İslâm davasının özü olan ve Allah’tan başkasına dua ve ibadet etmemeyi, hiçbir şeyi ona ortak koşmamayı ifade eden “ulûhiyet tevhidi”nden çoktan vazgeçmiştir. Diyalogcuların çağırdığı tevhit, “rububiyet tevhidi”nden ibarettir. Bu tevhid inancı cahiliye dönemindeki Arap müşriklerinin de kabul ettiği bir tevhittir. Her şeyi Allah’ın yarattığının kabulü, bu anlayışa göre yeterlidir. Hristiyanlar ve Müslümanlar ancak bu suretle birleşebilirler.
Dinleri birleştirme çabası geçmişteki teologlarda görüldüğü gibi zamanımız teologları ve hükümetlerinde de görülmektedir. Bazı sözde âlimler “Muhammed Allah’ın Resulüdür” hükmüne gerek yok! diyecek (F.Gülen video konuşmaları) kadar işi ileri götürdüler. Tüm bu çabalar “Dinlerarası Diyalog” adı altında bilinçli bir şekilde İbrahim’i din (3/Al-i İmran 67) olan İslam’ı yozlaştırmak ve tahrif etmektir.
Diyalogcuların en önemli hedefi, Hristiyanlık ile İslamiyet’i birleştirmektir. Onlar bu yolda; İslâm davasının özü olan ve Allah’tan başkasına dua ve ibadet etmemeyi, hiçbir şeyi ona ortak koşmamayı ifade eden “ulûhiyet tevhidi”nden çoktan vazgeçmiştir. Diyalogcuların çağırdığı tevhit, “rububiyet tevhidi”nden ibarettir. Bu tevhid inancı cahiliye dönemindeki Arap müşriklerinin de kabul ettiği bir tevhittir. Her şeyi Allah’ın yarattığının kabulü, bu anlayışa göre yeterlidir. Hristiyanlar ve Müslümanlar ancak bu suretle birleşebilirler.
SAİD NURSİ
“Ey Ehl-i Kitab! İslâmiyet’i kabul etmekte size bir meşakkat yoktur. Size ağır gelmesin! Zira size bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmiyor. Ancak itikadınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor…” (Kaynaklı, İndeksli, Lügatli Risale-i Nur Külliyatı, Nesil Basım Yayın, İstanbul 1996, II,1175.)
“İman ehli, değil Müslüman kardeşleriyle, Hristiyanların dindar ruhanileriyle ittifak etmek, ihtilafları nazara almamak, niza etmemek gerekir. Çünkü küfrü mutlak hücum ediyor.” (Emirdağ Lahikası, 27. Mektup, 1766.)
“Misyonerler ve Hristiyan ruhanileri, hem nurcular, çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü herhalde şimal cereyanı (kuzey, komünistlik cereyanı); İslam ve İsevi dininin hücumuna karşı kendini müdafaa etmek fikriyle, İslam ve misyonerlerin ittifaklarını bozmaya çalışacaktır.” (Emirdağ Lahikası, I, 1712)
“Hatta mazlumlar kâfir bile olsa, çektikleri belalardan dolayı âhirette ilahi rahmet hazinesinden mükâfatları vardır, ne dinden olurlarsa olsunlar bir çeşit şehit hükmündedirler.” (Tarihçe-i Hayat, 261.)
FETHULLAH GÜLEN
“Herkes, Kelime-i Tevhidi esas alarak etrafına bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir: Kelime-i Tevhidin ikinci kısmını söylemeyenler
(Muhammedün Rasulullah demeyenler)e merhamet nazarıyla bakılmalıdır!…” (Fethullah Gülen /Küresel Barışa Doğru: sh.131)
“Kur’an: Gelin ey ehl-i kitap bir ilkede denkleşelim; bir birimizi rabb edinmeyelim…” diyor. Dikkat edin, bu ayette “Muhammedün Rasulullah yok…” (A.İ.:64.) (Hoşgörü ve Diyalog İklimi: sh. 241)
AHMET ŞAHİN
“Mühim olan Tevhid” dir: Kelime-i Şahadet de Hz. Muhammed’i kabul etmek şart olmayıp, bir kemal mertebesidir…” (Ahmet Şahin Zaman gazetesi. 17-04-2000)
HAYRETTİN KARAMAN
“Kur’an’ın birçok ayeti bunu söylüyor; yani” “Peygambere iman edin” demiyor. (Hayrettin Karaman, Polemik Değil Diyalog sh.37.)
Erbaş: Yani Müslümanlığı Peygamberimize tahsis edemeyiz.Hayrettin Karaman: Evet birincisi o. (Polemik Değil Diyalog: sh. 40)
“Bütün İnsanların Müslüman olmaları dinin, Kur’an’ın hedefi değildir. Kur’an’ın hedefi, din özgürlüğü ” (Polemik Değil Diyalog sh. 41)
“Din bütünüyle Allah’ın oluncaya kadar, onlarla savaşın” ayetini “herkes Müslüman oluncaya kadar onlarla savaşın” şeklinde anlayamayız. Bence “din özgürlüğünün sağlanacağı ortam sağlanıncaya kadar savaşın” şeklinde anlamalıyız…(H. Karaman, a.g.e sh. 40)
“Yani burada epeyce bir insan Müslümanlarla birlikte cennete giriyor. Fakat bunlar Müslüman değil.” (H. Karaman, a.g.e: sh. 24)
AKP HÜKÜMETİ VE GÜLEN CEMAATİNİN DİYALOG ÇALIŞMALARI
“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır… ” (3/Al-i İmran 19)
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjoerg Kretschmer’in bizzat, ABD Eski Büyükelçisi Eric S. Edelman’ın ise mektup yazarak rahatsızlığını dile getirdiği ayeti kerime, Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hutbeden çıkartılarak yerine hadisi şerif konuldu.
Hutbelere müdahale;
ABD Büyükelçisi Eric S. Edelman bu ayeti okumayın diye Hükümete mektup yazdı ve her Cuma camilerde okunan “Şüphesiz Allah Katında din İslam’dır… ” ayeti hutbelerden çıkarıldı. Skandal düzenleme Din İşleri Yüksek Kurulu’nun hazırladığı yeni “Hutbe Değerlendirme Kılavuzu” ile ortaya çıktı. Bugüne kadar her Cuma namazında okunan Al-i İmran suresi 19. Ayeti, “Şüphesiz Allah katında din İslam’dır” ayeti yerine artık “Tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir” Hadis-i Şerif’i okunacak. ABD eski Büyükelçisi Edelman bu konuda Diyanet’ten sorumlu eski Devlet Bakanı Mehmet Aydın’a yazdığı bu mektupta söz konusu ayetin Hıristiyanlara tehdit olarak algılandığını belirterek Ayet-i Kerime’nin hutbeden çıkarılmasını istemişti. Aynı şekilde AB yetkilileri de “Şüphesiz Allah katında din İslam’dır” ayetinin diğer dinlere baskı olduğu ve laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle hutbeden çıkarılmasını istemişti. Diyanet uygulamayı savundu hazırlanan yeni Hutbe Kılavuzu’nda, Âl-i İmran Suresi’nin “Allah Katında Din İslam’dır” mealindeki 19. ayetinin bulunmadığını doğrulayan Diyanet yetkilileri, düzenlemenin AB ve ABD eleştirileriyle alakasının olmadığını iddia etmiş ve bir Diyanet yetkilisi, “Bu ayetin hutbenin sonunda okunması gibi bir şart zaten yoktu” diyerek düzenlemeyi savunmaya çalışmıştı. Ancak söz konusu düzenlemenin AB ve ABD’li yetkililerin baskısı nedeniyle gerçekleştirildiği belirtiliyordu.
Fethullah Gülen’in Papa 2. John Paul’e Diyalog Mektubu!
Papaya kendi yazdığı bir işbirliği yapma projesi olarak, 9 maddelik bir mektup sunan “Allah’ın aciz kulu” takdim ile, Fethullah Gülen… Aziz pedere, Milenyumun hoşgörü ve Dinlerarası Diyalog Projesi’nin bir parçası olmayı, kendisinin görevlendirilmesini açıkça istiyordu. Aşağıda hiçbir yorum ve ekleme yapmadan F. Gülen’in kendi eliyle yazdığı mektubun orijinal metnini Ehl-i imanın ve Ehl-i vicdanın takdirlerine ve izanına sunuyorum.
Pek muhterem Papa cenapları;
Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekân kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zat-ı alilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.
Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.
İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam’ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkânını bağrına basacaktır.
Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkâr etmiştir. Bilginin tamamı Allah’a aittir ve din Allah’tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinler arası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir. Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını âcizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz.
Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetler arası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Hâlihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan’ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.
Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu’daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlik önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel’in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkûr kutsal mekânları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs’ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir. Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile ilki Washington DC’de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa’nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir.
Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim’in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran’da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi’ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şümullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.
Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabbe şükürler olsun.” (M. Fethullah Gülen / Rabbin Aciz Kulu / 9 Şubat 1998)
İslam dinini tahrifat çalışmaları maalesef sözde âlim ve hoca efendi zatlar tarafından yapıldığını açıkça görmekteyiz. Sözlerimi Allah’ın ayetleriyle bitiriyorum;
Yüce Allah buyuruyor ki;
“Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: ‘Şüphesiz doğru yol, Allah’ın (gösterdiği) yoludur. Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve arzu) larına uyacak olursan, senin için Allah tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. (2/Bakara 120)
“Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” (5/Maide 51)
“Yahudiler, “Uzeyir Allah’ın oğlu” dediler, Hıristiyanlar da “Mesih Allah’ın oğlu”, dediler. Bu onların kendi ağızlarıyla uydurdukları sözlerdir. Daha önce inkâra sapmış olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da saptırıyorlar!” (9/Tevbe 30)
“Andolsun, “Allah, Meryem’in oğlu Mesih’tir” diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: “Ey İsrailoğulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin. Kim Allah’a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehennem dir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur” demişti.” (5/Maide 72)
“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.” (4/Nisa 48)
Gayret bizden başarı Allah’tandır.