İslam inancına dayalı hayat tarzı, paylaşımı esas alır. Paylaşım, dayanışma, yardımlaşma ve birbirine destek olmanın tezahürüdür. İslam toplumunda bu tezahür, daha çok kendini infak ile gösterir.
İnfak nedir? İnfak, Allah’ın (cc) hoşnutluğunu kazanma yolunda kendi emeğinden, alın terinden hak sahiplerine (muhtaçlara) vermektir. Peki günümüz müslümanları olarak bu ibadeti ne derecede yerine getiriyoruz? İnfak ederken nelere dikkat etmeliyiz?
KURAN'DA İNFAK
Kuran’da geçen “infak” kelimesinin Türkçe karşılığı “harcamak, sahip olunan mallardan vermek”tir. Kuran’da geçen bu kelime Türkçe’deki “harcama” kelimesi gibi hem Allah yolunda harcamayı, hem de bunun dışındaki harcamaları ifade eder. Genelde Allah yolunda harcamayı ifade etmek için kullanılmış olan bu kelime, Allah yolundan alıkoymak için yapılan harcamalar için de kullanılmıştır (Bakınız: 8-Enfal Suresi 36). Peki neyi infak edeceğiz? Allah Bakara Suresi 219. ayette durumu şu şekilde açıklıyor.
Ve sana neyi infak edeceklerini (harcayacaklarını, vereceklerini) sorarlar. De ki: “Bağışladığınızı”. Böylece Allah size ayetlerini açıklar, umulur ki düşünürsünüz. 2-Bakara Suresi 219 “Bağışladığınızı” diye tercüme edilen kelimenin arapçası “afv” kelimesidir.
İsteyen aynı kelimenin geçtiği; 2-Bakara Suresi 187, 3-Ali İmran Suresi 152, 3-Ali İmran Suresi 155, 5-Maide Suresi 95, 5-Maide Suresi 101, 9-Tevbe Suresi 43, 42-Şura Suresi 40, 64-Teğabun Suresi 14 ayetlerini inceleyebilir. Tercümelerde bu ayetlerdeki aynı kelimenin karşılığını “affetmek” ve “bağışlama” olarak bulacaksınız; Esas üzerinde durulması gereken şudur.
Allah Ali imran Suresi 92. ayette şu şekilde buyurur: Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir. 3-Ali İmran Suresi 92 “İyiliğe” diye tercüme edilen “birr” kelimesi hayrın ve iyiliğin en mükemmeli, imanın ibadetin en güzeli olarak da çevrilmektedir.
Çevremizdeki bazı insanlar fakirlere giymedikleri eski püskü eşyaları, yemedikleri ekşi küflü yemekleri yardım diye vermektedirler. Yardımda bulundum diye de böbürlenmektedirler. Belki bu yardımlar o insanların işlerini biraz da olsun görüyordur ama Allah’ın yukarıdaki ayette belirttiği gibi sevdiğimiz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe eremeyiz. Tabiki çevremizdeki çoğu insan bu ayetlerin farkında değiller. Kuran yüzyıllar boyunca Türkçeye çevrilmemiş, Arapça kutsal dil sayılmış. Şu ayeti okuyup anlayan bir insan bir daha o davranışlarda bulunabilir mi? Eğer gerçek bir müminse. Bir de şu ayeti duysa irkilmez mi ben ne yapıyorum demez mi?
Yüce Allah sadaka, zekât ve infak ibadetlerine o kadar önem vermektedir ki metotlarını ve etkinliğini ele almakta ve bu konuda Müslümanları teşvik etmektedir. Ayet şöyledir: "Yardımları açıktan yapmanız güzeldir, ama fakire gizlice vermeniz sizin için daha hayırlı olur ve günahlarınızın bir kısmını örter. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır." (Bakara, 271) İnfak ile zekât arasındaki fark, infakın nafile, zekâtın farz olması değildir; çünkü infak da farzdır. İkisi arasındaki temel fark, zekâtın sadece fakirin hakkı olması (Tövbe, 60) ve miktarının belli olması (Zariyat, 19; Me'âric, 24-25), infakın ise herkese açık olması ve miktarının belli olmamasıdır. Mesela: Okul, yol, çeşme, cami ve hastane gibi hayır yerlerine yapılan infaktan herkes istifade eder. Ama zekât sadece fakire verilir. Bu farktan dolayı birinin nafile, diğerinin farz olduğunu söylemek doğru değildir.
1. Sadaka vermenin metotları
a) "Sadakaları açıktan vermeniz güzeldir. "Örnek olma gibi önemli bir etkinliği olduğundan yüce Allah, infak anlamındaki sadakanın açıktan verilmesinin güzel olduğunu söylemektedir. Ancak, minnet altında bırakma, eziyet etme ve gösterişte bulunma gibi yanlış davranışlarla infakın boşa çıkarılmaması gerekir. Diğer taraftan sadakanın açıktan verilmesi, başkalarını teşvik etme bakımından çok faydalıdır. Ama açıktan verilen sadaka, doğrudan ferde değil, hayır müesseselerine verilmelidir. Kamunun yararlanacağı bir müesseseye açıktan infak etmek minnet ve eziyetten uzak olacağı için daha iyidir. Ayetin ikinci bölümü, kişiye verilecek sadakanın, gizli olmasının daha iyi olduğunu vurgulamaktadır.
Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmışolduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis/bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Ganî’dir, cömertliğine sınır yoktur; Hamîd’dir, bütün övgülerin sahibidir/övgüye layık olanları gereğince över. 2-Bakara 267
İNFAK EDİLENLER
Ne diyor Allah temiz ve güzel şeyleri infak edin pis bayağı şeyleri infak etmeyin der. Küflü pis yemediğin yemeği fakire vermek de nedir? Yırtık pırtık giymediğin çöpe atacağın kotun, pantolonun infak yerine geçeceğini mi sanıyorsun? Bu ayetlerin farkında olarak insanlara en temiz şeyleri vermeyi reva görelim. Çevremizde bu şekilde davranmayan insan varsa bilerek ve ya bilmeyerek onları da uyaralım. “İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cahiller bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir” 2- Bakara 273 “Allah yolunda harcadığımız herşey bize tam olarak ödenir; hiçbir haksızlığa uğratılmayız.” 6- Enfal 60
b) "Fakat fakire gizlice vermeniz sizin için daha hayırlı olur." Demek ki sadaka, ferde gizli, kamunun istifade edeceği yerlere aşikâr verilmelidir. Yüce Allah, "Sizin için daha iyidir" demek suretiyle insana olan faydasına dikkat çekmektedir. Sadakanın kişiye gizlice verilmesi, toplumda sınıflaşmayı önlemekte, sadaka alanın aşağılık duygusuna kapılmasına ve utanmasına meydan vermemektedir. Fakirlik, hem toplumun hem de ferdin ayıbıdır. Bu ayıbı örtmek için yapılan infak, infakta bulunan kimsenin günâhlarını da örtmektedir.
2. İnfakın etkinliği ve sonucu:
"Gizlice yapılan infak günahlarınızın bir kısmını örter." Ayetin bu kısmında geçen "yükeffiru" fiili "örter" anlamına gelmektedir. Fakirlik denen ayıbın infak yoluyla örtülmesine yüce Allah, günahların örtülmesi yani bağışlanmasıyla karşılık vermektedir. İşte infakın en büyük etkinliği budur. Bir insandaki fakirlik ayıbını örtenin, Allah da günah ayıbını örter. Ayetin bu kısmı, maddi yardımın nasıl manevi bir faydaya dönüşüp insana geri döndüğüne dikkat çekmektedir. Ayetin bu kısmında yer alan "seyyiât" kavramına "günah ve kötülük" manaları verilebilir. Günah psikolojik ve dini, kötülük ise hem sosyolojik, hem de dini bir mana taşımaktadır. "Günah" olarak alırsak "yükeffiru" fiiline "bağışlama ve örtme", "kötülük" olarak alırsak "düzeltme" manası verebiliriz. Kötülüklerin giderilmesi, düzelme manasına gelmektedir. Çünkü infak, sosyal bir faaliyet olduğundan getirisi de sosyal olacaktır. İnfak etme gücüne sahip olanlar infakta bulunursa tüm toplum bundan yararlanır ve toplumdaki fakirlik ayıbı örtülür. "Allah yaptığınız her şeyden haberdardır."
İnfakı anlamanın ve sindirmenin yolu, vahyin inşa ettiği bir servet tasavvuruna sahip olmaktan geçer. Bu tasavvurun yaslanacağı akide de, tevhid akidesidir. “Mülk kimindir?” sorusuna Kur’an’ın defaatle verdiği cevap açıktır: Mülk Allah’ındır. Peki, ya mülkten insanın payına düşene ne demeli? Şu bir hakikat ki, bu pay insana emanet olarak verilmiştir. Zira insan bu cihana sahip olmak için değil şahit olmak için gelmiştir. Serveti imana şahit kılmak lazımdır. Bu ise, servete mülkiyet değil emanet gözüyle bakmakla gerçekleşir.
Bayraktar Bayraklı'nın eserlerinden yararlanılmıştır.
Hilalhaber