Binaenaleyh, ramazan ayının faziletlerinden, manevi atmosferinden, bereketinden elbette söz edilmelidir. Zira Rasûlallah “ Ramazan ayı mağfiret ayıdır.” Özel bir zaman dilimidir. O’nda Kur’an inmiştir ve O’nda bin aydan daha hayırlı olduğu Kur’anla vurgulanan kadir gecesi vardır. Fakat Ramazanın bu yönünden ziyade, ramazanla hayatımıza giren kavramların hedeflediği tasavvurdan ve bu tasavvurun hayatımızda oluşturmak istediği coşkudan söz etmek istiyorum. Ramazan ayının ne denli büyük, güncel ve inkılabi bir misyona sahip olduğunu görmek açısından, bunun önemli olduğuna inanıyorum. Zira ramazan başlı başına ilahi tasavvurun insan hayatında neşvünema bulmasına zemin oluşturan, Allah’ın kendisiyle yemin ettiği (El-Asr) ile ifade edebileceğimiz mukaddes bir zaman dilimidir. Yüce Rabbimizin: “ Asr’a yemin olsun ki ” 103/1 şeklinde ifade ettiği, insanlık için tek kurtuluş bildirisi olan Kur’an, bu ayın içinde “mübarek” bir gecede indirilmiştir. Kadir gecesi: “ Bin aydan daha hayırlı ” 97/3 olma liyakatini, kendisinde indirilen Kur’an’dan almıştır. Bu, Kur’an’ın ve Kur’anla birlikte hayatımıza giren kavramların ne denli büyük bir ehemmiyeti haiz olduğunu açıkça belgeler niteliktedir.
تَتَّقُونَ : Takva
رَمَضَانَ شَهْرُ : Ramazan Ayı
أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ : Kur’an - Nüzul
هُدًى لِّلنَّاسِ : İnsanlar -için- Hidayet
وَبَيِّنَاتٍ : Açıklama – Bildiri - Beyanat
وَالْفُرْقَان : Ayıran, fark ettiren, Furkan
Ramazan ve Oruç ile ilgili Bakara Suresinin 183,184 ve 185. ayetlerinin içerisine serpiştirilmiş “Ramazan, Taqwa, Hidayet, beyyinat, Furkan, Kur’an ve Nüzul”kavramlarından her biri, hayatı ayağa kaldıran, hayata can veren ve hayatın akış yönünü belirleyen kavramlardır.
Binaenaleyh Bu kavramın birbirleriyle olan ilişkilerini Kur’an’ın ortaya koymak istediği“amaç” ve “ilke” çerçevesinde değerlendirmek gerekir.
RAMAZAN VE TAQWA KAVRAMI
رَمَضَانَ شَهْرُ “Ramazan ayında” أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ “Nazil olan Kur’an”da عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كُتِبَ“tutulması farz kılınan oruç” un Taqwa ile ilişkilendirilmesi” manidardır. Zira Taqwa sahibi olmak, kulluğun temel ilkelerindendir. Taqwa kavramı; hem korunmayı, hem de ilkelere bağlılığı ifade etmesi bakımından geniş bir alanı kapsadığı ilk çırpıda okuyabildiğimiz yönüdür. Oruç Tutun ki “Taqwa” hayatınıza inmiş ve bir gerçeklik kazanmış olsun. Oruç tutmak Kur’an’a, dolayısı ile Allahın ilkelerine bağlı kalmanın bir ifadesidir ki bu taqwa’yı bir yönüyle ortaya koymaktadır.
Orucun, Taqwa ile ilişkilendirilmesi; İnsanın açlık, susuzluk ve cinsi münasebetten nefsini alı koymak suretiyle, kendi nefsinde yaşadığı zorlukları, başka insanların mahrumiyetleriyle empati kurarak algılaması, bunlardan mahrum kalmanın insanda oluşturduğu duygusal psikolojiyi bizatihi yaşamak suretiyle bireyci, çıkarcı yönünü aşıp toplumsal bir ruh ve duyarlılık kazanması açısından önemlidir. Nitekim aşağıda meallerini verdiğimiz ayetlerde çok net olarak Taqwa’nın, insanın toplumsal boyutunun güçlendirilmesi ve öne çıkarılması ile eş anlamlı zikredildiğini görmekteyiz.
“Elif Lâm Mim. Bu, kendisinde şüphe olmayan, müttakîler için bir hidâyet kaynağı ve kılavuz olan bir kitaptır. O müttakîler ki, gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan infak ederler. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilen kitap ve peygamberlere ve ahiret gününe iman ederler. Onlar Rablerinden bir hidâyet üzeredirler ve felaha, kurtuluşa erenler ancak onlardır.” 2/1-5
“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. İşte Taqwa ehli (Müttakîler) de ancak onlardır!”2/177
“ Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığınlarla biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Hâlbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.” 3/14
“De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Taqwa sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür.” 3/15
“(Bu nimetler) "Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!" diyen;” 3/16
“Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler (içindir).” 3/17
"Rabbinizin mağfiretine (bağışına) ve Taqwa sahipleri için hazırlanmış olan, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete kavuşmak için yarışın, koşun. O Taqwa sahipleri ki, bollukta da, darlıkta da Allah için infak edip harcarlar; öfkelerini yenerler ve insanları affederler. Allah da muhsinleri, güzel davranışta bulunanları, iyilik yapanları sever. Yine onlar, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı tevbe istiğfar eder, bağışlanma isterler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Yine onlar, işledikleri kötülüklerde bilerek ısrar etmezler. İşte bunların mükâfatı, Rablerinin mağfireti ve içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetlerdir. Böyle davrananların mükâfatı ne güzeldir!” 3/133-136
“Andolsun Biz, Musa ve Harun’a, Taqwa sahipleri için bir aydınlık ve bir zikir (öğüt) olarak, hak ile bâtılı birbirinden ayıran Furkan’ı verdik. (O Taqwa sahipleri ki) onlar, Rablerine karşı O’nu görmedikleri halde bir haşyet içinde O’na saygı gösterirler. Onlar, kıyametten içleri titreyip korkan kimselerdir.” 21/48-49
“Şüphesiz müttakî olanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar. Çünkü onlar, bundan önce dünyada ihsanda bulunup güzel davrananlardı. Gece boyunca da pek az uyurlardı (Kalan saatlerinde de namaz kılar ve ibâdet ederlerdi). Onlar seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi. Onların mallarında dilenip isteyen ve (iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için bir hak olduğunu kabul ederlerdi.” 51/15-19
Taqwa Allah’a Şirk koşmak anlamına gelebilecek tüm düşünce ve eylemlerden arınarak sağlam bir tevhidi itikad ve tasavvura sahip olmaktır.
Taqwa; Her eylemde Allah'ın rızasını aramak, İsyandan sakınıp itaat üzere Allah'a lâyık bir kul olmaya çalışmak, Allah’a ama sadece Allah’a İtaat etmek, Allah’tan başkasına kulluğu reddetmektir.
Taqwa; Günahları terk ederek İhlâs ve ( Samimiyet) le Allah’a verdiği sözleri yerine getirmektir.
Taqwa; Fakiri gözetmek, kimsesizlerin kimsesi olmak, Kapitalistler gibi düşünüp onlar gibi yaşamaktan sakınarak hem kendini ve hem de Allah’ın kullarını gereğince ve sorumluluk bilinciyle hatırlamak, Allah’ın kendisine rızık olarak verdiklerinden ihtiyaç içinde olan kullara infak etmektir.
Taqwa; Ahlakın en temel kıstaslarından biri olan “Söze sadık olmak” ve “Adaleti ayakta tutmaktır.” Hakkın yanında olmak, hak için mücadele etmek ve gerektiğinde hak için canı ve malıyla savaşmak, hak olanı hak için gözetmektir.
Bütün bu Ayetler; Oruçla Taqwa arasındaki ilişkinin ne yönde olduğunu, Allah’ın ibadet tasavvurundaki incelik ve kuşatıcılığını, her bir ibadetin kendi içinde, ama diğer ibadetlerle ve insanın eğitimiyle nasıl bir ilişki içinde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir ve üzerinde düşünmeğe değerdir.
Bu, Allah’ın beyyinat olarak ifade ettiği, doğru ve müstakim ilkelerin, Furkan temelinde diğer beşeri sistem ve tasavvurlardan çok net çizgilerle ayrıldığını, her bir ibadetin insanın tasavvurunda ciddi bir inkılabi değişim gerçekleştirdiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yoksa elbette ki Rasûlallah (a.s)’ın ifade buyurduğu gibi “Oruç, insanın kendisini yemekten, içmekten ve diğer sakınılması gereken şeylerden sakınmasından ibaret basit ve kişiye özel bir ibadet asla değildir.” Oruç aksine sosyal içerikli ve insanı sosyal anlamda terbiye eden, ona kadim bir sosyal kültür kazandırarak topluma karşı taqwa temelinde bir sorumluluk yüklemektedir.
Yazımız diğer bölümleri ile devam edecek…
***
Bu vesile ile tüm Müslümanların Ramazanlarını tebrik ediyor, Ramazan’ın tüm dünya insanlığı için bir kurtuluş, hidayet ve takva vesilesi olmasını Cenâb-ı Hak’tan dua ediyorum.