İşin dikkat çeken tarafı bu tür uydurma hadislerin tasavvuf önderlerinin kitaplarında dolu olmasıdır. Örnek olarak zikredecek olursak hicri 243’ler de yaşayan ve babasından kalan 70 bin dinarlık büyük mirası babam küfür ehlidir, onun mirasını kabul etmem diyerek reddeden takva ehli Haris El Muhasibi de bunlardan biridir. Er Riaye isimli eserine koyduğu mevzu hadisler şunlardır:
1- Ölüm acısının zerresi dağların üzerine konulmuş olsaydı onların hepsi erir giderdi.
2- Ameli ile mürailik yapanın daha önceki amelleri boşa gider.
3- Cennettekiler üç gruptur, iyilikte bulunanlar, bunları sevenler ve onlara kötülük etmeyenlerdir.
Hicri 320 de yaşayan ve Hatem-ül evliya fikrini ilk ortaya atan yani nasıl ki peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed’dir, evliyanın sonuncusu da olmalı diyerek kendinden sonra gelenlerin ben son veliyim diye sahiplendikleri fikrin sahibi Hâkim Tirmizi de eserine uydurma hadis koyanlardandır. Günümüz sofularından birçoğu bu anlayışa sahip çıkmış kendisinin son veli olduğunu iddia etmiştir. Hızır’la görüşüp ondan ders aldığını söyleyen Hâkim Tirmizi hamallık yaparak, yalın ayak dolaşarak nefse ağır gelen işleri yapmış Melamiliğin öncüsü olmuş bidat icat etmekle ve peygamberlik iddiasıyla suçlanmıştır. Kendi ideolojisini yansıtan Hatem-ül evliya isimli kitabındaki uydurma hadislerden birkaç tanesi şunlardır;
1- Ebubekir -RA- namazının ve orucunun çokluğu sebebiyle değil kalbindeki sır nedeni ile size üstün olmuştur. Hâlbuki Yüce Allah’ın Peygamberine, onun da ümmetine bildirdiğin Kur’an-ı Kerimden ibaret olan İslam dininde sır diye bir şey yoktur. Peygamberin, herhangi bir emri saklayarak sahabeden birisine verme yetkisi de yoktur.
2- Ümmetim arasında kırk Sıddık sürekli bulunur. Onlardan biri ölürse Allah onun yerine birini bedel kılar, onlardan otuzu Hz. İbrahim’in kalbi üzerindedir.
3- Ümmetin abdalları cennete ne namaz, ne de oruç çokluğu ile girer, ancak kalp selameti, gönül cömertliği, ahlak güzelliği ve Müslümanlara merhameti ile girer.
4- On iki Nebi benim ümmetimden olmayı temenni edecektir.
Ebu Nasır es Saraç (H. 378) el Lüma adlı Tasavvuf eserinde çok sayıda uydurma hadise yer vermiştir, onlardan bazıları şunlardır:
1- En büyük düşmanım iki yanın arasındaki nefsindir.
2- Dünya sevgisi her kötülüğü başıdır.
3- Allah kardeşim İsa’ya rahmet etsin! Yakini biraz daha artmış olsaydı gökyüzünde yürüyecekti.
4- Benim Allah ile öyle bir vaktim vardır ki o vakit beni Allah’tan başkası kuşatamaz.
5- Ashabım yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz.
6- Dinin esası vera’dır.
Tasavvufun temel kaynaklarından biri olan “Keşfül Mahcup” isimli eserin sahibi Hucviri ne şeriatta, ne tarikatta raksın hiçbir delili olmadığını bu konudaki hadislerin uydurma olduğunu beyan ederken kendi eserine de birçok uydurma hadisin girmesine mani olamamıştır.
1- Küçük cihattan büyük Cihat’a döndük.
2- Nefsini bilen rabbini bilir.
3- Kavmi içindeki şeyh ümmeti içindeki nebi gibidir.
4- Velilerim kubbelerimin altındadır.
5- Bir saat tefekkür atmış sene ibadetten hayırlıdır.
6- Bilgisiz ibadet eden değirmen eşeği gibidir.
7- Kim tasavvuf ehlinin duasına âmin demezse gafildir.
8- İki günü eşit olan aldanmıştır.
Abdülkadir Geylan-i (561) ve “Feth’ür Rabbani” isimli eserindeki uydurma hadisler;
1- Dünya ahiretin tarlasıdır.
2- Nasılsanız öyle idare olursunuz.
3- Yalan imanı uzaklaştırır.
4- Ölmek için doğunuz, yıkılmak için ev yapınız.
5- Allah’ı bilenin dili tutulur.
6- Dilenci Allah’ın kuluna hediyesidir.
7- Kırk yaşına basıp ta Hayri şerrine geçmeyen cehenneme hazırlansın.
8- Dünya sevgisi her hatanın başıdır.
9- Nasıl yaparsan sana da öyle yapılır.