Sedat Laçiner, Şaban Kardaş, Abdülvahab el-Efendi, Aziz Hasan Barzani ve Tayyar Arı Irak'ın bölünme ihtimalini Al Jazeera'ye değerlendirdi.
Sedat Laçiner:
Irak ve Suriye paramparça vaziyette. Bundan sonra Irak üçe bölünse bile bu Irak’ın toparlanması anlamına gelir. Irak’ta tam bir kaos ortamı var. Devletin ortadan kalktığı, paramparça olmuş bir Irak var.
‘Şiiler fırsatı kaçırdı’
Temelde üç tane grup ön plana çıkıyor. Bunlar Şiiler, Sünniler kısmen de Türkmenler. Bu grupların bir arada yaşayacağı bir formülün geliştirilmesi gerekiyor. Bu formülü Maliki geliştiremedi. Şiiler ellerine geçen büyük bir fırsatı kanaatimce kullanamadılar. Bağdat’ı Şiileştirme maksadıyla büyük bir hata yaptılar. Dışlanan Sünniler de kendilerini IŞİD’in kucağında buldu.
IŞİD ise derme çatma bir yapı. İçerisinde ithal yani Avrupa’dan, Kafkaslardan, Türkiye’den kendisine mücahit diyen savaşçılardan oluşuyor. Bunlarla bir devlet kurmak, kalıcı bir yapı kurmak kolay değil. Sünni aşiretler, El Kaide ve diğer benzer gruplar birlikte hareket etmekte zorlanırlar. Savaşırken, yani karşınızda düşman varken kendinizi savunmak zorundasınızdır. Bu işe de yarar, dinamizm de getirir ama bir kalıcılık ve devletleşme meselesine girildiğinde tüm bu unsurlar olumsuz etkilenir ve anlaşmazlıklar ortaya çıkar.
Şii-Sünni ayrımında dış etkiler
İran, Arap Baharı gibi bir şeyin başına gelmemesi için Suriye’yi ve Irak’ı kendi yanında tutmaya çalışıyor. Bunu da Şii mezhebi temelinde yapabiliyor. Irak’ı ve Suriye’yi Şiilik üzerinden kendi ittifakı olarak tutmaya çalışırken Sünnileri dışlamış oluyor. İran, Sünni grupların katledilmesine ve orada işkence yapılmasına aracılık yapmış oluyor. İran böyle bir tutuma girince bunun otomatik olarak karşıtı ortaya çıkıyor. Şiiliğin yayılmasından en çok korkan ve bunu kabus gibi gören Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve diğer Arap ülkeleri Sünnileri koruyabilmek için onlara destek veriyorlar.
Yeni Hariciler ortaya çıktı
Yani Şiiler ve Sünniler karşı karşıya . Yeni bir Kerbela yaşanıyor diyebiliriz. Daha da kötüsü yeni Hariciler ortaya çıktı. Nusra ve El Kaide’nin tavrına baktığınız zaman tarihteki Hariciliğin bugünün terörizm ve radikalizm ile melezlenip hortladığını görüyoruz. Benzer hareketleri Somali’de, Nijerya’da ve Afganistan’da da görüyoruz. Bütün İslam dünyasında fanatizm, aşırıcılık, şiddet temelli ve cihadı sadece öldürme temelli gören bir vahşet ortamı gelişti. Bu da devletlerarası rekabetle körükleniyor.
Aziz Hasan Barzani:
Irak’ta yaşananlar siyasi süreci iyice zorlaştırdı. Irak başbakanı Nuri El Maliki açıklamalarında her şeyin iyi olacağını söylüyor ama durum oldukça karışık. Irak ordusu zorda ve şu anda Musul’u ve başka Sünni bölgeleri kontrol etmesi imkansız. Irak ordusu kendi içinde bölündü. Ordudaki yöneticiler birbirleriyle kavga ediyor. Ordunun içinde Maliki’yi suçlayanlar da var. Orduya emir veren kişi Irak başbakanı ve orduyu yönlendirme yetkisine sahip. Ama sözünü dinletemiyor. Irak bence şu anda zaten bölünmüş durumda. Merkezi hükümetin Tıkrit’te, Musul’da Kürt bölgelerinde siyasi varlığı kalmadı.
‘Artık bir arada yaşayamazlar’
Başkan Obama birçok kez Bağdat’a bir daha Amerikan askeri göndermeyeceğini söylemişti. Obama, Irak merkez hükümetine yardım edeceklerini söyledi ama ABD’nin şartı Iraklı liderlerin aralarındaki sorunları çözmeleriydi. Ancak Iraklı liderler masaya oturmaya hazır değil. Şii, Sünni ve Kürt liderler birbirlerine güvenmiyor. Kürtler özellikle Bağdat’a güvenmiyor. Çünkü Bağdat, Kürt Yönetiminin kendi petrolünü yönetmesini desteklemiyor. Sünni Araplar ise merkez hükümete güvenmiyor.
Artık Musul ve Tikrit’te olanlardan sonra Kürtler, Sünniler ve Şiiler bir arada yaşayamazlar. Kürtler açısından bakınca, neden böyle bir yönetimin içerisinde kalalım diyorlar. Şiiler ve Sünniler de ülkenin istikrarına sadık değil.
Şaban Kardaş:
Bağdat’ta daha güçlü bir otoritenin farklı unsurları bir arada tutacağı bir sistem zaman içerisinde oturmuştu. Fakat Amerika’nın 2003 Irak işgali ve daha öncesinde 1991 Körfez savaşı ülkedeki ayrılma dinamiklerini güçlendirdi. Bölgesel Kürt Yönetimi bunun bir sonucudur. Hali hazırda kendi başlarına kuzeyde bir yönetimleri var, askeri kuvvetleri var. Öte yandan Arapların arasındaki mezhep ayrılığı, Irak’taki 2003 Amerikan işgali sonrası giderek ön plana çıktı. Bunu özellikle 2005-2006’daki Anbar’da Sünni ayaklanmasında gördük. Amerikalılar bir yandan ‘counter insurgency’, yani kalkışma karşıtı bir strateji izlediler bir yandan da ulusal uzlaşı gibi bir yaklaşımla Sünnileri sisteme entegre etmeye çalıştılar. Bu noktada Türkiye’nin de yapıcı bir rolü oldu fakat sonraki dönemde Maliki hükümetinin politikaları Sünnileri sistemde marjinalleştirdi. Maliki’nin ayrışma yönündeki eylemleri tetikleyici oldu. Bütün bunlar Suriye’deki gelişmelerle birleşince Sünni-Şii ayrılığı giderek derinleşti. Bu bence Kürtlerden daha fazla Irak’ın geleceğini belirleyecek bir etken. Eğer Şii-Sünni ayrılığı fiziksel bir toprak kopuşu anlamına gelirse Irak’ın toprak bütünlüğünü sürdürmesi daha da zorlaşacak.
‘Süreci Irak’ta yeni yönetim belirler’
Bundan sonra asıl soru Irak’ta nasıl bir yönetim yapısı olacak? Buna cevap aranması lazım. Yeni hükümet kurma çalışmaları başlayacak. Burada nasıl bir hükümet yapısı ortaya çıkar? Nasıl bir yönetim anlayışı üzerinde durulur? Biraz bunlara bağlı. Taraflar Irak’ın yapısını bir arada tutmak için bir irade sergileyebilirler gibi geliyor bana. Aynı şekilde Türkiye, İran, ABD gibi dış aktörler de bu bölünme meselesine sıcak bakmıyorlar.
Abdulvahap El Efendi:
Irak’ın bölünmesi ciddi bir olasılık. Irak’ın Kürt bölgesi bir nevi bağımsızlığını ilan etti. Maliki’nin politikaları ülkeyi kutuplaştırdı ve bölünmeye itti. Irak’ın bölünmesi komşu ülkeler tarafından olumlu karşılanmayacaktır. Türkiye, Ürdün ve Suudi Arabistan bir terörist grubunun Irak’ı kontrol etmesini istemeyecektir. Ancak Irak eğer daha ılımlı bir grup tarafından kontrol edilirse o zaman bir ihtimal komşu ülkeler tahammül edebilir. Tabii IŞİD gibi bir örgütün bu senaryoda önde gelen isim olması kimse tarafından olumlu karşılanmayacaktır.
‘Bölünmeyi durdurmak mümkün’
Irak’ın bir mezhep savaşına doğru gittiği kesin. Aslında son 6-7 yıldır Irak’ta bir mezhep savaşı yaşanıyor. Bu durum gitgide kötüleşti. Özellikle İran’ın Irak üzerindeki etkisi ve Suriye’de yaşananlar bu durumu körükledi.
Irak’ın bölünmeye doğru gidişini durdurmak mümkün. Eğer merkezi hükümet Sünnilerin de ülkenin bir parçası olduğunu kabul ederse, Irak bütünlüğünü koruyabilir.
‘Şiiler de bölündü’
Irak’ta var olan mezhep sorunu kötüleşiyor. Maliki yalnızca Şii-Sünni ayrışması yaratmadı. Şiiler arasında da ayrışmaya neden oldu. Artık Maliki ve İran yanlısı Şiiler ve Sadr’ı destekleyen Şiiler var. Yani Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasındaki bölünme tek unsur değil.
Tayyar Arı:
Bence Irak’ın bölünmesine yönelik bir irade yok. Irak liderlerinin yaptığı açıklamalardan bunu anlıyoruz. Amerikalıların açıklamalarındaki satır aralarından bunu çıkarıyoruz. Böyle bir bölünmeye şu an için izin verilmeyeceği sık sık vurgulanıyor. Irak siyasetinde IŞİD ve benzer örgütlerin alan hakimiyeti sağlamasına ve siyasi bir rol oynamasına izin verilmeyeceğini düşünüyorum. Örgütler bunu hedefliyor olabilir ama bölgesel ve küresel politika açısından bakıldığında bu İslami grupların bu coğrafyada, yani Suriye’de ve Irak’ta siyasi bir rol oynaması ve bu ülkelerin geleceğini belirlemesi mümkün gözükmüyor. Buna müsaade edileceğini zannetmiyorum. En nihayetinde ABD yardımları son aylarda artmıştı. Bugün de bir hava operasyonu gündemde.
‘IŞİD zayıflayacak’
Sünniler Irak’ta 2003 sonrasında ciddi bir mağduriyet yaşadı ve Irak eskisi gibi olmadı. Burada Irak hükümetinin askeri güç kullanması bölgeyi terörize etti ve radikalleştirdi. Maliki’nin son dışlayıcı politikası da tabii Sünnilerin bir tür arayışa girmelerine neden oldu. Bu da IŞİD’e desteği arttırmış olabilir ama bunun çok kalıcı olacağını zannetmiyorum. Nihayetinde Şii ve Sünni politikacıların yapacağı açıklamalardan ve ABD tavrını netleştirdikten sonra ileri gelen Sünni liderler IŞİD’den uzak durmaya başlayacaklardır. Bu da IŞİD’i zayıflatacak.
Kaynak: Al Jazeera