Ali BULAÇ
İşin içine gözlem ve matematik karışınca Mayaların kıyameti haber verdikleri tarih aslında “bilimsel” nitelik kazanıyor. Kıyametle ilgili sayısız kehanet var, birçok kişi şu veya bu kriterleri kullanarak kıyamete ilişkin haberler vermiştir. Mayaların Haab takvimi 21 Aralık’ta son buluyor. “Kayıp gezegen” olarak adlandırılan Marduk’un (Niburu) 21 Aralık’ta Jüpiter ile Mars arasına gireceği ve çekim gücüyle Güneş Sistemi’ndeki dengeleri altüst edeceği hesap ediliyor. Bu bir “inanç” değil, bir “hesap” ve söz konusu hesaba göre kestirim işi. Bu demektir ki Mayalılar, çok yönlü, dikkatli ve keskin gözlemlerde bulunarak gezegenlerin hareketini, takip ettikleri güzergâhları, yörüngelerindeki hızlarını ve muhtemel karşılaşmalarını veya birbirlerinin çekim-etki alanı giriş zamanlarını hesap edip kendi takvimlerini sonlandırmışlardır.
Hiç kuşkusuz Mayalıların takvimlerini sonlandırmaları, kendilerinin de tarihten silinecekleri düşüncesiyle ilişkili değildir, son derece mantıklı bir önermeden hareketle “Eğer kozmik düzen altüst olup kıyamet kopacaksa, tarih, zaman ve hareket de sona erecektir. Böyle ise yeni bir takvim belirlemenin manası yoktur, çünkü nasılsa her şeyin sonu gelmiş olacak” şeklinde düşünmüş olmalılar.
Bilgi ve somut idrak alanımız içindeki varlığın kıyametle son bulacağını biliyoruz. Bu bilgiye üç şekilde ulaşmamız mümkün: (a) Bedihi (apaçık) olarak varlıkta olan her şey sonlu, izafi ve fanidir, Baki olan sadece Allah olduğuna göre her şeyin günün birinde son bulması mantık icabıdır ki bu aklî delildir. (b) Mayaların yaptığı gibi gözlem ve hesaptan hareketle bir son tayin etmek mümkündür. Bu hesap verileri ve yöntemi farklı olsa da bilimseldir. Meraklıysanız Arap harflerinin sayısal değerlerine başvurarak (cifir, ebced hesabıyla) varlığa son biçebilirsiniz. (c) Elçilerin aldıkları vahyle bize gaybden bildirdikleri haberler.
Kur’an-ı Kerim “kıyametin giderek yaklaşmakta olduğunu” (54/Kamer, 1) belirtir. Kıyamet fizikî olarak kozmik bir hadisedir. “Yerin başka yer, göklerin başka gökler olacağı” (14/İbrahim, 48) dehşetli bir olay. (Bu dehşetli olayın çarpıcı anlatımı için bkz. Prof. Seyyid Kutup, Kur’an’da Kıyamet Sahneleri)
İslam kelamına göre kıyamete ilişkin bilgi sadece vukuu ile sınırlıdır. Ne zaman kopacağına ilişkin hiç kimsenin kat’i bilgisi yoktur. Şanı yüce Allah bu bilgiyi ne bir meleğe ne bir peygambere bildirmiştir. Kıyametin bilgisi “Allah katındadır” (33/Ahzab, 63; 79/Naziat, 42-44). İnsanlar sanki kopuş zamanını biliyormuş gibi Hz. Peygamber’e sormuşlar, oysa o da bilmiyordu (7/A’raf, 187). Israrla kendisine sorulduğunda şöyle buyurmuştur: “Bu konuda kendisine sorulan sorandan daha bilgili değildir” (Buhari, İman, 37). Kopuş zamanıyla ilgili bilgi yoksa da belirtileri (alametler) konusunda bir bilgiye sahibiz. Bazı belirtilerden hareketle kıyametin yakın mı, uzak mı konusunda bir kanaate sahip olabiliriz. Yakın olduğunda kuşku yok, belirtiler ise bu kozmik altüst oluşun bizim zihnî, sosyal ve ahlak tutum ve hayat tarzımızla yakından ilgilidir. Son derece çarpıcı olan husus şu ki, kozmik bir olayda bizim ahlaki tutumumuzun etkileyici olmasıdır.
Kıyamet tabii ki yarın kopabilir ama biraz sonra veya 21 Aralık’tan çok sonra da. Belirtiler yaklaşmakta olduğunu ima ediyor. Yarın koparsa yapacak bir şey yok, kopmasa cumartesi ahlakî tutumumuz ile kıyamet arasındaki ilişkiyi anlatmaya çalışacağız. Herkes müsterih olsun, kıyamet hesap, kehanet ve bilimsel yöntemin hayli dışında bambaşka bir olaydır.