İnsanlar namaza dururken, camiye giderken, hacda tavaf yaparken çektiği Selfie’leri, Instagram gibi sosyal paylaşım sitelerinde herkese açık olarak paylaşmaktadır. İnsanların küresel etkenlerden ötürü dini, kendi yaşam tarzlarına uydurmak istemeleri, dindarlığı teşhir etmiş, samimiyetsiz, popülist ve gösterişe dayalı bir dini yaşam tarzını ortaya çıkarmıştır.
Sosyal medya uygulamalarının sunduğu hizmetler, bireylerin albenisini kazanarak insanların bu mecrada daha çok zaman ayırmasına imkân sağlamaktadır. Bireyin sosyal ağlarda her ihtiyacını bulmaya çalışması çoğu zaman bağımlılık ya da toplumdan kopmayla sonuçlanmaktadır. Bilinçli kullanılmadığı zaman biyolojik ve psikolojik birçok probleme yol açan toplumsal paylaşım ağları, zaman ve mekân mefhumunu değiştirerek toplumsal ve bireysel yaşamın farklı boyutlarla yorumlanmasına sebep olmaktadır.
Toplumsal alanda ortaya çıkan sosyal ağlar, kültürün her öğesiyle ilişki içindedir. Toplumsal alanda en çok işleve sahip olan dinin, sosyal medya toplumundan bağımsız görmek imkânsızdır. Dini hassasiyetleri olan ve kendini dindar olarak tanımlayan kitlenin popüler kültür olarak kabul edilen sosyal medyada dini düşüncelerini kullanmaları popüler dindarlığa zemin hazırlamıştır. Dindarlıkları sosyal medyada şekillenen bireylerin ister istemez dini algıları da sosyal medya söylemlerine göre şekillenmesi demektir. Zaten dinin gerçek yaşam şekliyle sosyal medya da aynı olması da beklenemez.
Sosyal medya ile birlikte dönüşen yaşamlar, dindarların yaşamını da etkileyip dönüştürmüştür. Modern hayatın ortaya koyduğu verilerin sosyal medyada ortam bulması dinsel yaşamı ve dini iletişimi de değiştirmiştir İnsanlar gerçek hayatta yapmadıkları dini vecibeleri ve söylemleri sosyal medyada yaparak ya da yaptığı dini eylemleri sosyal medyada devem ettirerek manen kendisini popüler ortamda rahat hissetmektedir. Bunu yaparken de çoğu zaman dini teşhir eden bir tavır takınmaktadır. Sosyal medya, yeni bir ilişkiler ağı ve iletişim jargonu ortaya çıkarmıştır.
Bir müstear ismin arkasına saklanmış olmanın verdiği özgüven bireylere sınırsız bir ifade özgürlüğü bahşetmiş, insanlar bilinçaltının derinliklerinde mahsur kalmış duygu ve düşünceleri rahatlıkla ifade edebilir hale getirmiştir. Ancak bunun yanında mahremiyet duygusunu köreltme gibi birtakım olumsuz özelliklerinden de bahsedilmektedir.
Sosyal medya ağları, özelikle gençler arasında önemli bir iletişim aracı haline gelmiş ve kullanıcılar, hayatlarının her anını birbiriyle paylaşmalarını sağlamıştır. Gençler ya da kullanıcılar bir paylaşımda bulunmasalar bile günlük olarak kendilerine ait sosyal medya hesaplarını kontrol ettikleri ortaya çıkmıştır, bu da sosyal medyanın bir bağımlılık haline geldiğini ortaya koymaktadır. Sosyal medya, kullanan herkesi geribildirim ve katılım noktasında kullanıcıyı aktifleştirir ve cesaretlendirir.
Takipçilerin ya da kullanıcının hayran olduğu kişilerin mesajları ve gönderileri kullanıcıyı daha istekli hale getirip ve kullanıcının en yoğun anında bile sosyal medyaya yönelmesine fırsat vermektedir. Aynı zamanda çoğu sosyal medya hesabı herkesin geribildirimine ve katılımına açıktır. Bu da herkesin yorum yapma konusunda teşvik edici bir sebeptir. Geleneksel medyaya göre ikna etme ve edilme tecrübesi daha yüksektir. Kullanıcılar karşılıklı iletişimle her alanda paylaşımlarda bulunup birbirilerinin fikirlerini değiştirme imkânına sahiptir. Bu durum çoğu zaman kişinin özel alanına kadar gidebilmektedir.
Facebook gibi sosyal medya siteleri her ne kadar arkadaşlarla irtibat kurmak arkadaşlara fotoğraf, video, parti davetleri ve kendi yaşamı hakkında bilgiler sergilemek amaçlansa da kişinin kendisine ilgiyi toplamak adına kişiliği teşhir eden durumlara da fırsat vermektedir. Gençler şöhret olmak adına kendi bedenlerini ve mahremiyetlerini teşhir olacak şekilde bu sitelerde paylaşmaktadır.
Dolaysıyla gençler kötü niyetli insanların tuzaklarına düşebilmektedir. Bu anlamda en çok mağdur olan kesim gençler ve narsist davranan kesimdir. Narsisteler Facebook gibi sosyal ağları çok başarılı şekilde kullanırlar, zaten bu sitelerin yapısı narsistlerin kendini tanıtma gururunu okşayan fotoğraflarını seçme ve en çok arkadaşa sahip olma becerilerini ödüllendirmektedir. Sosyal paylaşım siteleri narsisizmi bir kısır döngüde pekiştirerek başka “arkadaş ekleme” ve “beğenme” becerileri ile ödüllendirilmektedir. Sosyal ağlar, kullanıcıların yalnızca bazı yönlerini öne çıkarmaktadır.
Örneğin en güzel görünen fotoğraflar seçiliyor ya da kiloluysa sadece yüz profili kullanılıyor. Kadınlar büyük çoğunlukla her türlü yönteme başvurarak mümkün olduğu kadar güzel görünmeye çabalıyorlar. Sosyal medya da bireyler bazı zamanlar profillerinde kendi fotoğrafları yerine medyatik ünlüler, popüler sporcuların fotoğraflarını paylaşarak kendi narsist benliklerini en üst düzeyde yaşamak istemektedirler. Ayrıca bazı kullanıcılar popüler olan kişilerin adına fek hesaplar açarak kendi hayatlarında onlar gibi olduğunu düşünmesi kendine hayran olma ve kendini kutsallaştırma gibi duyguların ortaya çıkmasına sebep olmaktadırlar. Genel olarak baktığımızda insanın seviyeli olarak kendine saygı duyması normal ve olması gerekliyken kendine aşırı hayranlık duyması ise asrın modern hastalığı olarak kabul edilmektedir. Örneğin kişinin her anını paylaşması özel hayatın önemini ortadan kaldırdığı gibi insanın iffetini ifşa ederek bireyi de sıradanlaştırmaktadır. Sosyal medya hesaplarına baktığımızda yemek paylaşımından tutun, yatak odasına, yatakta uzanırken, kendi arabasının fotoğrafını, denizde yüzerken çekilen fotoğraflara kadar her türlü paylaşıma rastlamak mümkündür.
Bu tür paylaşımlara baktığımızda insanların her anını paylaşmaları kendilerine duydukları aşırı hayranlıktan ve sürekli kendilerinden bahsedilmesi isteğinden kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda bireylerin kendi din anlayışlarını bir narsist edayla paylaşmaları da ister istemez dini teşhirin var olup olmadığı hakkındaki tartışmalara kapı aralamaktadır.
Din genel itibariyle insanın diğer insanlarla ilişkileri üzerinde duran ve bireyleri sosyalleştiren bir kurumdur. Din, başka insanlarla ve toplumla bağ kurmayı teşvik etmektedir. Birlikte ibadet ve dini tören yapanlar birbirlerini tanır ve birbirlerine yardım etmektedir. Çoğu ibadette ise toplu şekilde yapmak bir zorunluluktur.
İslam dininin bütün ibadetlerinde üç temel prensip vardır. Bunlar: Yardımlaşmak, paylaşmak ve dayanışmaktır. İslam, insanlar arası ilişkiler üzerinde durur hatta bazı durumlarda toplumun aksaklıklarında insanı sorumlu tutar ve insanın faydasız ve boş şeylerden uzak durmasını ister. Allah, Kuran’ı Kerim’in Mü’minûn Suresinin dördüncü ayetinde “Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.” Diyerek insanlığın topluma ve bireye fayda vermeyen ya da aksine zarar veren davranışlardan uzak durmasını istemektedir. Bütün bunlara rağmen benciliğin ön plana çıkarılmasına insanın kendine aşırı hayranlık duymasına ve kendini yüceltmesine neden olan selfie, farkında olarak ya da olamayarak dindarlığı teşhir ettiği aşikârdır.
Bilgisayar ve telefonların çok kısa sürede çok farklı özeliklere sahip olması ile birlikte insan hayatında farklı değişiklikler olmuştur. Özelikle yeni nesil telefonlarda ön kameranın olması “Selfie” sürecinin yaygınlaşmasına imkân sağlamıştır.
Daha önce bilgisayarlarda olan ön kamera sistemiyle insanların kendi fotoğrafını çekmesi ve karşı tarafla canlı bir şekilde konuşmasına imkân sağlamaktaydı ve bu durum günümüzde bu özeliğini devam ettirmektedir. Bu uygulamanın telefonlarda da kullanılması Selfie trendinin artmasına sebep olmuştur. İnsanlar, sosyalleşmenin yeni fenomeni olan Selfie’de sanatsal kaygı duymadan kendi ve kendine ait çevrenin fotoğraflarını çekerek sosyal medyada yayınlamaktadır. Selfie kişinin “kendisini kutsallaştırma, önemli ve özel görme” duygularını beslediğini göstermektedir.
Selfie, hem bir ayna, hem de bir aynalanma ihtiyacını gösterilmektedir. İnsanlar, Selfie’siyle kendisini başkasının gözüyle görmek, kendini kusursuzlaştırmak, beğenilen imgesini başkasını gözüyle görmek istemektedir. Aslında insanlar selfie çekerken kendisini ötekinin gözüyle yücelttiğini düşünmektedir.
Daha yakın zamana kadar uzaktan çekilen ve çok da kaliteli olmayan çekimler takipçilere servis ediliyor iken şimdi ise insanların kendilerine ait olan her şeyi yakından çekerek yakın uzak demeden herkesin beğenisini toplamak için sosyal medya hesaplarında servis etmektedirler.
Bu paylaşımlara ne kadar beğeni alırsa kendini o kadar değerli hisseder ve bu durum insanın kendisine olan teşhirci düşkünlüğün yansıması olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyal medyada kişi “Ne kadar kişi tarafında takip ediliyorsa ve beğeniliyorsa “o kadar iyiyim” duygusu oluşmaktadır ve bu da narsist davranışların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Sosyal medya da insanlar özelikle paylaştıkları fotoğraflar ile özel hayatına dair her şeyi teşhir etmektedirler. İnsanların vücutlarına dair özel olan her şeyini bile Selfie’sini çekip Facebook, Twitter ve Instagram’ da paylaşmaları çok normal bir durum olarak algılanmaktadır.
Mahremiyetin yok oluşunu ifade eden bu durum, toplum tarafından sürekli tekrarlandığından dolayı normal algılanıp ve yadırganmamaktadır. Kişi narsist duygulardan ötürü çoğu zaman kendi popülaritesini artırmak endişesiyle sosyal medyada özelini daha fazla açmaktadır. Popülarite ve beğenilme bireyin kötü ve olumsuz özeliklerini görmesini engelleyerek kendisine daha çok hayran olmasını sağlamaktadır (Hatıloğlu, 2015). İnsanlar, Selfie’yle en masum görülen durumları bile kendi popülaritesi için paylaşmaktadır. Örneğin, hasta olan ve hiçbir şeyden haberi olmayan hastaların hastane yatağında uzanır şekilde çekilen fotoğrafların paylaşılması narsist duyguların insana neler yaptıracağının ifadesidir.
Aynı zamanda ölüm Selfie’si yapanların durumu da böyledir. Selfie’lerini aşırı riskli noktalarda çekebilmek uğruna ölen insanlar bile vardır. Bbc Türkçe’nin haberine göre Rusya’da Ural Dağları’ında iki kişi Selfie çekerken dağdan yuvarlanarak öldüler. Haziran ayında da Moskova’daki bir köprüden asılırken Selfie çekmeye çalışan bir üniversite mezunu öldü. Yakınlarda da on yedi yaşındaki bir erkek, bir çatıda Instagram sayfası için resmini çekmeye girişince yuvarlanarak can verdi. Aynı genç daha önce Vologda kentindeki çeşitli yüksek binaların tepelerinde kendisinin benzer fotoğraflarını çektirmişti. Selfie çekimlerin risk alma merakı Rusya ile sınırlı değil. Yakın zamanda ABD’de de bir tabancayla Selfie çeken bir şahıs kendisini ensesinden vurarak ölmüştü. Bu yıl içinde en az on iki kişi Selfie çekerken can verdi.
Selfie çekimlerinin ölümcül sonuçları toplumu ciddi şekilde kaygılandırıyor. Ağustos ayında Colorado’daki Waterton Vadisisi yetkilileri bazı kimselerin yabani hayvanlara fazla yaklaştıklarını görünce parkı kapatmak zorunda kaldılar Park yöneticilerinden Brandon Ransom, blogunda, “Selfie çubuklarıyla ayılara üç metreye kadar yaklaşmaya çalışanlar olduğunu gördük.” diye yazdı. Yellowstone Ulusal Parkı’nda ise, beş ayrı olayda selfie çekenler bizonun boynuzlarına hedef olunca uyarı yayımlandı. Bütün bular, insanlığın ne halde olduğunun açık bir delilidir. Yani selfie modası sadece dindarlığı teşhir etmekle kalmamış aynı zamanda insanların normal hayatlarını da olumsuz anlamda etkilemiştir.
İnsanların selfie merakı, ibadet için gittikleri yerlerde de had safhada devam etmesi Selfie’nin dindarlığı teşhir ettiğinin en somut göstergesidir. Nitekim Allah, Kuranı Kerim’de: “Namazlarını gösteriş için kılanların vay haline” “Rabbinizi yalvararak ve gizlice çağırın, şüphesiz O, haddi aşanları sevmez” gibi ayetlerle inananların gösterişten ve teşhirden uzak bir dini hayat sürdürmelerini emretmektedir. Ancak insanlar namaza dururken, camiye giderken, hacda tavaf yaparken çektiği Selfie’leri, Instagram gibi sosyal paylaşım sitelerinde herkese açık olarak paylaşmaktadır. İnsanların küresel etkenlerden ötürü dini, kendi yaşam tarzlarına uydurmak istemeleri, dindarlığı teşhir etmiş, samimiyetsiz, popülist ve gösterişe dayalı bir dini yaşam tarzını ortaya çıkarmıştır.