeri güç gönderecektir.

Dikkat ediyor musunuz, biz sürekli konvansiyonel silah üretirken, batılı ülkeler yeni silahlar üretmiyor. Ya da ürettikleri silahları kullanmıyor, sergilemiyorlar. Başka bir altyapı kuruyorlar savunma için.

NEOM’da robotlar robot üretmeye devam ediyor. İsrail bölgede içinde çatışma olan kriz patlarsa, Kudüs’ün de Gazze’nin de Sina’nın da Lübnan’ın, Bekaa’nın, Batı Yaka’nın da içinde bulunduğu senaryosunu hayata geçirmek için düğmeye basabilir. Bu süreçte, Türkiye’nin olayların içine çekilmesi ya da bölgeden çıkarılması yönünde birtakım hamleler konusunda dikkatli olmak gerek. Terör ve suikastlar konusunda da.

Bizim geleneğimizde, “dua ile savaş istenmez”. Bazan bir savaşın kazananı belli olmaz. Dikkatli olmak gerek. Haklı olmak ve adil olmak, bu son derece önemli.

Kaderimizde bir savaş varsa onu da göreceğiz. Bugün birçok ülke kendi içindeki sıkıntıları unutturup, dikkati başka yönlere çekmek için dış tehdit konusuna sarılmış gözüküyor. Ancak bu tehlikeli bir oyun. Bu silahın geri tepme ihtimali çok yüksek.

Böyle bir durum uzun sürerse, toplum üzerinde bunun psiko sosyal bir maliyeti olacak. Belirsizlik toplumu yoruyor. Geleceğe ilişkin, ekonomik, siyasi beklentiler, içtimai hayat insanları korkutuyor.

Zaten kıyamet konusu, kehanetler, yaşanan ekonomik, politik ve içtimai gerçekler insanların moralini bozmaya devam ediyor. Korkunun ecele faydası yok. İmtihan oluyoruz. Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Her gecenin ardından aydınlık bir sabah var. Sabır. Üzerinize düşeni yapıyorsanız, cahillik etmiyorsanız ve zalimlerden değilseniz, O’na tevekkül edin. Ve o zaman size bir hatırlatmada bulunayım: “De ki: ‘Allah bize ne yazmışsa başımıza ancak o gelir, O bizim mevlâmızdır.’ Müminler yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.” (Tevbe 51) 

Dünyanın hali böyledir. Dün böyle idi, bugün de böyle. ABD’de darbe olabilir. İsveç’te politikacılar Kur’an-ı Kerim’i yakabilir, içeride ve dışarıda İslamofobik saldırılar olabilir,  İstanbul’da baronun duvarına teröristlerin fotoğrafları asılabilir, çıkacaksa savaş da çıkar. Akacak kan damarda durmaz. Her şey olacağına varır. Önemli olan bu işler olurken biz nerede duruyoruz. Siz, Allah’ın sizin hakkınızdaki hükmünü görmek istiyorsanız, bakın bakalım O sizi neyle meşgul ediyor, işleriniz, aklınızdan ve kalbinizden geçenler neler! Dünya esbabı cefasın toplayıp gelse ne yazar, Allah size yardım ediyor ve işlerinizi kolaylaştırıyorsa. Ya da bir düşünün ve siz Allah’ın ipini bırakmışsınız ve O da sizin ipinizi bırakmış, o zaman bizi kim kurtarabilir ki!

Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan ediyor. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmak için direnenlere gelince, onlar mahzun olmayacaklar. Selâm ve dua ile.