Gerçekten, her iki taraf müslüman mı, müslüman ise neye göre müslüman olduklarını söylüyorlar? Vayahut bir taraf müslüman, diger taraf ise islamcılağa mı oynuyor. Bunları iddia edenlerin ölçü ve kıriterleri nelerdir? Acaba bir taraf mü`min ve diğer taraf müslüman olduklarını mı iddia ediyor. Mü`min ile müsülman arasında ne gibi bir fark var? Her ikisi de aynı şeyler mi veya ayrı şeyler mi?
Gelin hep birlikte tüm bu soruların cevabını, Rabbimiz ve dinimizin sahibi olan Allah´ın kıtabi Kur´anı kerimden okuyalım.
ا طِيعُومْ ۖ وَإِنْ تُقَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا ۖ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلَٰكِنْ قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُاللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
Bedeviler: "İman ettik." dediler. De ki: "Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez. Çünkü Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." Hucurat: 14
يلِ هِمْ فِي سَبِإِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِلَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَال
Müminler ancak şu kimselerdir ki, Allah'a ve resulüne iman ederler; sonra hiçbir kuşkuya düşmezler ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda didinirler/cihad ederler.
İşte bunlardır, özü-sözü birbirine uyanlar. Hucurat: 15 Bu ayetlerden anlaşilyor ki müslüman ile mü`min ayni sey degil. Bir insan müslüman olabilir ama mümin degildir. Tam tersi de mümkün; yani her mü`min müslümandır ama her müslümanım diyen mü`min olmayabilir. Başka bir ayette Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Şu bir gerçek ki, müminler sadece kardeştirler. O halde kardeşleriniz arasında barışı sağlayın ve Allah'tan sakının ki, size merhamet edilebilsin. Hucurat:10 Allah (cc), müminler ancak kardeştir buyuruyor, müslümlar kardeştir demiyor. Çünkü birileri maslahatı için, siyasi geleceği için, makam ve mevkisi için ben müslümanım diyebilir. Çünkü, halk müslüman ve islamdan başka bir seçenekleri olmadiğı için, o da dindar görünür.
Bazen icab edrese namaz kılabilir ve din adına uydurulan bazı gece ,kandil ve merasimleri hiç kaçırmaz. Hatta gerekirse finansmanı da o yapar. Bir bakarsınız, turistik amacli veya şan ve şöhreti için hacca da gidebilir. İşte bu tip insanlara mümin demek cok zor. Böyleleri müslüman olduklarını iddia ediyorlar.Ancak işine gelmediği zaman da, "efendim biz müslümanız, ama şeriata karşıyız" diyebiliyorlar.
Ne kadar müslüman olduklarini iddia etseler de, Allahın koyduğu ölçüye göre; iman, zerre kadar bu tip insanların kalplerine inmemiştir. Ne yazıkki bu tip insanlar, günümüzde bir haylı fazla ve halkı müslüman olan ülkelerde de ekseriyetle bunlar egemen.
Birileri de çıkıp diyebiliyor ki, efendim kardeş kanı dökülüyor ve müslümanlar birbirlerini boğazlıyorlar. Müslümanlar birbirlerini boğazlıyorlar diyenler, uydurulan dinin kriterlerine göre bunu söylüyorlar. Ama indirilen dinin kriterleri başka bir şey söylüyor... Bu gün, birbirini bogazlayanlara baktığımızda, ya her iki taraf mümin değil, ya da bir taraf mümin ve diğer taraf da müslümancılığa oynuyor. Halkı müslüman olan ülkelerin resmi dini, uydurulan bir dindir.
Bu dinin ölçülerine göre komünistler de müslüman, şerîata karşı demokrasiyi savunan da müslüman, dinin bir kısmını kabul edip diğer kısmını red eden de müslüman. Yani sınırsız ve ölçüsüz, deyim yerinde ise ”Ali Babanın çiftliğine” benzeyen bir din anlayışı var maalesef. Uydurulan din; bir çok fırka, mezheb, akide, ekol, tarikat ve binlerce ayrı ayrı cemaatleri çıkardı. Bir kısım sunni, bir kısmı de şia, bir kısım insanlar da, mezheblerini Kur`ân’ın önüne koydu ve Kur`ânın tümü rafa kaldırdı. Öyle bir din anlayışını cıkardılar ki kimin müslüman ve kimin de mümin olduğu ayırt edilemeyecek kadar Kur`ân bilgisinden yoksun bıraktılar.
Zaten, ben müslümanım diyen insanlara ve cemaatlerin şeyh ve lidelerine sorarsanız, mümin ile müslümanin arasindaki farkı bilemezler. Gönderilen dinin ölçüsü ise Kur`ánı kerimin ölçüsüdür ve yukardaki ayetler sadece bir örnektir. Kur`an’ın kıriterlerinden uzak olan tüm din anlayışları, islami değil ve red edilmesi gerekir.
”Sorun nasıl yaşadığın değil, niçin yaşadığındır.” Penceresinden bakarsak, aslında islam coğrafyasında neden bu sorunlar yaşanıyor, temel sorunlar nelerdir ve niye bu kadar ayrı ve bibirlerine karşı din adına oluşturulmuş zıt görüşler var. Allah bir, din bir ve peygamber bir, peki bu kadar ihtilaf neden? Herkesçe malum Peygamber(asm) atfedilen bir hadis var; ”Ihtilafu ummeti Rehmetun” Ummetim’in ihtilafı rahmettir: Bu gün islam coğrafyasında olup bitenler ve müslümanların içinde bulunduğu kaosa baktığımızda, bu hadis ne kadar gerçek dışı olduğunu ve Rehmet Peygamberine ait olmadığı gün gibi aşikardır. Tam tersi, ümmetin ihtilafı rahmet değil, tam bir zilettir. Eğer sorunların temeline, doğru yerden inmezsek ve çözümü orada aramazsak, bu sorunlar ilelebed yaşıyarak devem edecek . Çözüm ise, uydurulan dini bütün kavram ve kriterleri ile terk etmektir. Bu gun islam alemini bu hale getiren ve kan gölüne çeverin görüş, uydurulan dinden kaynaklanıyor.
Bu din, Allahin dinidir ve dinin kriter ve ölçülerini de Allah kur´anı kerim de açık bir şekilde belirmiştir. Mümine düşen görev ise o ölçülere sarılmaktır ve Kur`âna ittiba etmektir. Peygambere inen dinin ölçülerinde, sunnilik ve şiilik yok, selefilik ve mezhebcilik yok, tarikatçılık, şuculuk ve buculuk yok. Peki bu gun bizi bu hale getiren ne? Şia sunnilere düşman, selefiler başka bir gruba düşman ve akan kanın bu çarpık din anlayışından kaynaklandığı aşikardır.
Peki indirilen dinin ölçülerine göre yaşamak ve ona dönmek mümkün mü? Bize düşen görev Allah’ın kitabına uygun olarak yaşamaktır. Peygamberler, en çok çalışan, bela ve müsibetlere maruz kalan insanlardır. Hiç bir şey bedelsiz ve kolay değil, çok emek ve çalısmak gerekir.
Allah çalışana verir ve çalışan ancak başarır. Başaramazsak dahi, sağlam bir imanla Rabimiz’in huzuruna varacağız. Zaten gaye de Allah’ın rızası değil mi. Ya uydurulan bir dinin mensubu ve bozuk bir itikatla pisi pisine öleceğiz, ya da Peygambere indirilen sağlam bir dinin mensubu ve sağlam bir imanla Allah’ın rızasını kazanarak ölecegiz.