Bilim Kurulu Üyesi Başhekimi Prof. Dr. İlhami Çelik, "Rakamlar Bilim Kurulu'nun beklentilerinin üstünde değil. Hastalığın Nisan ayının üçüncü haftasında zirve yapıp inişe geçme olasılığı yüksek. Tedbirleri alırsak, hava
Dünya yaklaşık 3 aydır koronavirüsü salgını ile boğuşuyor. Çin'in Wuhan şehrinde ortaya çıkar yerel bir salgın sorunu, tüm insanlığın geleceğini tehdit eder boyuta geldi. 10 Mart'ta Türkiye'de görülen ilk vaka ile ülkemizde de ciddi bir tehdit haline gelen bu salgının sonuçlarını tüm insanlık gibi biz de merak ediyoruz. Salgın konusunda tüm Türkiye'nin gözü kulağı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın başkanlığında toplanan Bilim Kurulu'nda. Koronavirüs ile merak edilen soruları en yetkili isimlerden biri olan Bilim Kurulu üyesi, Kayseri Şehir Hastanesi Başhekimi ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlhami Çelik yanıtladı.
Rakamlar beklediğimiz gibi geliyor. Yükselişin normal olduğunu düşünüyorum. Bilim Kurumu olarak bizim amacımız salgının pik yapmasını zamana yaymaktı. Amacımız da sağlık iş yükünü arttırmamak ve zamana yaymaktı. Şu anda sağlık iş yükü açısından bir sıkıntı gözükmüyor. Hastanelerde ve yoğun bakımlarda doluluk oranları iyi gidiyor. Ölüm oranlarının düşük seyretmesine de şükrediyoruz.
Hayır, hastanelerimizdeki başvurular belli bir seviyede gidiyor. Aşırı bir yükseliş ve düşüş yok. Ağır bir yükümüz söz konusu değil şu anda. Samimi olarak söylüyorum Hastanelerimiz bu başvuruların 10 katını 20 katını kaldırabilecek kapasitede.
Buradaki en önemli faktör bulaşıcılığı engellemekti. Onun yerine tedaviye yönelirseniz bu sonuçlarla karşılaşırsınız. Öncelikle salgını engellemek gerekiyordu. Sıkıntı buradan kaynaklandı. Mesela biz 83 milyonluk bir ülkeyiz. Salgını engelleyemezsek aynı sonuçlarla biz de karşılaşabilirdik. Salgını ciddiye almamız gerekiyor.
Nisan ayının üçüncü haftasında hastalığın zirve yapıp inişe geçeceği olasılığının yüksek olduğunu düşünüyorum. Yani önümüzde çok kritik 2-3 haftamız var. Ama bu 2-3 haftayı çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Hastalığın bulaşmasını engellemek için elimizden gelen azami gayreti göstermemiz gerekiyor. Hükümetin aldığı önlemlere sıkı sıkı uymamız gerekiyor. Bunu yapmazsak hem hastalığın süresi artar hem de sağlık iş yükümüzde aşırı bir artış görürüz.
Toplum virüs ile karşılaştıkça salgının etkisi de azalır. Aşı bulunmasa bile etkisini zaman içerisinde kaybedecektir. Kızamık ve tüberküloz aşısı bulunmadan önce olduğu gibi. İnsanların büyük kısmı bu hastalığı belki bilmeden geçirecek ve antikor oluşturacak. Bunun yanısıra genetik koşullar önemli, iklim koşulları önemli. Sıcak iklimde bu salgının zor ilerleyeceğini düşünüyorum. Sıcak bölgelere dikkat edin hep dışarıdan gelen vakalar. Türkiye yaza doğru ilerledikçe etkisini kaybedeceği kanaatindeyim. Sars ve Merste de benzer tecrübeyi yaşadık.
İstanbul'daki kalabalığı görüyorsunuz. İnsanlar toplum taşıma araçlarında birbirine temas ederek yolculuk ediyor. Virüsün sevdiği bir ortam. Burada yayılmayacağını düşünmek anlamsız olur.
Tabi ben de onu demeye çalışıyorum. Tedbirleri alırsak, havanın da sıcak gideceğini varsayarsak Ramazan Bayramında hayatın normalleşmeye başlayacağı kanısındayım. Ama burada tedbirlere uymak ve temastan kaçınmak çok önemli.
Türkiye'de çalışmalar yapılıyor. Bu konuda yoğun çalışılıyor. Kızılay'ın da bir kan çalışması var. İyileşen insanlardan antikor alınacak ve hastalara verilecek. Burada bir ümit olabilir mi bunu birlikte göreceğiz. Antikorun nasıl etki ede edeceğini denemekte kesinlikle fayda var.
Bu konuda benim bazı endişelerim var. Bazı romatizmal ilaçların çok ön plana çıkarılması ve ısrarla başka hastalıklarla ilgili ilaçların ön plana çıkarılması bu virüsle mücadelemizi sekteye uğratıyor. Dikkatimizi dağıtıyor. Bu ilaçlar antiviral değildir. Sıtma ilacı gündeme getirildi. Çin'de ve ABD'de kullanıldığı söylenen ilaçlarla ilgili de tam bir veri elimizde değil.
Kesinlikle böyle bir yöntem veya ilaç yok. Yalnızca kullanılan ilaçların yan etkileri ile karşılaşırsınız o kadar. Bazı ilaçların varlığından söz ediliyor. Bunlar gripte kullanılıyor. Ancak bu covid 19 ile ilgili bir durum söz konusu değil. Beslenme konusu benim alanım değil. Ama dengeli beslenmek ve zararlı alışkanlıklardan korunmak gerekir. Ancak "şunu yaparsanız virüsten korunursunuz" sözü çok kolay telaffuz edilecek bir söz değil. Çünkü böyle bir bilimsel gelişme henüz yok.
Bu konuyu sürekli dile getirmek insanlarda korkuya sebep oluyor. Kötü niyetli insanların olması mücadeleyi olumsuz etkiliyor. İnsanların dudağında neden uçuk çıkar. Çünkü bağışıklık sistemi baskılanmış ve çökmüştür. Korktuğunuz zaman uçuk çıkarırsınız. Korku ve paniğe kapılırsanız bağışıklık sisteminiz çöker. Bu şekilde virüs ile mücadele edemezsiniz. İnanın o kadar kronik hasta var ki? Hiçbirini kaybetmek istemiyoruz. Sosyal medyada bu dedikoduları yayanlar nereye varmak istiyor? Bu yalan haberleri neden üretiyorlar?
Elbette ümitliyim. Türkiye ve dünya daha kötü salgınlar atlattı. Bunları yenen insanlığın bu virüsü yenmemesi için bir sebep yok.
Sabah