Türköne'den çatı adayına 'Temel' fıkrası

Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne bugünkü yazısında muhalefetin Köşk adaylığı için ortaya attığı 'çatı aday' kavramını fıkrayla eleştirdi...

VAN 6.06.2014 12:08:34 0
Türköne
Tarih: 01.01.0001 00:00

Temel ve çatı

MHP’nin “çatı aday” arayışı gerçekçi mi? Çatı’nın tutması için sağlam bir temele dayanması lâzım. Erdoğan karşısında, muhalefet cazip bir alternatif oluşturabilir mi? “Temel” dediğimiz siyasetin maddi şartları, yerleşmiş gelenekleri ve seçmeninden liderine kadar karar verenlerin sebepleri. Temel sağlam mı? Cevabı, siyasetin esbabı kadar sağlam bir Temel fıkrası ile verelim:

Temel cüzdanını çaldırmış. “Hırsızın elini cebine soktuğunu nasıl fark etmedin mi?” diye sormuşlar. Temel’in mazereti: “Ula nerden pileydum da, pir elin cebume cirdiğini farkettum ama çendi elum miydi, değil miydi onu farkedemedum.”

Bu “Temel” üzerine oluşturacağınız “Çatı”adan alacağınız verimi, Muharrem Yılmaz’ın TÜSİAD başkanlığından istifasına bakarak tahmin edebilirsiniz. Temel’in cüzdanına uzanan el kimin eli? Hükümet, muhaliflerine “devlet terörü” uyguluyor. Geçmişte faili meçhul cinayetlerle, yani silahla siyaset tanzim edilir, muhalefet susturulurdu. Şimdi aynı amaç için silah yerine ekonomik araçlar kullanılıyor. Bugünlerin en etkili siyasî dinamikleri, devletin elindeki ekonomik terör araçları. HSYK Kanunu’na itiraz eden “Zenginler Kulübü”nün başkanı önce “vatan haini” ilan ediliyor; sonra -süt ürünleri üreten- bu işadamının anasından emdiği süt vergi denetimleri, kredi baskısı ve devlet gücü ile fitil fitil burnundan getiriliyor. Hükümet’in emrindeki medya, şirketin itibarını düşürecek, serbest rekabeti yok edecek sistematik bir karalama kampanyası yürütüyor. Derdinizi kime anlatacaksınız? Hangisi daha etkili: Silahlı devlet terörü mü, yoksa ekonomik devlet terörü mü? Kanın hesabı olmaz; ama ticaret hesap işi. Türkiye’nin en güçlü adamlarından biri, şirketini kurtarmak için Hükümet’e teslim bayrağı çekerken, cüzdanını çaldıran Temel’in kafası karışmış çok mu?

“Çatı hesabı”, siyasî hesaba uymuyor. Siyasette iki ile ikinin toplamı genel olarak dörtten az, istisnaî olarak dörtten fazla eder; ama dört ettiği bugüne kadar görülmemiştir. 1 Haziran’da tekrarlanan yerel seçimlerde, temel siyasî dinamikleri temsil eden il Yalova idi. Bu seçimleri normal şartlarda ikinci tur seçim olarak yorumlamak doğru olur. Seçmen doğal olarak, boşa oy vermemek için iptal edilen seçim sonuçlarına bakarak iki parti arasında kutuplaştı. Yalova’da her iki partinin de oylarını birbirine yakın oranlarda artırması, iktidara karşı bir muhalefet bloku oluşamayacağını gösteriyor. MHP seçmeni, CHP ile AK Parti arasında ikinci tercihe zorlandığı zaman tam ortadan ikiye bölünüyor. Bu yüzden Erdoğan karşısında % 55’lik blok oluşturma planı işleyecek gibi görünmüyor. İkinci tura kalma ihtimali yüksek görünen CHP’nin HDP seçmenine sıcak gelecek adayına MHP’lilerin yarısı, CHP’nin MHP’li seçmene yakın duran adayına ise HDP’lilerin tamamı Erdoğan’a oy vererek tepki gösterecek. Safkan CHP’li bir adayın ise peşinen kazanma şansı olmayacak.

“Çatı adayı”nın ikinci açmazı, tam da Erdoğan’ın aradığı türden bir kutuplaşmayı kurumlaştırması. Bir tarafta temeli olmayan bir çatı; öbür tarafta tek başına herkese meydan okuyan bir lider. Cüzdana uzanan el kimin?

Çatı adayının çok daha derin bir çelişkisi var. Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı sorusunun siyasetteki karşılığı o kadar belirgin değil. Kişilerin halk nezdinde bir sembol olarak tekabül ettiği somut gerçeklikler var. Erdoğan olursa, iktidar denkleminin nasıl çözüleceği, ve yakın geleceğin nasıl şekilleneceği aşağı yukarı belli. Peki ya çatı adayı kazanırsa? Bu ihtimale dayanarak bir gelecek öngörmek ve hesap yapmak mümkün mü? “Çatı adayı” formülü, özünde “Erdoğan’a kaybettirmek”le sınırlı bir strateji. Siyasetin, dolayısıyla ülkenin istikrarı için bir çözümü var mı?

Tam tersine, Hükümet’in ekonomik terörüne karşı Muhalefet’in oluşmasına teşebbüs ettiği bir direnç hattı görünüyor mu?

İstikrarı koruma gücüne sahip bir isim dışında, temelsiz çatı formülü iş görmez. Bunun formülü ise partilerin bir çatı adayında anlaşması değil, cesaretle ortaya çıkan bir adayın çağrısı üzerine bir mutabakatın oluşmasıdır.