Kudüs’ün Fendi ABD ve İsrail’i Yendi

Ömer Arslan

VAN 23.12.2017 09:50:05 0
 Kudüs’ün Fendi ABD ve İsrail’i Yendi
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Kudüs’ün Fendi ABD ve İsrail’i Yendi

Bu satırlar kaleme alındığı sırada New York’ta Birleşmiş Milletler’de, ABD’nin Kudüs tasarısı oylanmaktaydı. BMGK (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi)’nın 15 üyesinden 14 tanesinin, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan eden ABD’nin kararına ret oyu kullanması neticesinde Birleşmiş Milletler Genel Kurul’unda da dün akşam yapılan oylama veto kararına karşı ezici bir üstünlük sağlandı. 196 üyesi bulunan BM’nin 172 üyenin katılımı ile gerçekleştirilen oylamada 128 kabul, 9 ret ve 35 çekimser oy sonucunda ABD’nin Kudüs tasarısı red edildi.

BMGK’da gerçekleştirilen oylamada yalnız kalan Amerika Birleşik Devletleri'nin Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Nikki Haley, tehdit etmişti. “"Oyunu vermeyi düşünürken Başkan'ın ve ABD'nin bu oyu kişisel bir mesele olarak algıladığını bilmeni istiyorum." Diyen Haley,  diğer oy kullanacak diplomatlara: "Başkan oylamayı yakından takip edecek ve benden bize karşı oy kullanan ülkelerin raporunu istedi. Bu konuda bütün oyları not edeceğiz." açıklamasını yapmıştı. Bu tehditlerin beklediği etkiyi yapmadığını gören Trump, direk topa girerek bir de ben deneyeyim dedi. Trump yaptığı açıklamada “Dün Nikki'nin (ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley), BM'de paralarımızı alıp sonra da Güvenlik Konseyinde bize karşı oy kullanan ya da Genel Kurulda aleyhimize oy kullanma potansiyelini taşıyan ülkelere gönderdiği mesaj hoşuma gitti. Yüzlerce milyon hatta milyarlarca dolar alıp sonra bize karşı oy kullanıyorlar. Peki, bu oyları takip edeceğiz. Bırakalım aleyhimize oy kullansınlar, biz de epey (parayı) muhafaza etmiş oluruz. Umurumuzda değil.” ifadesini kullandı. 

Bu baskılar altında yapıldı dünkü oylama. Oylamadan önce dünya ülkelerinde bu açıklamalara çok ciddi tepkiler gelmesine rağmen, oylamada değişiklik olabilir ihtimali her zaman olası bir durum olarak görülmekteydi. Fakat öyle olmadı. Başta Avrupa devletleri olmak üzere, birçoğunun adını ilk defa duyduğumuz7 ülke (Guatemala, Honduras, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Togo ve Palau) dışında kalan devletler ABD’nin ve İsrail’in kararını mahkûm etti.

Dünya’nın artık eski dünya olmadığının görülmesi açısından tablo umut verici. Tehditle, şantajla iş yapılamayacağı fikri bile heyecan verici. Fakat asıl bundan sonraki durum daha önemli. ABD’ye red oyu veren ülkelerin baskıya maruz kalacağı en olası ihtimal gibi duruyor. Bu baskılara karşı nasıl bir tavır alınacak. Masada mahkûm edilen ABD, reel hayatta da aynı yalnızlığa itilecek mi, asıl merak edilen bu.

Paradigma değişikliği için dün verilen karar, realitede kendisini gösterir, bu kararı verenler kararlarının arkasında dururlarsa Dünya’yı belki düzeltmez ama değiştirebilir. Zira Batı’nın dillendirdiği, demokrasi, toplumun tercihleri, halkın yönetimde olması gibi soyut kavramların gerçekliği şimdi sorgulanacaktır. ABD, BMGK’da Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak belirlediği tasarıyı, 14 üye ülkenin veto etmesi, bu vetonun sadece ABD oyuyla yürürlüğe konulamaması elbette tartışılacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son yıllarda slogan haline getirdiği “Dünya 5’ten Büyüktür” sözü belki artık bu 5 ülke’de bile masaya yatırılacaktır. Dünya’nın geleceği bu ülkelerin iki dudağı arasından çıkacak kararlara göre şekilleniyor. Bu sistem de tartışılacaktır muhtemelen. Zira ABD bunu açık açık çiğnemiştir ve çoğunluğun verdiği kararların kendileri için bir anlam ifade etmediğini, oylamadan sonra yaptığı açıklamalarla tekrar dünya kamuoyuna ifade etmiştir.

Türkiye de bu sınavda başarılı olarak tebrikleri hak etmiştir. İlk günden beri hem siyaseten hem de halk olarak Kudüs konusunda çok ciddi hassasiyetler göstermiştir. ABD’nin karar verdiği günden sonra başlayan protesto gösterilerinden tutun, devletin üst yönetimine kadar büyük bir çoğunluk kararlı durmuş ve Filistin halkından yana açık bir tutum sergilemiştir. Özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bürokratik kanalları kullanarak çok ciddi bir diplomasiye girişerek dünyadaki birçok ülke lideriyle direk görüşmüş ve tasarının red edilmesinde ciddi çaba sarf etmiştir. Bu olayın kazananlarından ve kazandıranlarından biri olmuştur.

Olayın kaybeden tarafında ise ABD ve İsrail’i görmek ise ayrı bir mutluluk. Yaklaşık bir yıldır ABD başkanlık koltuğunda oturan Donald Trump, kendisinden önceki başkanlardan farklı olduğunu seçim öncesindeki propaganda gösterilerinde dile getiriyordu. Belki de bu propaganda tuttuğu için sürpriz bir şekilde o koltuğa oturdu. Siyasi bir geçmişi olmayan ve para babası olan Trump, ticari ilişkilerinde kullandığı yöntemi siyaseten de kullanmaktan çekinmiyor. Fakat siyasi arenanın bu şekilde bir işleve sahip olmadığını hala anlamış değil. Bu şekilde devam etmesi durumunda, zaten açıktan dillendirilen o koltuktan indirilmeye çalışma faaliyetlerinin, beklenenden daha kısa süreceğini düşünmekte çok yanlış olmasa gerek.

İfade ettiğimiz gibi asıl bundan sonrası önemli. Trump’ın tehdit ettiği ekonomik yardımların kesileceği veya diğer yöndeki tehditlerin, siyasi ve ticari anlaşmalarla birbirlerine bağlı ülkelerin bir anda farklı bir makasa evirileceği pek olası görünmüyor. Elbette ABD ve İsrail bu yönde adımlar atacak ve baskı kurmaya çalışacaklardır. Siyasi hayatımıza yeni yeni giren Trump’ın öngörülemeyen adımlarının olduğunu bu kısa sürede gördüğümüz için önceden bir şey söylemek zor. Bekleyip göreceğiz.