Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdulcelil Candan’ın (İlmî ve Güncel Hutbelerle) Minberin Gücü adlı kitabı çıktı. İslam dininde hitabet ve hutbenin öneminin detaylı ve örnek hutbelerle açıklandığı kitapta Müslümanların hutbelerinin okunduğu minber ‘İslâm’ın Dünyaya Açılan Kanalı’ olarak dile getiriliyor.
YYÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdulcelil Candan tarafından yakın bir zamanda yayımlanan Minberin Gücü adlı kitap Van ve Türkiye’nin bir çok ilinde satışa sunuldu. Giriş bölümünde Hitabetin gücü, Hutbenin Süresi, Minber: İslâm’ın Dünyaya Açılan Kanalı, Zafer Kazandıran Hutbe, Cuma: İslâm’ın İkinci Önemli Dinamiği, İmam–Hatip ve Misyonu gibi başlıkları ile hutbenin İslam’da ve İslam toplumundaki öneminin açıklandığı kitapta, yazara ait toplamda 212 hazır hutbe çalışması bulunuyor. Bir üniversite olan camilerin, Cuma günkü derslerinde öğrencileri tatmin edecek hutbe eksikliğini giderecek bir kitap olarak anılan Minberin Gücü, hem imamları hem de cemaati doyuracak bir kitap olarak okuyucuların beğenisine sunuldu.
40 YILLIK DENEYİMİNİ BİR KİTAPTA TOPLADI
Gazetemize kitap ile ilgili özel açıklamalarda bulunan Candan, Cuma ve Cuma hutbelerinin İslam’ı ayakta tutan önemli birer dinamik olduğunu kaydederek; “Türkiye’de yetişkinlerin yüzde 85’e yakını Cuma’ya gitmektedir. Objektif, ilmi ve güncel bir hutbe kitabına ihtiyaç duyulduğunu hissettim. Bu nedenle konuyla ilgili olarak geçmişte ve günümüzde yapılan çalışmalara kırk yıllık deneyimlerimi de katar 700 küsur sayfadan oluşan 212 hutbe metni hazırladım. Hamdolsun ki ilim ehlince olumlu tepki aldı ve kısa zamanda baskısı tükendi. Kürtçe çevirisi üzerinde çalışmaktayız. İşlediğim hutbe konularından bazıları: İslam ve Tevhit, İslam’da insan hakları, İslam’da kadın hakları, İslam ve Batı, Kürt sorunu ve İslam, İslam ve ekonomi, İslam ve ırkçılık, Müslümanların gerileme sebepleri, İslam ve medeniyet, peygamberler ve filozoflar, peygamberler yüzmeyi öğretirler, İslam’da cihat. Kitap; akide, ibadet, ahlak, helaller ve haramlar ile önemli gün ve geceler bölümlerinden oluşmaktadır. Hamdolsun; çalışma, hutbe, konferans, vaaz ve sohbetlerde kullanılmakta, ev, vakıf, dernek hatta iş yerlerinde sohbet kitabı olarak kullanılmaktadır.” şeklinde konuştu.
HERKESİN KOLAYLIKLA OKUYUP FAYDALANACAĞI HUTBELER
Kitabın isminin hutbe olması okuyucularımızı şartlandırmasın. Zira bu kitap hem bireysel olarak hem de ailemizle, arkadaşlarımızla ve yakın çevremizle sohbet havasında da okunup faydalanılabilecek bir kitap. Anlaşılmazı zor bir anlatımdan uzak, sade bir dil ve ilmi delillere dayanarak yazılan kitap okuması olan herkesin kolaylıkla anlayacağı bir tarzda kaleme alındı. Çalışma, Akide, İbadet, Ahlâk, Helal ve Haram, Mübarek Gün ve Gecelerimiz olmak üzere beş bölümden oluşan bu kitap, yazar Candan tarafından da şu önsözle sunuluyor; “İslâm’ın dünyaya haftalık mesajı anlamına gelen hutbe konusunda ortaya koyduğumuz bu çalışma, geçmişte hitap ve irşatlarıyla şöhret bulmuş; Hasan Basrî, İbn Cevzî, İmam Gazâlî, Şeyh Abdulkadir Geylânî, çağdaş hatip ve davetçilerden; Ebu A’la Mevdudi, Muhammed Gazâlî, Yusuf Karadavi, Abdülhamit Kişk, Aiz Karnî vb. şahsiyetlerin hutbe, irşat ve hitabelerinden yararlanma yanında, yüzlerce eser taranarak, kırk yılı aşkın davet ve irşat deneyimlerimiz ile birlikte ortaya konulan iki yüz civarında hutbeden oluşmaktadır. İstifadeye sunduğumuz çalışmada şu özellikler öne çıkmıştır: Hutbeler; özgürdür; hazırlanırken İslam’ın özünden her hangi bir ödün verilmemiş, konulara sınır ve sansür konulmamıştır. İlmidir; İslam’ın temel kaynakları taranarak, özümsenerek hazırlanmıştır. Günceldir; toplum ve hayatımızı ilgilendiren konular göz önünde bulundurulmuştur. Akademiktir; ihtiyaç duyulan yerlerde delil ve kaynaklara atıfta bulunulmuş, temelsiz görüşlerden kaçınılmıştır.”
KÜRT MESELESİNE İLMİ BAKIŞ
700 küsür sayfada 212 hutbe kaleme alan kitapta, Candan’ın, Kürt sorunu ile ilgili olarak ‘Kürt Meselesi ve İslâmî Çözüm (İnsan Hakları Etkinlikleri Münasebetiyle)’ başlıklı bir hutbesi de yer alıyor. Kürt sorunun yıllardan beri devam eden ve Kürt, Türk, Arap hatta vicdan sahibi herkesi ilgilendirdiğini kaydeden Candan, hutbesinde Kürt sorunu ile ilgili şu sözlere yer veriyor; “Yıllarden beri devam edegelen bir sorun ile karşı karşıyayız. Bu sorun;
Kürt, Türk, Arap, hatta vicdan sahibi herkesi ilgilendirmektedir. Kürt sorunu bir sıkıntı olduğu gibi, bir realitedir de. Ümmetin sorunudur. Ancak ne hazindir ki, mezhep taassubunun sakıncalarını konuşuyorsanız, mezhepsiz; sünneti konuşuyorsanız, Vehhabî; adalet ve eşitlikten dem vuruyorsanız, Marksist; Kürt sorununu gündemde tutuyorsanız; ırkçı ve Kürtçüsünüz. Realite ise bunun tersidir. Kürt sorunundan bahsetmek ve onu gündemde tutmak için ne ırkçı, ne sosyalist, ya da Marksist olmak gerekir. Resûl-i Ekrem’in de buyurduğu gibi; her derdin bir dermanı, her sorunun da bir çözümü vardır. Bu nedenle, elbette Kürt sorunun da bir çare ve bir çözümü vardır. Çözüme geçmeden önce Kürt halkını kısaca tanıyalım.
Muhterem Müslümanlar!
Kürt halkı, dili, tarihi, geçmişi ve kültürü olan necip bir millettir. Geçmişi, Hz. Nuh’un Oğlu Sam’a kadar gider. Kürtler, milattan yedi bin yıl önce Mezopotamya’da görülen Medlerin torunlarıdır. Medeniyet ve kültüre bütün dünya milletleri gibi epey katkıları olmuştur. Söz gelimi Abbasi Devletini kuran Ebu Müslim el-Horasanî Kürtlerdendir. Diyarbakır bölgesinde kurulan Mervaniler devletinin kurucusu da yine Mervan oğlu Ahmed Kürtlerdendir.
Değerli mü’minler!
Her millet ve toplumda, öne çıkan bazı haslet ve özellikler olduğu gibi, Kürtler de öne çıkan bazı özellik ve hasletler vardır: Dindarlık, mertlik, cesaret, iffet ve namus Kürtlerde öne çıkan bazı hasletlerdir. Ahmed-i Xani, Kürtlerin bazı önemli özelliklerini şöyle sıralar: “Her mêrekî vân bi bezlâ Hatem. Her mêrekî vân bi remzâ Rustem.” Yani, Kürtlerde Hatem-i Tai’nin cömertliği yanında, Rüstem’in cesaret vardır.
Aziz kardeşlerim!
Bunları söylemekle hâşâ ırkçılığı savunmuyoruz. Bir ırkın diğerinden üstün olduğunu da iddia etmiyoruz. Irkçılıktan Allah’a sığınıyoruz. Irkçılığın İslâm tarafından lanetlendiğini defalarca vurguladık, tekrarlıyoruz. Şunu demek istiyoruz: Hepimiz aynı bahçenin gülleri ve aynı
bağın farklı asma ve meyveleriyiz. Kur’an, ırk ve dil farklılığını zenginlik sayar. “Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.”127 Resûl-i Ekrem de, “Kim bilerek, babasını inkâr edip başkasının oğlu olduğunu iddia ederse
cehennemliktir,”128 buyurmuştur.
Değerli mü’minler!
Kürtlerde din, etle kemik gibi kaynaşmıştır. Nüfuslarının yüzde doksanı Müslüman olan Kürtler, Müslümanların yetimleri olarak bilinirler. Araplar’dan sonra İslâm’la tanışan ilk millettir. Hicretin on ikinci yılında İyaz bin Ğanem tarafından İslâm’a davet edildiler. Herhangi bir itiraz ve mukavemet göstermeden, kan dökmeden irade ve rızalarıyla İslâm’la müşerref oldular.
Muhterem kardeşlerim!
Kürtler içinde çok sayıda sahabi, evliya, âlim, devlet adamı ve komutan yetişmiştir. Mihran bin Meymun, Cizreli Kürt bir sahabidir. Caban ismiyle tanınır. Meymun bin Mihran ise Tabiin kuşağının önemli simalarındandır ve aynı zamanda Kürt’tür. Kudüs’ün Fatihi Selahaddin Eyyübi Kürt’ tur. Asıl adı Yusuf’tur. Harranlı büyük müçtehit İbn Teymiye, tarihe “Kral Satan Âlim” olarak geçen Sultanu’l-Ulemâ lakaplı İzz bin Abdüsselâm, otuz küsur
yıl Osmanlı Devlet’inde şeyhülislâmlık görevini ifa eden Ebu suud Efendi, Fatih sultan Mehmed’ın hocası Ak Şemseddin, büyük Muhaddis İbn Salah ve İmam Zehebi, Mısır’ın meşhur müftüsü Muhammed Abduh, meşhur Kur’an hâfızı Abdülbasit Kürtlerin yetiştirdiği bazı meşhur şahsiyetlerdendirler.
Muhterem Müslümanlar!
Kürt sorunu, Türk-Kürt, Kürt-Arap halkları arasında değildir. Türkler ve Kürtler, aynı dava ve ilkeler için asırlarca yan yana omuz omuza cepheden cepheye koşmuşlardır. Türkler ve Kürtler asırlarca omuz omuza Moğollara, Ruslara ve emperyalistlere karşı çarpışmışlardır. Türk, Kürt, Arap ayırımı yapmaksızın bu mabette saf bağladığımız gibi, mezarlıklarımızda
da yan yana defnedilmişiz. Çanakkale, Ahlat, Van ve Bitlis mezarlıklarını ziyaret ederseniz, bu manzarayı rahatlıkla görürsünüz. Kürt, Türk ve Araplar etle kanın karışımı gibi girift olmuşlardır. Bir buçuk milyondan fazla Kürt-Türk evliliği gerçekleşmiştir. Irk farklılığından tek bir boşanma hadisesine rastlanmamıştır.
Aziz kardeşlerim!
Hepimiz bu toprakların çocuklarıyız. Hepimiz, insanımızın huzur ve mutluluğunu istemekteyiz. Akan kardeş kanı hepimizin canını, ciğerini yakmaktadır. Kırk bin genç evladımızı kaybettik. Neticede ne Türk kazandı ne de Kürt. O hâlde çözüm nerede ve nasıldır? Çözüm, gayet açık: Çözüm, medenice kurulacak diyalog ve müzakerelerdedir. Sorun; Türk, Kürt, Arap ve Laz, İslâmcı, sosyalist, dindar ve ateist ayırımı yapmadan,
bir araya gelip kalıcı çözümleri tartışmadadır. Çözüm, Kürt realitesinin kabulü ve farklı ırkların birbirini tahammüldedir. Çözüm, geçmişte olduğu gibi, bugün de aynı hakları paylaşarak, kardeşçe, medenice bir ve beraber yaşamadadır.
Muhterem cemaat!
Sizler de takdir edersiniz ki, iki milyara yakın Müslüman’ı bir arada tutan ve cepheden cepheye koşturan tek harç ve güç İslâm kardeşliğidir. Ancak bu kardeşliğin teoride kalmayıp pratiğe geçmesi gerekir. Aynı ailenin birey ve kardeşleri isek -ki realite de budur- her kardeş ve bireyin eşit haklara sahip olması gerekir. Türk kardeşlerimiz hangi haklara sahip iseler, Kürt ve Arap kardeşlerimiz de aynı haklara sahip olmalıdır.
Muhterem kardeşlerim!
Filozofun da dediği gibi; “Demokrasi, özgürlük ve hukuk herkes içinse neden ben içinde değilim? Ve neden ben dışlanıyorum? Neden ondan mahrum bırakılıyorum?” Sizler de takdir edersiniz ki, Kur’an’ın da dikkat çektiği gibi, dil Allah’ın âyetlerindendir. Her peygamber, gönderildiği kavmin dilini kullanmıştır. Dil, düşüncenin köprü ve anahtarıdır. Dil olmadan
ne düşünme ne de diyalog ve müzakere mümkündür. O hâlde dillerin önündeki engeller kalkmalı, ana dilde eğitimin önü açılmalıdır.
Değerli kardeşlerim!
Çözüm için diğer bir adım da; “Ne Mutlu Türk’üm Diyene”, “Bir Türk Dünyaya Bedeldir.”, “Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun,” gibi dayatma, inkâr ve izolasyon politikalarını yansıtan sloganlara son vermektedir. Çözüm; her kavmin kültür, örf ve âdetlerine saygı göstermektedir. Çözüm; özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Çözüm; kimlik
dayatmalarına son verilmesindedir. Çözüm; insanların adalet, hukuk ve eşitliğe dayalı bir yönetimle idare edilmesi, kavim ve bölgeler arasında tam bir eşitliğin sağlanmasındadır. Çözüm; kimliklerin anayasal güvence altına alınmasındadır. Ve çözüm İslâm’dır ve İslâm’dadır.
Ey Kur’an Ümmeti!
Sözün özü, tüm hadise ve neticeler şunu göstermiştir. Müslüman isek imanımız, dinimiz gereği, “Çözüm İslâm’da,” demeliyiz. Arap isek; yani Arap milletinden isek, “Çözüm İslâm’da,” demeliyiz. Çünkü Kur’an bu kavmin lisanıyla nazil olmuş, onların arasında ve ilkin onların aracılığıyla yayılmıştır. Türk isek yine, “Çözüm İslâm’da,” demeliyiz. Türkler İslâm sayesinde putçuluk ve vahşetten kurtulmuşlar. Bu sayede asırlarca İslâm
bayraktarlığını yapmışlardır. Kürt isek de bize yakışan ve yaraşan, “Çözüm İSLÂM’ da,” demeli. Kürtler, Selahhadin Eyyubi, Harrânî, Ahmed-i Xani, Ahmed-i Cezerî ve Said-i Nursi gibi Müslüman şahsiyetlerle tarihe girmişler ve tanınmışlar. Cenabı Allah, yıllardır akan kardeş kanını durdursun, bizlere ümmet ve kardeşlik şuuru ihsan etsin. Bizleri burada bir araya getirdiği gibi, düşman karşısında durmak, konuları çözmek ve müzakere için de bir araya getirsin. Irkçılık, bölgecilik, kafatasçılık fitnesinden korusun. (Âmin.)
DOÇ. DR. ABDULCELİL CANDAN KİMDİR?
1959 Yılında Mardin’in Midyat kazasında doğdu. İlkokulu Batman’da, liseyi Mardin İmam-Hatip Lisesi'nde bitirdi. Aynı zamanda yörenin hocalarından Arapça-belağat dersleri aldı. 1983 yılında Selçuk Üniversitesi İlahiyat fakültesinden mezun oldu. Değişik ilçelerde vaizlik ve müftülük yaptıktan sonra 1993 yılında Yüzüncüyıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesine girdi.
Basılı kitap, makale, çeviri, gazete yazıları ve radyo programları vardır. Evli ve beş çocuk babası olan Abdulcelil Candan halen Yüzüncüyıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Tefsir hocası olarak görevini sürdürmektedir.
Yayımlanmış Eserleri:
1. İslam Tarihinde Mezhep Çatışmaları ve Taklit, 2. Kur’an Tefsirinde Sapma ve Nedenleri.
3. Kur’an’ı Okurken Zihne Takılan Âyetler. 4. Kur’an’ı Nasıl AnIamalı? 5. Kur’an’da Hak-Batıl Mücadelesi. 6. Müslüman ve Mezhep. 7. Bid’at ve Batıl İnançlar Ansiklopedisi.
8. Ömür Boyu Davet. 9. Dinde Aşırılık ve İtidal. 10. Ulemanın Gücü. 11. Bid'at Ve Batıl İnançlar Ansiklopedisi