KUR’AN’IN MODEL İNSAN TİPİ: MÜ’MİNLER

MÜ’MİN KİMDİR, İMAN NEDİR?

VAN 22.04.2016 10:42:51 0
KUR’AN’IN MODEL İNSAN TİPİ: MÜ’MİNLER
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bilmeliyiz ki bu dinin sahibi nasıl ki Allah’sa mü’min kişiliğin sıfatlarını belirleyecek olan da sadece Allah’tır. Hiç kimse kendine göre bir mü’min tanımlaması yapamaz.
Rahman Ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla,
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam Resulüne ve mü’minlerin üzerine olsun!
Her dinin, her düşünce biçiminin ve her ideolojinin kendine göre yetiştirmeyi hedeflediği bir insan tipi vardır ve her din, her düşünce biçimi ve her ideoloji kendi dünya görüşüne göre de bir birey ve toplum oluşturmayı hedefler. Biz bu bireyin ve toplumun söz ve davranışlarına bakarak onların neyi ve kimi temsil ettiklerini, nereye ait olduklarını tespit edebiliriz. Bu çerçevede İslam da kendine özgü bir insan tipi oluşturmayı hedeflemiştir. İşte Mü’min, İslam’ın yetiştirmeyi hedeflediği insan tipinin adıdır.
Bilmeliyiz ki bu dinin sahibi nasıl ki Allah’sa mü’min kişiliğin sıfatlarını belirleyecek olan da sadece Allah’tır. Hiç kimse kendine göre bir mü’min tanımlaması yapamaz. Bu sebeple ifadelerimizin esasını ayetler oluşturacaktır.
Burada bir parantez açmak istiyorum: Mü’min/Müslüman kavramı da diğer kavramlarımız gibi Kur’ani bağlamından koparılmış, işlevsizleştirilmiştir. Yapmamız gereken öncelikli işimiz, kavramlarımızı ait oldukları yere teslim etmektir.
MÜ’MİN KİMDİR, İMAN NEDİR?
Kavramsal olarak baktığımızda mü’min iman eden kimseye verilen addır. İman  ise E-M-N  امن kökünden türemiş olup “ İnsanın emniyette iken üzere bulunduğu güven hali, insanın üzerinde emin kılındığı şeyin adı olarak kullanılır.”  (Müfredat)
İman asla körü körüne bir ön kabul değildir. İman teriminin kökeninde “ emin olma” durumu vardır. İman eden, iman ettiği varlıktan emindir. İnsan, tanımadığı, ne ve kim olduğunu bilmediği bir varlığa iman edebilir mi? Hayır.
İmanın esası tanımaktır. İman bilinçli bir tercihin neticesinde gerçekleşen bir kabul etme halidir. İman eden kişi düşünerek, araştırarak, sorarak, sorgulayarak ve aklederek kalben tatmin olduğunda iman gerçekleşmiş olur. Böyle bir bilinç haliyle iman eden mü’min kişi artık iman ettiği varlığın muvahhid bir muhatabıdır. O artık bir mü’min olarak eşyaya, hayata, insana ve kâinata Allah’ın ‘bak ve gör’ dediği yerden bakar ve görür.
İman etmenin şartının tanımak olduğunu ifade etmiştik. Yaratıcısını tanıyan bir mü’min ona nasıl kul olacağını bilme gayreti içine girer. Bilgisizlik tıpkı bir hastalık gibidir. Nasıl kul olacağımızı bilmiyorsak din dışı nice unsurları dinmiş gibi öğrenme/öğretilme ihtimali vardır. Allah kullarının nasıl kul olmaları gerektiğinin yollarını kitabında ve peygamberin örnekliğinde bize öğretiyor. O halde mü’minler onun belirlediği ölçülerde kul olma mücadelesi vermelidirler. Onun belirlediği ölçülerin dışında ibadet yolları aramak, ona dinini öğretmeye kalkışma ukalalığı anlamına gelir. Mü’min asla böyle bir eğilim içine girmez. Çünkü o, çetin bir günün azabından korkar.
Mü’min, hayatı bütünlüğü içinde ele alır ve hayata asla parçacı bir zihniyetle yaklaşmaz. Parçacı yaklaşım Kur’an’ın oluşturmayı hedeflediği mü’min tipine büyük bir darbedir.
Mü’min bir kişiliğin tanınabilmesi karşıtlarının da tanınmasıyla mümkündür. Kur’an, bir hakikatin anlaşılması için, onun karşıtlarını da tanıtır ki, aradaki fark görülebilsin. Mü’min bir kişiliğin karşısında münafık, müşrik ve kâfir insan tipleri bulunur. Allah Kitabında mü’minlerin karşısında duran insan tiplerinin özelliklerini de anlatarak bizlerin teyakkuzda olmamızı istemiştir. İşte mü’min bu tiplerin karşısında duran, Allah’ın kendilerinden razı olduğu model insan tipidir.
Mü’min sıfatı, iman eden ve hayat tarzı olarak İslam’ı seçen bir kişinin kimliğidir. Bu kimlik onu, bulunduğu her ortamda farklı ve ayrıcalıklı kılar. Mü’min kimliği ütopik bir kimlik değil, hakiki bir kimliktir. Yeter ki o kimliği sahiplenenler taşıdıkları kimliğin gereklerini yerine getirsinler.
İSLAM- MÜSLİM KAVRAMLARI
 
S-L-M kökünden türeyen İslam, selamete, barışa ermek, teslimiyet esenlik anlamlarına gelir. Müslim ise, İslam’a girmiş, teslim olmak anlamlarına gelmektedir.
Mü’min, hayat tarzı olarak İslam’ı seçmiştir. Bu seçim imanın bir zorunluluğu neticesinde gerçekleşen bir seçimdir. Çünkü bilir ki, iman ettiği Allah mü’minler için İslam’ı uygun görüp seçmiştir. Bu seçim sürecinden sonra onun heva ve hevesine göre davranma özgürlüğü yoktur. O, hayatının sınırlarını vahyin doğrultusunda şekillendirmek zorundadır. İnsanlar din seçimlerini hür iradeleriyle yaparlar; ancak seçim sonrasında keyfi davranamazlar. Onların nasıl düşüneceklerine, nasıl inanacaklarına ve nasıl yaşayacaklarına ALLAH karar verir. ALLAH gerçekten iman eden bir mü’minin ne gibi özelliklere sahip olması gerektiğinin ölçülerini Kitabında bildirmiştir. Gerçekten iman eden ve O’nun iman edenler için uygun gördüğü yaşam biçimine içlerinde bir tereddüt duymadan teslim olanlar, yaşamlarının her alanında vahyi görünür kılmanın çabasını gösterirler.
Mü’mine mü’min olma kimliğini kazandıran belli başlı esaslar vardır. Bunlar olmadan iman eylemi gerçekleşmez.
Mü’min Allah’ı tek bir rab, tek bir ilah olarak tanır. Allah’a has olan bir özelliği başkasına vermez. O hayatını tevhid ilkesi ekseninde şekillendirir. Bu, iman ilkesidir.
Mü’min dini Allah’a has kılarak kul olma bilincini kuşanır. Dine herhangi bir ekleme veya çıkarma yapmayı aklından bile geçirmez. O, dini kendine uyduran değil kendini dine uydurandır. Hiçbir sebep dine karşı lakayt davranmasına yol açmaz, açamaz. Bu da ibadet ilkesidir.
Mü’min in bireysel ve toplumsal hayattaki yansıması ibadet kavramıyla görünürlük kazanır. İbadetse, hayatın bütününün Kur’an’dan beslenerek şekillenmesidir. İbadetler mü’min kişiliği eğitme yollarıdır. O taşıdığı ibadet bilinciyle her daim diri kalmayı başarır çünkü bütün ibadetler onun Allah’la iletişimini sağlar. Ayrıca ibadetler toplum hayatında mü’minlere bir kimlik ve kişilik kazandırır.
Mü’minler hem bireysel hem de toplumsal hayatlarını iman esaslarına göre şekillendirirler. Kısaca bu iman esaslarına değinmek istiyorum:
Allah, imanın temel esaslarını 2/285. ayetinde şöyle bildiriyor:
Bakara Suresi 285:
2.285 – Elçi ve o’nunla birlikte olan müminler, Rabbi tarafından o’na indirilene inanırlar: Hepsi, Allah‘a, meleklerine, vahiylerine ve elçilerine inanırlar; O’nun elçilerinden hiç biri arasında ayrım yapmazlar ve: “İşittik ve itaat ettik. Bize mağfiret et ey Rabbimiz, zira bütün yolculukların varış yeri Sensin!” derler. (İman esaslarından sonra ayetin Dua ile tamamlanması bizlere tevazuyu öğretiyor. İmanı nasip ettiği için şükretmeyi öğretiyor.)
Bakara Suresi 2-4:
2.4 – Ve onlar (ey peygamber), sana indirilene de senden önce indirilmiş olana da iman ederler, öteki dünyanın varlığından bütün kalpleriyle emindirler.
İMANIN TEMEL ESASLARI:
Biraz önce zikrettiğim ayet meallerinde bir insanın mü’min kimliği kazanabilmesi için Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere/resullere iman etmek zorunluluğu vardır. Bunlardan birini inkar eden küfre girer.
Özelde ülkemizde, genelde ise kendini İslam dairesinde gören coğrafyalarda imanın bu temel esaslarına iman edildiğinin söylendiği görülür. Bu hususlarda pek sorun görünmemektedir. Esas sorun imanın gereklerine uygun bir hayatın yaşanıp yaşanmamasıdır. Karşımıza çıkan sorunlarda sorunun çözümü için Kur’an’ın referans alınıp alınmamasıdır. Asıl sorun Kendini iman dairesinde görenlerin Kur’an’a ve onu pratize eden Peygambere yaklaşım sorunudur.
Bu ayette Allah, imanın esaslarını ortaya koyuyor. Allah’a iman, O’nun iman etmemizi emrettiği her şeye iman etmemizi zorunlu kılar. Burada önemli bir husus daha var ki, o da ilk iman edenin Elçi olması. Mü’minler iman konusunda da elçiyi model/örnek almak zorundadırlar.
İman zihni/akli ve kalbi bir eylem olmakla birlikte pratik hayatta amelle ispat gerektiren bir eylemdir. Amel(eylem) imanın somutlaşmış halidir. Ele alacağımız ayetler bu hakikatı bütün gerçekliğiyle ortaya koymaktadır.
Asr Suresi 1-3:
103.2 – (1-3) Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi (salih) ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.
İslam, bireysel ve toplumsal hayatta birebir karşılığı olan emirler va’z ediyor. Onun hiçbir emri hayattan soyutlanmış emirler değildir. Mü’min de bu hayattan soyutlanmış bir biçimde kesinlikle yaşayamaz. Mü’minin model kişi oluşu inancını hayatta dosdoğru yaşıyor olmasıyla kendini gösterir. Kur’an’ın hüküm içeren ayetleri bireysel toplumsal hayatta tamamen karşılığı olan ayetlerdir. Vahyin yetiştirdiği model insan tipi olan mü’minler bireysel ve toplumsal hayatlarını iman- amel(eylem) dengesi üzerine kurarlar.
Örnek Ayetler:
Nahl Suresi 90:
16.90 –Şüphesiz Allah adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık yapmayı ve azgınlığı da yasaklar. O düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
Ankebut 45:
29.45 –(ey Muhammed!) Kitaptan vahyolunanı oku, namazı dosdoğru kıl. Çünkü namaz insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.
Şimdi Allah’ın Kur’an’da bu model insan tipini yani mü’minleri nasıl vasıflandırdığına bakalım. Mü’min kendi özelliklerini bilmeli ki, hayatına nasıl yön ve şekil vereceğini bilebilsin. Mü’minlerin özelliklerinin anlatıldığı çok sayıda ayet bulunduğundan biz sadece bazı ayetleri paylaşmaya çalışacağız.
Mü’minun Suresi 1-11:
23.1 – Kesin olan şudur ki, inananlar kurtuluşa erişeceklerdir:
(Bu bir sonuçtur. Allah mü’minleri müjdeleyerek başlıyor sözlerine. Sonuçlar sebeplere göre belirir. Neler bu sebepler
23.2 – onlar ki, salatlarında (alçak gönüllü bir) duyarlılık içindedirler;
23.3 – onlar ki, boş ve anlamsız şeylerden yüz çevirirler;
23.4 – arınmak için yapılması gerekeni yaparlar;
23.5 – Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;
23.8 – ve onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler,
23.9 – salatlarını (tüm dünyevi kaygılardan) uzak tutarlar.
23.10 – İşte varis olacak olanlar böyleleridir:
23.11 – Cennete varis olacak ve orada sonsuza kadar kalacak olanlar.
Ali İmran Suresi 110:
3.110 – Siz, insanlığ (ın iyiliği) için çıkarılmış hayırlı bir topluluksunuz; doğru olanı emreder, eğri olandan alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız…
Enfal Suresi 3-4:
8.3 – Onlar ki, namazlarında devamlı ve kararlıdırlar; kendilerine rızık olarak bahşettiğimiz şeylerden başkalarının yararına harcarlar:
8.4 – İşte böyleleridir, gerçekten inanmış olanlar! Rablerinin katında büyük onur, bağışlanma ve çok değerli bir rızık olacaktır onların payı.
Bakara Suresi 3-5:
2.3 – Onlar ki, insan idrakini aşa(n olguların varlığı)na inanırlar ve namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar,
2.4 – Ve onlar (ey peygamber), sana indirilene de senden önce indirilmiş olana da iman ederler, öteki dünyanın varlığından bütün kalpleriyle emindirler.
2.5 – İşte Rablerinin gösterdiği yolda yürüyenler onlardır, mutluluğa erişecek olanlarda!
Yunus Suresi 62-64:
10.62 – Unutmayın ki, Allah’a yakın olanların korkmaları için bir sebep yoktur; onlar acı ve üzüntü çekmeyecekler.
10.63 – Onlar, imana erişip Allah’a karşı hep bilinçli ve duyarlı kalmaya çalışan kimselerdir.
10.64 – Onlar için hem bu dünya hayatında hem de sonraki hayatta müjdeler var. Ve Allah’ın vaadlerinde asla bir değişme olmayacak (olduğuna göre), işte budur en büyük zafer, en büyük başarı!
Furkan Suresi 63:
25.63 – Rahman’ın has kulları ki, onlar yeryüzünde tevazu ve vekar içinde yürürler ve ne zaman kötü niyetli, dar kafalı kimseler kendilerine laf atacak olsa, (sadece) selam! Derler.
Furkan Suresi 67-69:
25.67 – Ve onlar ki, başkaları için harcadıkları zaman, ne saçıp savururlar, ne de cimrilik yaparlar; bu ikisi arasında her zaman bir orta yol bulunduğunu (bilirler).
Fussilet Suresi 33:
41.33 – (İnsanları) Allah’a çağıran, doğru ve adil olanı yapan ve “Şüphesiz ben Allah’a teslim olanlardanım!” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?
Allah iman edenler için yaşanabilir hayat tarzı olarak İslam’ı seçmiştir. Dolayısıyla İslam’ı tercih etmiş ve Mü’min-Müslim adını almış kişi Allah’ın da hoşnut olduğu kişidir.
Kur’an mü’min insan tipinin taşıması gereken özellikleri belirlerken taşımaması gereken özellikleri de belirleyerek mü’minlerin müşrik, kâfir ve münafıklardan farkını ortaya koymuştur. Bir mü’minin taşımaması gereken özelliklerden bazılarını paylaşmak istiyorum:
Bir mü’min şirke düşürecek bir anlayış ve davranış içerisine giremez.
Allah’ın düşmanlarını dost edinemez.
Yalan söylemez, aldatmaz; hele de Allah’la hiç aldatmaz.
Faizle yaşayamaz.
Fitne çıkaramaz.
Kumarla hayat sürdüremez.
Zan ve şüpheyle hareket edemez.
Uzun emellere kapılamaz.
Gaflet içinde bulunamaz.
Heva ve hevesini / nefsini ilahlaştıramaz.
Asla haset etmez.
Gıybet ( dedikodu ) edemez.
Gösteriş yapmaz.
Bildikleriyle övünmez.
İftira atmaz.
Hurafelere inanmaz.
Ön yargılı ve hissi davranmaz.
Kesinlikle de gerçeği/hakikati gizlemez/gizleyemez.
Konuyu özetleyecek olursak;
Gerçek mü’min olmak, kullara kulluğu reddedip sadece Allah’a kul olmanın adıdır. O, hayatı Allah’ın adıyla okur, anlar ve yaşar.
Mü’min iman ederek en güvenli limana demir atmış kimsedir.
Mü’min hayatın bütünü içerisinde ahenk sağlayabilme kapasitesine sahip kişidir
Mü’min ilkelerini bireysel menfaatlerinin üzerine koyabilen insandır. O, zamana göre şekillenmez, zamanı ilkelerine göre şekillendirir.
Mü’min kendi zamanının tanığıdır ve hayatın bütün alanlarına duyarlılık gösteren insandır.
Mü’min her zaman teyakkuz halindedir. Gündemin ve olayların aldatıcı cazibesine kanmaz; gündemin ve olayların arka planını anlamaya çalışır.
Mü’min söyledikleriyle yaptıkları çelişmeyen insandır. O yapmadığını söylemez, söylediğini ise mutlaka yapar.
Mü’min sorun üreten değil, sorunların çözümüne kafa yoran / çözümün tarafı olandır.
Mü’min, asrın en büyük hastalığı olan dünyevileşme hastalığından kendini koruma mücadelesi veren insandır.
Mü’min imanın zehri olan şirkin her türlüsüne hayatında zerre kadar yer vermeyendir. Çünkü şirk imanı yok eden güçlü bir virüstür.
Mü’min her daim kul olduğunun bilincindedir ve günlük yaşamını bu bilinç ekseninde tamamlar.
İnsan yapıp ettikleriyle ölçülür / tartılır. Mü’min kişi yapıp ettiklerinde tutarlılık gösteren insandır.
Mü’min dik duruşludur, olaylara göre yer ve yön değiştirmez; çünkü o rüzgârın önündeki bir yaprak değildir.
Mü’min çalışma hayatında örnek kişilik sergileyendir. Yaptığı işi doğru dürüst yapıp yapmaması mü’minin düşünsel kimliğini ve kişiliğini ele verir.
Mü’min hayatının temeline Allah’ı razı etme ilkesini koyan insandır. Bu sebeple dini Allah’a has kılmak onun esas ilkesidir.
Mü’min dini yaşarken dünyevi sorumluluklarını ihmal edemez; münzevi bir hayat da yaşamaz.
Mü’min, akleden, düşünen, öğrenen, sorgulayan ve nihayetinde karar veren, bu karara göre davranandır.
Mü’minler dünya hayatını ahiret bilinci ile yaşar ve eylemlerini ahiret gününü dikkate alarak gerçekleştirir.
Mü’minler hakikati asla dünyevi bir kazanıma feda etmez, dilini ve kalbini eğip bükmez.
Mü’mince bir kişilik; kendini bireysel, ailevi ve toplumsal hayatta gösterir.
Paylaştığımız Kur’an ayetleri ve Resulün örnekliği bir mü’minin sahip olması gereken özellikleri açıkça ortaya koymaktadır. Biz mü’minlere ve mü’min olduğunu iddia edenlere düşen en temel sorumluluk Kur’an’ın belirlediği model ölçülere uygun bir hayatı yaşamak ve böyle bir hayatın yaşanmasının mücadelesini vermektir. Çünkü Allah Resulü kendi şahsında bu modelliği ortaya koydu ve buna uygun model mü’min şahsiyetler yetiştirdi. Biz mü’minlere de düşen görev aynı bilinç ve sorumlulukla bu görevi yerine getirmektir. Kurtuluşumuzun buradan geçtiğine bütün kalbimle inanıyorum.


İktibas Dergisi Nisan 2016/448 sayı/İsmail Kahveci