"Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi?"

"Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi?"

DÜNYA 26.02.2025 12:07:00 0
Tarih: 26.02.2025 12:09 Güncelleme: 26.02.2025 12:07

“Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah'tan başkası bilmez...”

اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُ۬ا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَۜۛ وَالَّذ۪ينَ مِنْ بَعْدِهِمْۜۛ لَا يَعْلَمُهُمْ اِلَّا اللّٰهُۜ جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرَدُّٓوا اَيْدِيَهُمْ ف۪ٓي اَفْوَاهِهِمْ وَقَالُٓوا اِنَّا كَفَرْنَا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ وَاِنَّا لَف۪ي شَكٍّ مِمَّا تَدْعُونَنَٓا اِلَيْهِ مُر۪يبٍ ﴿٩﴾

"Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkâr ettik ve bizi kendisine çağırmakta olduğunuz şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz." (İbrahim / 9)

Ey kavmim söylesenize size sizden önce yaşamış Nuh kavminin, Âd kavminin, Semûd’un ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Tabii kendilerinden daha önce yaşamış, Allah ve elçileriyle çatışma içine girmiş, Allah karşıtı bir hayata yöneldikleri için her biri değişik bir helâk yasasıyla helâk edilmiş olan bu toplumların başlarına gelenleri Allah’ın bildirmesiyle Mûsâ (a.s) toplumuna anlatmıştır anlıyoruz. 

Evet siz bunları bilmiyor musunuz? Ki onları, o toplumların durumlarını, yaşadıkları coğrafyaları, Rablerine ve Rablerinin elçilerine karşı takındıkları tavırları ve başlarına gelenleri Allah’tan başka hiç kimse bilemez. Hangi topumlar ne kadar yaşadılar? Ne kadar egemen oldular? Bütün bunları en iyi bilen, tek bilen Allah’tır. 

Onlara peygamberleri apaçık âyetlerle, apaçık delillerle geldiler. Fakat onlar bu apaçık âyetler karşısında ellerini ağızlarına götürüp dediler ki, biz sizin getirdiklerinize de, size de iman etmiyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de ciddi bir şüphe ve endişe içindedeyiz. Sizden ve bizi kendisine dâvet ettiğiniz şeyden kuşkulanıyoruz diyerek Allah’ın elçilerini reddettiler. Halbuki Rableri tarafından kendilerine açılmış bu rahmet kapılarından istifade ederek Allah’ın elçilerini kabul etseler di elbette kendileri için çok daha hayırlı olacaktı. Çünkü nasıl olsa bu dünya, bu hayat bir gün bitecekti. Eğer bu hayatı Allah’ın ve elçilerinin istediği gibi yaşasalardı elbette hayatları da güzel olacaktı âhiretleri de güzel olacaktı. 

Hani şimdi kim kalmış onlardan? Hepsi de Allah’ın ölüm yasasına teslim olup kabre girmediler mi? Keşke Allah’ın ve elçilerinin yoluna tabi olarak, müslümanca bir hayat yaşayarak bu dünyayı tamamlamış olsalardı. Keşke keyiflerini, arzularını, nefislerini putlaştırıp Allah’a ve elçilerine tercih etmemiş olsalardı. O zaman ebedîyen kazanmış olacaklardı. Ebediyen cehennemden kurtulmuş ve cenneti hak etmiş olacaklardır.

BASAİRUL KUR’AN

Onlar İslami davet hakkında "kuşkulu bir şüphe" içindeydiler, çünkü bu davet onların zihinlerindeki huzuru bozmuştu. Mesaja davet her zaman için zihinleri yorar, çünkü onun düşmanları için bile ilk anda onu reddetmek veya gönül rahatlığıyla ona karşı çıkmak imkansızdır. Onlar onun hakkındaki şüphelerinde ne kadar ısrar ederlerse etsinler ve onun gerçekliğini ve akla yakın fikirlerini ne kadar reddederlerse etsinler, onun açıksözlülüğü, samimiyeti ve ifade tarzı, en azılı düşmanlarının zihninde bile karışıklıklara neden olur. Elçinin saf ve kusursuz karakteri ve ona uyanlarda görülen göze çarpan iyi değişiklikler onların zihinlerinde o denli bir birikim etkisi yaratır ki, en azılı düşmanlar bile kendi durumlarından rahatsızlık duyup şüpheye düşerler. Böylece Hakkı savunanların vicdan huzurunu bozmak isteyenler kendi iç huzurlarını bozmuş olurlar.

 TEFHİMUL KUR'AN