Tarih: 23.05.2016 10:17
NE İSTEDİĞİMİZİ BİLİYOR MUYUZ?
Eğer gerçekten (tevhid dairesi içinde) hedef birlikteliğimiz varsa birlikte iş tutma konusundaki diğer tüm şıklar teferruattır. Aşmak istedikten sonra aşılmayacak sorunlar değildir.
Yeter ki niyetimiz üzüm yemek olsun. Yeter ki birlikte olmanın bereketine olan inancımızı kaybetmeyelim. Birlikten güç doğar sözü doğrudur, ancak güçten ne anladığınıza göre birlik konusunda ki gereklilik koşulu değişkenlik gösterebilir.
Becerilebilindiğinde pek çok kolaylığı ve buna bağlı olarak başarıyı getirecek olan ve lafa gelince tüm insanların hemfikir olduğu ancak icraatta ayrıştığı meselelerden birisi de ne yazık ki güçleri birleştirip birlikte iş tutabilme konusudur. Kimler birlikte iş yürütmeyi arzu eder, kimler etmez ya da neden etmez. Bu yazının amacı daha önce birçok kişinin yaptığı vahdet çağrılarına bir yenisini eklemek değildir.
Bu yazının konusu, sorulduğunda birlikte iş yapmaktan yana gibi yapıpta, aslında esas gayenin vahdet olmadığı durumları irdelemektir. Müslümanlar olarak neden istikrarlı birliktelikler oluşturamadığımızı görmemiz, kafa yormamız ve bunu enikonu tartışmamız gerekmektedir.
Bizler acaba neden sürdürülebilir ilişkiler geliştiremiyoruz? Hedef aynı, kullanılan araçlar ve izlenilen yol aynı ise neden ayrı iş tutulur! Topluma dillendirdiğimiz düşünce ve hedeflerimiz, bu düşünceler doğrultusunda hedeflere ulaşmak için izlenilen metot ve enstrümanlarımız aynı (yada büyük benzerlikte) iken neden ayrı iş tutarız.
Enaniyet kaynaklı bir ayrılık söz konusu değilse, ya hedeflerimiz, ya da yöntemlerimiz farklıdır, ayrıştığımız diğer insanlarla.
Aslına bakarsanız belli bir seviyeye kadar yöntem farkları bile ayrışmaya sebep değildir. Yeter ki birlikte olmanın bereketine olan inancımızı kaybetmeyelim. Nihai hedeflerimiz konusunda birleştiğimizi iddia ettiğimiz insanlarla eylemsel manadaki ayrışmalara sebep, farklı düşünme biçimlerimiz olabilir mi? Daha açık bir ifade ile farklılıklarımızı itiraf etmeli, açık oynamalı değil miyiz? Elbette farklı düşündüğümüz konular olacak ve olmalı.
Akide konusu dışındaki birçok konudaki muhayyerliğimizin bulunması Rahmanın rahmetlerindendir. Ancak bu farklılıklarımız ayrışmamıza, bölünüp parçalanmamıza (hatta binevi rakipler olmamıza) sebep olmamalıdır. Kardeşlerimizle ayrışmamak işin gerçekten yapılması gereken her şeyi yaptık mı? Dünyalık meselelerde bile, akıl ve vicdan sahibi insanların, birlikte iş tuttuğu diğer insanlarla ayrılmaya/ayrı iş tutmaya karar aşamasında sorunlar masaya yatırılıp çözüm yolları sonuna kadar zorlanmıyor mu? Din, dava söz konusu iken bu hoyratlık da ne cüret!!! Her yol denendi de ayrılık vacip mi oldu.
Ayrıştığımız kardeşlerimizle nefislerimizi bir kenara bırakarak sorunlarımızın halli için emek verip konuşabildik mi? Kırılmalarımızı, belki haksızlığa uğramalarımızı birbirimizden kopmama adına Allah rızası için olsun diyip, unutup, fedakârlık gösterebildik mi? Gerçekten razı mıyız bu halimizden, Allahın razı olmayacağını bile bile.
Birlikte iş yapmak için yüzde yüz bir mutabakat bile gerekmezken ve mümkün değilken. Bizler neyin peşine düşüyoruz da binde bin mutabakat arıyoruz (derinden derinden). Sakın şeytan amellerimizi bize hoş gösteriyor olmasın. Sorunlarımız olan kişilerle, sorunlarımızın çözümü için bir araya gelmeyi denemeli ve bu denemelerimize hakemler ve şahitler de bulmalı değimliydik. Ne çabuk pes ettik, umut kestik birbirimizden.
Unutmayalım ki bu dava için asli unsur insandır. Birlikte iş tutmaktan vazgeçtiğimiz insanlar gerçekten de bunu hak ediyorlar mı, nefsimizi katmadan cevap vermeliyiz bu soruya.
Son bir soru olarak kendimize tebaa ya da taraftar mı arıyoruz ve ayrıştığımız insanlar içinde tebaa ya da taraftar olmayı kabul etmeyenlerin oranı nedir? Her şeye rağmen birlikte yola koyulamaz mıyız daha önemlisi kardeşler kalamaz mıyız? Akide ve eylem boyutunda birçok sıkıntıları bulunan nice dini organizasyonlarda bile bizimkisinden çok daha kaliteli birliktelikler, kardeşliklere şahit oluyoruz. Elbette aralarındaki birlikteliğin seviyesinin yüksek olması cennete girmeye yeter sebep değildir.
Lakin gönül, gıpta ile görüyor ve arzuluyor o yoldaşlığı/kardeşliği. Eğer gerçekten (tevhid dairesi içinde) hedef birlikteliğimiz varsa birlikte iş tutma konusundaki diğer tüm şıklar teferruattır. Aşmak istedikten sonra aşılmayacak sorunlar değildir. Yeter ki niyetimiz üzüm yemek olsun. Yeter ki birlikte olmanın bereketine olan inancımızı kaybetmeyelim. Rabbimiz bizi nefsimizle baş başa bırakma. Rabbimiz bizi dosdoğru olan o yoluna ilet. O yolda kardeşler, yoldaşlar bahşet ki sana gereğince hamd ile kulluk edelim. Amin.
aykut_akca@hotmail.com
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —